AĞRI´m Şiiri - Yorumlar

Cigdem Kilic
119

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Bu gece çok uzaklardayım
Zaman dilimi yok hiç bir hecemde
Uzandı yine düşüncelerim memlekete
Yüreğime bir AĞRI indi inceden, inceye

Taşın toprağın sadık ama zorluydu
İnsanın küçük dünyasında mutlu

Tamamını Oku
  • Şahmerdan Yıldırım
    Şahmerdan Yıldırım 13.12.2009 - 17:47

    Bir yanın Erzurum´a uzanır olur dadaşa gardaş
    Öbür yanında Van Gölü sana sanki can, yoldaş
    Asırlardır Kars´la kaderini paylaştın, durma yine paylaş
    AĞRI´larımı koydum önüme, hasretimi içiyorum yavaş, yavaş

    Çok harika,Ağrı dedilermi aklıma o harika karakovan balı gelir.Birde iki kadim dostum gelir.Yüreğine sağlık dizelerinde Ağrı'yı yaşadık.Selam ve saygılar...

    Cevap Yaz
  • Gökmen Yılmaz Erdem
    Gökmen Yılmaz Erdem 13.12.2009 - 17:30


    Bir yanın Erzurum´a uzanır olur dadaşa gardaş
    Öbür yanında Van Gölü sana sanki can, yoldaş
    Asırlardır Kars´la kaderini paylaştın, durma yine paylaş
    AĞRI´larımı koydum önüme, hasretimi içiyorum yavaş, yavaş

    ***
    Göresim geldi Ağrı'mızı...

    Çiğdem Hanım kalem tutan ellerin eksik olmasın, güzeldi... +

    Cevap Yaz
  • Kadir Tozlu
    Kadir Tozlu 13.12.2009 - 17:19

    Ağrı dağının ve ilinin güzellikleri acı duygusu olarak betimlenen ağrı ile şiirin satırlarında birleşmiş.
    İnce bir sanat olmalı bunları birleştirebilmek.
    Kutluyorum...
    Kadir Tozlu

    Cevap Yaz
  • Mehmet Çobanoğlu
    Mehmet Çobanoğlu 13.12.2009 - 17:19

    Bu gece çok uzaklardayım
    Zaman dilimi yok hiç bir hecemde
    Uzandı yine düsüncelerim memlekete
    Yüreğime bir AĞRI indi inceden, inceye


    Başarılar Çiğdem hanım pek güzel bir anlatım güzel bir şiir yüreğine sağlık beğeniyle okudum bu harika eseri, kutlarım sizi selâm ve sevgilerimi sunarım ayreten Ağrı halkına ve ordaki tüm akrabalarıma de selâmlarımı var...Köyümün karşısında heybetiyle duran Ağrı dağına da..

    Saygılarımla

    Mehmet Çobanoğlu

    Cevap Yaz
  • Ali Pekşen
    Ali Pekşen 13.12.2009 - 16:28

    Muhteşem dizelerdi.Çok güzel işlemişsiniz.Kutluyorum kaleminizi.Saygılar.

    Cevap Yaz
  • İbrahim Yılmaz
    İbrahim Yılmaz 13.12.2009 - 15:47



    AGRI´m

    Bu gece çok uzaklardayım
    Zaman dilimi yok hiç bir hecemde
    Uzandı yine düsüncelerim memlekete
    Yüreğime bir AĞRI indi inceden, inceye

    Taşın toprağın sadık ama zorluydu
    İnsanın küçük dünyasında mutlu
    Havayı, toprağı ve tabiatı soluyorduk dolu dolu
    Ben yine AĞRI´mı koydum önüme, hasret kokulu

    Geziyorum muhteşem İshak Paşa Sarayını
    Uçsuz bucaksız yaylalarını, tadıyorum beyaz balını
    Yaşıyorum bende bıraktığın izlerini
    Unutmak istemiyorum AĞRI´m hiç bir yerini

    Heybetli Ağrı Dağının köküyle bağlısın dünyanın yüreğine
    Uzanırsın en uç noktanla tâ mavi göğe
    Senin toprağından doğmuş yüreğime
    Bu akşam yine bir AĞRI indi inceden, inceye

    Bir yanın Erzurum´a uzanır olur dadaşa gardaş
    Öbür yanında Van Gölü sana sanki can, yoldaş
    Asırlardır Kars´la kaderini paylaştın, durma yine paylaş
    AĞRI´larımı koydum önüme, hasretimi içiyorum yavaş, yavaş


    Çiğdem KILIÇ



    ÇİĞDEM HANIM;

    Sarıkamışta görev yaptığım yıllarda Ağrı dağının zirve fotoğraflarını ishak paşa sarayından çekmek amacıyla Doğubayazıt'a en az 10 kez gittim..ama bana Ağrı dağı hiç zirvesini göstermedi..Ağrı zirvesini ancak temmuz ve ağustos da gösteriyordu. ben de o zamöanlar memleketim Manidada tatilde olurdum..yani kısmet değilmi.Ağrı dağı ülkemizin ve bölgemizin en önemli dağıdır..bu dağımızla ilgili şiir yazmanız bir ayrıcalıktır.bne o yıllarda VAN GÖLÜ ile ilgili şiir yazmışım ( sayfamda mevcut okuyabilirsiniz. ) ama Ağrı dağı ile ilgili nedense yazmamışım..demek zirvesini bana görmediğimden olacak sanırım.

    Ağrı dağı ile ilgili emek verilerek yazılmış, duygu yüklü yüreğinizin sesi olan bu güzel çalışmanızı beğenerek okudum..

    kutlarım saygın kaleminizi ve sevgi dolu yüreğinizi..tam puan 10..akçaydan selam ve saygılarımla...ibrahim yılmaz

    -------------------


    ****** AĞRI DAĞI *******

    Ağrı Dağı,Ararat (Selçuklular döneminde; Eğri Dağ, resmi adıyla Büyük Ağrı Dağı), Türkiye'nin en yüksek dağıdır. Zirvesi 4 mevsim boyunca erimeyen kar ve takke buzulu ile kaplı volkanik bir dağ olan Ağrı Dağı, Türkiye'nin doğu ucunda, Ağrı ilinin sınırları içerisinde yer almaktadır. Dağ, İran'ın 16 km batısında ve Ermenistan'ın 32 km güneyindedir.


    AĞRI DAĞI HAKKINDA ANSİKLOPEDİK BİLGİ

    Nuh'un Gemisi'nin bulunduğu sanılan dağAğrı Dağı, Türkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesinde 5137 metre yüksekliğinde volkanik tipdeki dağ.

    Iğdır İli'nin güneyinde, Doğubayazıt'ın 15km. kadar kuzeydoğusundadır. Iğdır ovasından 4000 m.yi geçen bir kot farkıyla yükselen Ağrı Dağı, Türkiye ve Avrupa kıtasının en yükseği ve dünyanın da ikinci en büyük volkanik dağı unvânına sâhiptir. Düşük nem miktârına sâhip ve açık havalarda Ermenistan, Nahçıvan, Azerbeycan ve İran toprakları ile Van, Kars, Bitlis yörelerinden görülebilen bir büyüklüktedir. Ağrı veya Eğri Dağ olarak isimlendirilen bu volkan, yabancı kaynaklarda ise Ararat olarak geçer. Urartulardan beri farklı isimler ile adlandırılan Ağrı Dağı'na, Ermeniler Masis, İran coğrafyacılarının da kullandığı gibi Farsça olarak Kûh-i Nuh, Arap dağcılar ise Cebel-el Hâris, Küçük Ağrı'ya da Cebel-el Havayris derler. Dinî kitaplarda ismi Nuh Tûfanı ile geçer ve Ararat isminin Nuh efsânesinden geldiği belirtilir. İsa'nın doğumundan önce Ortadoğu târihinin en geleneksel kaynağı olarak kabul edilerek Hz. Musa tarafından yazıldığı ileri sürülen ' Eski Ahid' ( Tevrat)'in beş kitabından ilki olan 'Tekvin'de Ararat şöyle geçmektedir; 'Ve gemi yedinci ayda, ayın onyedinci gününde Ararat Dağları üzerine oturdu.' (bkz. 8.Bap 4.Âyet) Kur'an-ı Kerim'de ise, 'Gemi, Cûdî üzerine oturdu...' (bkz. Hûd Sûresi 44.Âyet) olarak belirtilmektedir. Sümer destanlarından dünyaca meşhur olan Gılgamış Destânı, 5000 sene önceki bir tûfandan söz etmekte ve bu tûfandaki geminin Nisip (Cûdî) Dağı'na oturduğunu yazmaktadır. Târih boyunca dağın çevresindeki yörede çok farklı milletler varlıklarını sürdürmüştür. Ağrı Dağı etekleri ve çevresinde yaşayan Hitit Uygarlığı'nın, İ.Ö. 1340'tan sonra Doğu Anadolu Bölgesindeki etkinliklerini yitirmeleriyle ortaya çıkan krallıklardan biri olan Hurriler İ.Ö. 1200 senesine kadar bölgede yaşamışlardır. İ.Ö. 1200-600 yılları arasında ise, ismine ilk kez İ.Ö. 13. yüzyıldan kalan Asur kaynaklarında rastlanan, Urartu'lar yerleşmiştir. Ardından Roma'lılar, Bizans'lılar, Selçuklu'lar ve Osmanlı İmparatorluğu bölgede hüküm sürmüştür.

    Dağ, güneydoğu yönünde aynı kaynağın farklı bir damarı olarak 3896 metre yüksekliğe ulaşan ikinci bir volkan yaratmıştır ki bu da Küçük Ağrı olarak isimlendirilir. Yüksekliği Kaçkar ve Erciyes dağlarından sadece 20-25 metre kadar farkı olan Küçük Ağrı, yanında 5000 metreyi aşan Büyük Ağrı Dağı'na daha da görkemli bir hâl verir. Meşhur seyyah Marco Polo'nun şahsî yazılarında Ağrı Dağı için 'hiç bir zaman çıkılamayacak bir dağ' diye bahsedilmektedir. Bu görkemli görünüşü sebebiyle dağın çevresinde yaşayan yerli halk da, ulaşılamaz olarak görülen o zirveye bugüne kadar kimsenin ulaşabildiğine inanmamaktadır. Bu yanlış inanış hâlen günümüzde de devam etmektedir. Büyük ve küçük Ağrı Dağı aynı taban üzerinde yükselir ve 2512 metre yüksekliğindeki Serdarbulak Geçidi ile ayrılır. Her iki dağın toplam çevre uzunluğu 128km. olup 1,188 km2'lik bir taban üzerinde yükselir. 40 km'ye yaklaşan çaptaki dar bir alandan birden bire 5000m.yi aşan bir yükselti ve çevresinde onu kapatabilecek başka bir yüksekliğin olmaması sebebiyle zirvesine ulaşanlara çok zengin bir manzara ile göz ziyafeti yaşatır. Açık havalarda 400 km. çapında bir araziyi görebilmeniz mümkündür. 4 Ülkenin sınırlarının birleştiği bir alanda odak noktası gibi yükselen Ağrı Dağı'ndan; Van Gölü ve yöresi de dâhil olmak üzere Doğu Anadolu yaylalarının büyük bir bölümünü, Gürcistan'ın Kafkas'lara değin uzanan geniş bir kesimini ve İran'ın Urumiye Gölü'ü görülebilmektedir.

    Ağrı Dağı'nın doruğu toktağan kar tabakası ile kaplıdır. Binlerce senelik bir târihe sahip olan bu buzul, 300m.ye yaklaşan kalınlığı ile 5km. çapında bir genişliğe sâhiptir. Yaklaşık 10 km2'lik bir alanı kaplayan boyutu ile Türkiye'nin en büyük buzuludur. Bu geniş ve kalın buz örtüsü doruk sahasını tamamıyla örttüğü için krater ağzı görülemediği gibi nerede olduğu da bilinememektedir. Dağın kuzey yönünde uzanan buzul dilimine, dağın ilk tırmanışı gerçekleştiren dağcının ismi olan 'Parrot Buzulu' adı verilmiştir. Târihte, Nuh Tûfanı'ndan sonra zirveye oturan Nuh'un gemisindeki bütün hayvan çiftleri, yerli inanışa göre dağın kuzey yönünde bulunan Ahora (Ahura, Ahuri) köyünden dünyaya yayılmıştır. Günümüzden 162 sene önce, 20 Haziran 1840 sabahında meydana gelen devâsa büyüklükteki bir heyelan sonucunda, dağın kuzeydoğu yamacı kayarak Aziz Yâkup Vâdisi ile birlikte Ahora köyünü çamur, taş ve kayalarla örtmüştür. Açılan bu devâsa boyuttaki çukur ise Ahora Çukuru olarak isimlendirilmektedir. Bu köyün yakınlarında ise şimdi Yenidoğan köyü bulunmaktadır. Ağrı Dağı, bölge dağlık alanları çayır ve meraları ile birçok memeli hayvana da ev sahipliği yapmaktadır. Bunlar arasında ayı (Ursus artos), kurt (Canis lupus), tilki (Vulpes vulpes), vaşak (Lynx lynx), yaban koyunu (Ovis gmelinii), yaban keçisi (Capra aegagrus), çengel boynuzlu dağ keçisi (Rupicapra rupicapra), yaban domuzu (Sus scrofa), dağ tavşanı (Lepuz capensis), Arap tavşanı (Allactaga williamsi), porsuk (Meles meles) ve kaya sansarı (Martes foina) gibi türler bulunmaktadır. Tamamıyla volkanik bir yapıya sâhip olan dağın yaklaşık 4000 metresine kadar olan kısmı bazalt, daha sonraki yükseklikler andezit lavlarından oluşmuştur. Dağın üst kesimlerinde eriyen buzul suları, çok kısa bir mesâfede geçirimli kayalar ile derinlere sızdığından dolayı, dağın eteklerinde özellikle de yaz mevsimlerinde ciddi anlamda su bulunmamaktadır. Yazın yapılacak tırmanışlarda yüksek miktarda su taşınması tavsiye edilir. Ayrıca, dağın güneybatı yönüne tekâmül eden 3200 metre yükseklikteki yeşil kampta bâzı seneler temmuz ayının ortalarına kadar su bulabilme imkânı olsa da, bu târihten sonra kesinlikle su görülmez. 4200 metre kampında ise, öğlen saatlerine kadar buzulların kısmî kesimlerinin, sâdece güneşli havalardaki ısınmaları sonucunda meydana gelen erimeler ile su bulabilmek mümkün olsa da, güneş battıktan sonra âni soğuma netîcesi ile sular tekrar donar. Ağrı Dağı'nda kış mevsiminde yağan karlardan, 3000 metrenin alt kesimlerinin baharla birlikte gelen ısınma sonucunda erimesiyle 21 farklı türde binlerce çiçek açar. Ancak, birbirinden farklı çeşitli renklerdeki bu çiçekler, sebebi bilinmemekle birlikte karakteristik olarak kokusuzdur.

    Eski târihlerde genelde Nuh'un gemisi hakkında bilgiye ulaşabilmek gâyesiyle yapılan Ağrı Dağı tırmanışlarda ise ilkler; 9 Ekim 1829 târihinde dağın ilk çıkışını gerçekleştiren, dönüşünde Nuh'un gemisinin bulunabileceği 200 adım çapında bir düzlükten söz eden Prof. Dr. Friedrich Von J.Parrot kayıtlardaki ilk dağcıdır. 5 yıl sonra 1834 senesinde Rus Spaski Antomonof, 1845 senesinde dağın günümüze kadar saklanan ilk bilimsel çizimlerini yapan Alman Hermann Abich ve arkadaşı Wagner, 1850 de Rus ekibi lideri olarak dağa tekrar tırmanmak için gelen Hermann Abish ve Rus Kochko, Kanikovf, Eleksandrovf olmuştur. İlk Türk tırmanışı ise 1854 senesinde Osmanlı İmparatorluğu subayı ve bir grup eğitimli asker tarafından gerçekleştirilmiştir. 1856 senesinde İngiliz Seymour, 1876 da 4000 metre yükseklikte lav yığınları arasına sıkışmış, dört ayak uzunluğunda ve beş inç kalınlığında yontulmuş bir tahta parçası gördüğünü iddia eden İngiliz James Bryce'ın ardından Fırat Nehri'nin kaynağını araştırmak üzere 1883'te dağa tırmanan Kudüs Başdiyakosu Dr. Nûri, geminin orta bölümünün buza gömülü olduğunu, çok kalın ağaçlardan yapıldığını ve koyu kırmızı renkteki kalasların 30 cm uzunluğundaki çivilerle çakıldığını bildiriyordu. Bu açıklamalardan esinlenen bir grup Belçika'lı zengin Nuh'un Gemisi'ni aramak üzere bir keşif gezisi düzenlemeye çalıştılar. Gemi parçalar hâlinde taşınarak Amerika'ya 1893 Chicago Müzâyedesi'ne gönderilecekti. Fakat, Osmanlı Hükümeti bu konuya sert ve kesin bir kararla karşı çıktığı için tasarıdan vazgeçildi.

    Ardından bütün bu iddiaları araştırmak üzere yine aynı târihte dağa tırmanarak büyük bölümünü araştıran ve hiçbir kalıntıya rastlamadıklarını îtiraf eden Hasan Paşa ve beraberindeki erlerden sonra 1949 senesinde Birleşik Devletlerden Dr. Smith, 1952 senesinde Fransız ekibi Navarra ve Riquer ve 8 Ağustos 1957'de Muzaffer Erol Gez, Kâzım Naz, Dr. Bozkurt Ergör ve Dennys Hills zirveye çıkan ilk ekipler olmuştur. Prof. Dr. Abdül Mecit Doğru ve Muzaffer Erol Gez, yüksek irtifâda insan fizyolojisi üzerine Türkiye'de bilimsel anlamda ilk tıbbî araştırmaları yaptıkları sırada, Ağrı zirvesinde 3 gün kalarak kırılması güç bir rekora imza atmışlardır. İlk solo tırmanış Ertuğrul Melikoğlu, ilk kış tırmanışı ise 21 Şubat 1970 târihinde Dr. Bozkurt Ergör tarafından gerçekleştirilmiştir. En fazla katılımcı ile gerçekleştirilen tırmanış ise, iki bölüm hâlinde toplam 197 dağcı ile T. Dağcılık Federasyonu'nun düzenlediği 2002 Uluslararası Ağrı Dağı Tırmanışı olmuştur (İ. Meydan.2002). Büyük Ağrı Dağı zirvesine bugüne kadar kuzey yüzünden ve kış şartlarında hiçbir bölgesinden solo olarak ulaşılamamıştır.

    Dağ 16,864 ft.lik boyutuyla yüksek irtifâ dağcılığı için vazgeçilmez bir tırmanışa sâhiptir. Ağrı Dağı 5137 metrelik zirve tırmanışı ile, 5671 metrelik İran'da ki Demavent (Damavant) Dağı'ndan daha zordur. Tırmanış için en uygun zaman, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarıdır. Büyük Ağrı ve Küçük Ağrı dağlarında izne tâbi olan tırmanışlar, sadece Doğubeyazıt Topçatan ve Eli Köyü güzergâhından olmak şartıyla dağın Doğubeyazıt sınırları içinde kalan cephesinden, ve Iğdır Yenidoğan Köyü ile Cehennemdere Vâdisinin sağ tarafından Küp Gölü rotasıyla yapılmaktadır. Fakat dağın bu iki rotası dışında, zirveye giden üç farklı yol daha vardır. Zirveye giden en kolay yol ise, Doğubeyazıt üzerinden Eli köyü rotasıdır. Bu rota diğer yollara nazaran daha kısa ve emniyetlidir. Kuzey yolu ise Ahuri çukuru ile yüksek kot farkından dolayı çok zordur ve Küp gölü üzerinden geçer. 2100 metredeki Eli köyünde yaşayanlar, yazın 3000 metredeki yaylalarda ikamet etmektedir. Eli köyüne kadar araçlarla gelindikten sonra yaklaşık 6 saatlik bir tırmanış ile 3200 metredeki yeşil kampa, yüksek irtifâdan kaynaklanan dağ hastalıkları hâriç tutularak hiçbir tırmanış sorunuyla karşılaşılmaksızın rahat bir şekilde ulaşılır. 4200 kampına ulaşmak için gidilen yol ise 3200 kampına kadar olan yoldan daha diktir. Fakat buna karşın daha kısa sürede ulaşılır. Parkur tırmanış hızına bağlı olarak 4 ilâ 6 saat sürer. 3200m. kampı bir gecede yaklaşık 150 çadırı barındırabilecek imkâna sâhipken, 4200 kampı en fazla 25 çadır büyüklüğündedir. Tırmanış boyunca dağın görülmeyen tarafında kalan K. Ağrı bu kamp alanında kendisini gösterir. 4200 kampının güneyindeki Şeytan çukuru olarak isimlendirilen keskin yamaçtaki kayalıkların görülmeyen tarafında zirve için su tedâriği yapmak mümkündür. Kamp alanından zirveye gitmek için gece hazırlıkların tamamlanması ve sabahın çok erken saatlerinde tırmanışa başlanılması gerekmektedir. Ağrı Dağı'nda karakteristik olarak öğlene doğru bulut toplanması, tırmanışları çoğu zaman engelleyen bir durum yaratır. Zirve çanağı 5137 metrelik Atatürk ve 5122 metrelik İnönü tepelerinden oluşur ve 5000 yaylası kuzey yöndedir. Dağa çıkış ve iniş en az dört gün sürer



    Cevap Yaz
  • Kenan Ziya Akbaba
    Kenan Ziya Akbaba 13.12.2009 - 15:13

    Bir yanın Erzurum´a uzanır olur dadaşa gardaş
    Öbür yanında Van Gölü sana sanki can, yoldaş
    Asırlardır Kars´la kaderini paylaştın, durma yine paylaş
    AĞRI´larımı koydum önüme, hasretimi içiyorum yavaş, yavaş


    Tebrikler Yüreğine sağlık

    Cevap Yaz
  • Sinan Sel
    Sinan Sel 13.12.2009 - 14:22

    arkadsim basarili calisma olmus tebrikler selamlarimla eyvallah

    Cevap Yaz
  • Bilal Özcan
    Bilal Özcan 13.12.2009 - 14:17

    Ciğdem Hanım!
    Mükemmel bir çalışma kutlarım kaleminiz daim olsun tam puan muhabbetle

    Cevap Yaz
  • Ilık Yağmurlar Süleyman Altunbaş
    Ilık Yağmurlar Süleyman Altunbaş 13.12.2009 - 14:14

    sevgili Çiğdem,
    buram buram özlem,hasret ve tanıtım kokan şiirini beğeniyle okudum..Tasvirleri yerli yerinde kullanmış olman şiiri daha bir anlamlı yapmış..Beğeniyle okudum..Tebrik ediyor,saygılar sunuyorum...

    +10 puan

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 45 tane yorum bulunmakta