bana yeşili göster
incitilmemiş şarabın duruluğundan söz et
dilindeki gergefin ipek çözgüsünden
dut yemiş dudakların
düşün ki
savaş ganimeti sayıldık bir vakit
dörtte üçü bölüşülen biri hiç
kendimizden düştük
öfkeli rüzgârlar taradı saçlarımızı
boyadı renkten renge
noksandı bazı uzuvlarımız
el verdin
gözde iristim artık
°
şarkılı çiğdem gibi salınıp
solgun ağzında acıyla parladığım
°°
kök saldı kollarımız
incelikle yol almış, hışımla sarılmıştık
ölüme yakın tazelenirmiş ağaçlar
her yemiş üçer beşer
o yaz son yaz olmasın için
bir çakı yarmalı gövdeyi
yaraları azar çok meyveden
yanıltır bizi
ayakta ölür böylesi ağaçlar
yapraklarıma delişmen bir dil bıraktın
kesikler attın
kıvıl kıvıl esti rüzgâr
ay kızardı yağmurlar yağdı
kaynadı topraklar
yaşam fışkırdı kökten köke
daldan yaprağa
gölgemizde kuşlar cıvıldadı
nasıl bilebilirdik
ne zaman anlardık ki
bizi zamanın kundakladığını
sarıp başa, baştan aşağı
ebedî ayrılıklar gördük
°°°
günlerce ardına bakmadan geçerdi ay
duymazdı sesimi dinlemezdi
sarılmazdı şimdiye, geçmiş günlere takılıp
bir parça daha kopar giderdi bizden
birbirimize bağlıydık
soludukça beraber açardı günler
derinden gelen sesle
uyandım
meyve yüklü dallar boşalmış ermişti göğe
bırak beni der gibiydi kök
incecik yapraklar yüktü ona
duydum
sustuklarından
ve ellerimi bıraktım onda
°°°°
kuruyan ağaç
kör çeşme kaldık
°°°°°
yaşamın çekirdeğinde ne var
ağacın çevresinde ne
bilmek neye yarar ki
eğil sen
bana için içinden
kabuğun kırılışından sözler bul indir
de ki
şiir sürsün avuçlarına, aşkı her tavaf eden
Kayıt Tarihi : 25.11.2024 14:42:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!