ben bu acıyı eski bir caddeden alıp
ağustos eylül ekim bir güze bıraktım
ama savruldum sararmış yapraktım
kim bilir kimin ömrüne düştüm
yalnızca ölüm sarıydı van gogh’dan beri
upuzun ben o sarıya vardım
ölüm dedikçe yaşarım sandım olmadı
ömrümü güze bıraktım en büyük yalnızlık
yaşamaktı ki her şey sil baştan sarıya boyandı
ölüm hayatla çoktan yer değiştirdi
esme dedikçe rüzgar gövdemde dolandı durdu
çıkmaz bir sokakta anılar metruk
aşkları unuttum neydi hepsinin anlamı
hangi cadde yanıtlayabilir yalnız kalmanın sorusunu
dokunmadan kim kimi anlayabilir
ne zaman güz gelse kendime geçerim
yapraklarım dökülür sonra
toplayanım olmaz çöpçüler gelir süpürür
götürür elleri yapraklar içinde sarıdan
sarı dünya ölümü ifade eder yalnızca
hatırlanmayan arkadaşlıklardır
kimse bilmezse bilmesin güz ömrümün fotoğrafı
şipşak bir pastanede kaldıysa kaldı
mitingde kimselerin uğramadığı bir parkta
caddeden geçip giden son model taşıtların ışıklarında
bekleyenlerin gelmeyecek olduğu akşam
üstülerinde ben yapraklarımı toplarım
“ağustos yazdan sayılmaz caddede” anılar
sararıp solsun diye ömrümün arta kalanını
dağılırım caddede hezeyanlarım cebimde
taşıyacak hiçbir şeyim yok
ben bu ömrü bir acıdan aldım ama
güze bıraktım kendimin yalancısıyım
ağustos güzden sayılır eylül ekim
bıraktım bırakmasına ama savruldum ve öğrendim
pimi çekilmiş bir dünyada en büyük yalnızlıktır yaşamak!
Halim ŞafakKayıt Tarihi : 19.8.2002 02:53:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Halim Şafak](https://www.antoloji.com/i/siir/2002/08/19/agustos-guzden-sayilir.jpg)
seviyorum dersem kim kurtaracak beni bu dehlizden?
en iyisi hallerimizi mevsimine göre yaşamak da da…
örneğin bu şiirdeki ruh halinden yola çıkışla üç boyutlu filmler yapılsa ve nisan-mayısta sinemalarda filmlerin gözlükleri gözlerimize bir hafta on gün süreyle takılsa (molalar verilerek elbette) ve üzerimizdeki etkisi tepkisi nasıl oldu diye bakılsa ne olurdu?, ne olurduk?..
öncelikle gözlerimiz kan çanağına dönerdi v.s.fiziksel katmanı geçelim psikolojik ruhsal katmanına;
nisan güze çalmış, dilimizde hiç bitmeyen şu şarkı;
''güz gülleri gibiydim hiç bahar yaşamadım’’
şimdi durup dururken gönüllü denekler mi arayalım? işte şiir ve şiirlerin bize yansıttığı reklam panoları gibi geçerken bakıp da göremediğimiz hengamelerin arasında ..işte her defasında aklımıza giydirmeye çalıştığımız ama bir türlü giydiremediğimiz nereden süzülüp geldiği bilinmeyen sözcüklerin öbeği .. neden ağladığını bilmeden aniden ağlamaların eşiğine düşmek aklımıza uygun değil çünkü..
biyolojik sararmalardan yola çıkışla ağustosu güze ulayabiliriz. ancak buradaki kıvranan kimin ruhu ve ne halde olduğu?. bedende taşınan ruh şair ise ağustosta güz olur temmuzda. neden hep neden?... niyesini sormuyorum çünkü her defasında şairler neden bu hallerin mahkumudur sorusuna da yanıt vermek zorunda kalıyorum.
dünya güllük gülistanlık olsaydı şairler içlerindeki o onulmaz hüzün çarkından çarmıhından vazgeçer miydi?! bir roman yazarının acıklı bir romanını bitirene kadar aylarca yıllarca çektiği ağırlığı şairlerin bazen sadece birkaç şiiriyle çektiği yanlış mı?!. şahsım adına neden şiire bunca yöneldin diye bir soru sorulsa -;’’ufkumu ardına kadar pervasızca açan böylesi etkili bir zalim daha görmedim!?’’ derdim .insanın aklına gelen gelmeyen bütün duyularının kelepçelerini bazen hoyratça bazen meltem dokunuşuyla kıran her şeyin ama her şeyin minimize edilip birkaç lokmada sunulduğu başka bir ‘yazın çanağı’ varsa söylesinler masalarına yanaşıp sofra örtülerine bir kedi gibi sürüneyim.
bize yüklediği bunca hüzne rağmen keşke ama keşke temizlik işçilerine talimat verilse de (mümkün görülmüyor elbette )dökülen döküldükçe bin anlam içeren şu sarı sarı yapraklar hiç süpürülmese!!..
Sevemedim Ağustosu belkide hep bu yüzden.
üstülerinde ben yapraklarımı toplarım
“ağustos yazdan sayılmaz caddede” anılar
sararıp solsun diye ömrümün arta kalanını
dağılırım caddede hezeyanlarım cebimde
taşıyacak hiçbir şeyim yok
ben bu ömrü bir acıdan aldım ama
güze bıraktım kendimin yalancısıyım
ağustos güzden sayılır eylül ekim
bıraktım bırakmasına ama savruldum ve öğrendim
pimi çekilmiş bir dünyada en büyük yalnızlıktır yaşamak!...
Yalnızlığın iç yüzü güzel yansımış şiire...Kutlarım...
Son nefes veriyor rüzgarlı bir havanın önünde.
Yanmış sarı sıcakta bağrında köz köz tütüyor,
Hazan ki;ömrümüzde son demlerini vuruyor...
Ağustos güzden mi sayılır bilinmez ya;insan ömrü belli bir noktadan sonra güzü yaşıyor...yüreğinize sağlık değerli şair...Fatma Güven
TÜM YORUMLAR (5)