Yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek
Beterin beteri var diyenlere inanmıyorum
Hep böyle havalar besler fırtınaları
Korkarım bu mavi ışık çabuk sönecek
Duymazdım durgun suların bezgin türkülerini
Alışmak ölümün bir başka adıymış bilmezdim
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
iyi şiir yazmak takıntısı olmamalı insanın..yazdığın şeyi bulduğun ara zamanlarda gizlice sevebiliyor musun...bütün mesele o..
boşver canına yandığım eleştirmenleri..ha bir de şu var..adın madem ki hasan artı hüseyin..
senden kötü şeylerin zuhurunu düşünmek abestir şair..
yaz ve bırak savur harflerini ister rüzgara ister savrulan karlara ister çölde uçuşan kumlara
yaz yeter ki
herkes yazsın..
isterse akan veya akmayan suların yüzüne...
beterin beteri var diyenlere ben de inanmıyorum....
'Duymazdım durgun suların bezgin türkülerini
alışmak ölümün bir başka adıymış bilmezdim.
Bu iki mısra, bana çok melodi; aynı zamanda tanıdık geliyor...Şair ünlü şairlerimizden birinden çok etkilenmiş sanırım...Aslındabir çoğumuza olduğu gibi...Bazen yazdığım bir şiire, bu şiir bana yabancı gelmiyor, hafızamın zayıflığından şikayet ediyorum da; hafızam bana azizlik mi ediyor diye şüpheye düşüyorum...Şiir güzel konusu ve şairin görüşleriyle pek ilgilenmiyorum...
kısa metrajlı filmler de güzeldir!
uzunlar da ne ki
ilahi!..
'araştırma'
göze sokulunca
'fetva' oluyor vallahi!..
gördünüz ya
yoktur
'çikimlersem' denilen cahilin
cahilliği!..
ha bir de
'abla' sözcüğüne 'cik'
eklemişsiniz ya
hemen söyleyeyim
daha çok büyüdüm şimdi!..
:))))))))
saygılarımla Maza Rat..bunu da unutmamak gerek değil mi?
'Şâir uyanmış, bir mısra gelmiş,
Evden çıkıp karşılaştığı dilencinin aslında zengin olduğunu anlayınca ikinci mısra düşmüş aklına
Otobüs durağında beklerken çıkan rüzgârla gelmiş üçüncü mısra
Dolmuş ışıklara yaklaşırken kırmızı yanacak korkusuyla sonraki mısra (Belediye hangi işi düzgün yapmış? Mavi şaşırtmıyor)
Arabada arabesk çalıyormuş bu arada
Ömür biter yollar bitmez misali uzun süren yolculuk sırasında arabeske alışmış
Eh, o dolmuştan inince kim olsa böyle hissederdi
Rüzgar artımış, fırtınaya dönmek üzereymiş
Caddeleri şaşkın adımlayan kalabalıkla gelmiş kalabalıklar içinde yalnızlık duygusu
Böyle bir günden sonra eve dönse tanınmayacağından korkmuş
Sabah solundan kalktığı için bütün bunların olduğunu bir kere daha hatırlayıp ümitsizliğe düşmüş...'
Yorumunuzu çok beğendim, haddim olmasa da..tek tek ele alındığında çok naif duygularla örülmüş mısralar, ama hep birlikte olduklarında sanki istenen ahengi yakalayamamışlar..Tabi zevkleri sorgulamak doğru değildir..Ayrıcai madem efendimizin doğum günü, kavgaya ne hacet..buyrun kardeşliğe..
Şâir uyanmış, bir mısra gelmiş,
Evden çıkıp karşılaştığı dilencinin aslında zengin olduğunu anlayınca ikinci mısra düşmüş aklına
Otobüs durağında beklerken çıkan rüzgârla gelmiş üçüncü mısra
Dolmuş ışıklara yaklaşırken kırmızı yanacak korkusuyla sonraki mısra (Belediye hangi işi düzgün yapmış? Mavi şaşırtmıyor)
Arabada arabesk çalıyormuş bu arada
Ömür biter yollar bitmez misali uzun süren yolculuk sırasında arabeske alışmış
Eh, o dolmuştan inince kim olsa böyle hissederdi
Rüzgar artımış, fırtınaya dönmek üzereymiş
Caddeleri şaşkın adımlayan kalabalıkla gelmiş kalabalıklar içinde yalnızlık duygusu
Böyle bir günden sonra eve dönse tanınmayacağından korkmuş
Sabah solundan kalktığı için bütün bunların olduğunu bir kere daha hatırlayıp ümitsizliğe düşmüş...
Böylesi kopukluklarla yapılanmış bir şiir.
Kötü mü?
Hiç sanmam.
Her şâirin olur böyle esintileri. Ben hafife aldım. Başka bir saatte oturup baksam çok daha derinlikli, düşündüren bir senaryo kurgulamak da mümkün.
Maza Rat ve diğer arkadaşlara:
Kesinlikle haklısınız en dandik adamların her yıldönümünde hatırlandığı konusunda.
Ama herkese cevap vermeyin kokuları size bulaşabilir...
Yıldızları parlatıyor,
İmansızı darlatıyor.
İnanki rahatlatıyor,
Amine’den bir Nur doğdu.
Ey derdine derman arayan hasta,
Derdinin çaresi i/m/n/an ihlasta.
İhlası olmayan her zaman yasta,
İhlas ile dertler oluyor pasta.
Şiirin kürkü hiçte fena değil etkileyici,
Çok karışık çaresizlik dolu içi.
Her gelen geri dönecek
Herkesin romanı nasıl bitirmek istiyorsa,
yada nasıl biteceğine inanıyorsa öyle bitecek.
Çok huzurluyum bu fırtınalı romanın
sonu çok iyi bitecek,yani sonunda
iyilik hiç bitmeyecek.
Kötülük kahrolup gidecek.:)
Günün şiirlerinde çoğu zaman harf hataları, kelime hataları oluyor. Sayfaya yüklemeden evvel, dikkatli bir şekilde okunup, daha sonra yüklense diyorum.
Bugünkü şiirdeki gibi hata olmaz. Günün Şiiri içinde geçen 'yanlız' yalnız olmalıydı.
Öğretmenlik yapan bir şair, sanmıyorum bu kelime hatasına düşaün.
Şaire Allah'tan rahmet dilerim.
boş konuşuyorsun
'duymazdım durgun suların bezgin türkülerini...! cümlesi etkileyici..
Bu şiir ile ilgili 39 tane yorum bulunmakta