Ağlatmayı Ağlatma Nariçe

Ruhumuu sarmayalayan s’ancıların kuraldışılığına aykırı sözler dizdim.
-Gözyaşlarının sildiği gönül harabelerimde şiirler yetişiyor aşka.
Aşk, şaire okşanmış bir bebek gibi geliyor.
Ağladıkça ben duymadım. Hiç hazır değilim senin için ağlamaya.
Aşk senden tanıdık gelmişti.Damlaların kadar göz rengini tümlerdi acılar. Deli zaman çılgın bir gidiş projesi sunuyordu.
- Sesini duyamadıkça,sarılmadıkça ben ağlarım dize sonlarında.
Ömrüm ıslak, aşkım sırılsıklam, bütün yağmursu bulutların sevgilisiyim. Ağlamasak da olur. Yaryüzüm zaten ıslak.
-Bulutlarını kapatma sözlerim üstüne.Altında hisli sözlerim var.
-Geceleri sayma , gündüzleri de heba etme veballerinden.Vebalıysam suçlama beni.
-Çan çekişen Somalili bir çocuk gibiyim.Oysa büyümeliyim, tokluğuna aşk olmalıyım Nariçe.
-Hiç söylenmemişlerin gelecek zaman kipinde yokluğunun tortusu birikiyor.
Yosunların sarıyor sanrılarımı.S’algılarımı alıyorsun baştan ve aşktan.
-Hiçbir güzel kalmamış bu dünyada sen gidince.Ya da sen periydin, meriydin gönül dağımda.
-Sevgimi saklıyorum kimseler zehirlenmesin diye.Zehir zemberek şeyler yazıyorum ki kimse beni sevmesin Nariçe.
-Narların tane tane ömrümü, vicdanım yaktı.Bir başkasının güncesinde aşka atomlar atamazdım.Bir başka güzelin ömrüne Nagazaki olamazdım.
-Canhıraşlarımı besleyen içsel volkanlarımı yeniden ağlatamazdım. İçimde sönmeyen yanardağın, yardağın, aşkdağın varken benden başkasını sevmeme dileme.
-Haykırıyor yapyalnızlık şilebine doğru şiddetli bir aşk için.Denizlerinden öte denizler öpüşüyor dalgalarla.Sulara anlatıyorum susamış özlemlerimi.
- Bekleyişin dalgası arasında aşk aşk köpük birikiyor beni temizliyor sensizlikten.
-ELIF… LAM… MİM sonrası mumyalanmış mistik hasretlere kafiyeli.

-Bu gidişin mealsiz yaşamında aşkın tefsircisi benim. Yanılmak yok, yangın çok.
En anlatılır haldeyim; ama halimden eser çıkmaz .Hicranın hictretlerimi sana sundu.Bu kadar biçareyim sana.Başka hurilere muhacir olmak istesem de ten ve dem için.Ensar olup esirin kalmıştım Nariçe.

Giyotin ağzı olmuştu aşkın gel de kanama.İsmail olsam ne yazar ki sen kurban olmaya razı mısın ? Ya da sen İbrahim’in kızı kadar berrak mısın?
Nazların kadar, sevgin kadar içinde cennetten alınma mı ki bilemedim.
-Gülün vardı sevmek için.Ona geldim, dikenleri arasında Yusuf gibi battım sinene.Sen mülkünü ,ilklerin, ömrünü bana sunan Züleyha’m olarak geldin.
-Kuyumdan yeni çıkmıştım aşk huyumla. Aşk kervanın kölesiydim.Yakup ‘un kızı olup koklayarak geldin tutku dünyama.
-Tutuşup kaldık. Dilden dile, sen’den ben’e geçip sustuk.
Tam senli bir Hallac-ı Mansur olmaya yakındım ki bir sakinin
Sakin olmayan, sahi olan gecesinde tükendim.
-Tüller kalkmıştı arımızda, aramızda.Anlatılmazdı ki sana.
Lal olmuş aşkın kulağına fısıldadım senin meleklerin hemen söylediler.
Duydun hemen.Ağladın boyna.
B’oynuma sarılmayı bekleyecek kadar utanmazlığı oynuyordum.
Gelsem yeniden s’arılsan, ilk sarıldığın gibi.
Bir hayalin bombası gibiyim b’asma yarama Nariçe.
Gitmelerine narların döküldü. Hazanlarımın yaprakları arasındaydı narından düşen taneler. Yandım her tanenle. Bir tane kalıncaya kadar bir tanen kalmaya oynadım durdum acılarımla .

Aradığımdın, sardığımdın, ilklerimin aynasıydın, gün’eşime ışıltıydın, şimdide acılarımın arısısın.
-Hüzün çiçeklerinden acılı bal yapıyorum , yarama iyi geliyor.Sen üzülme, sen ağlama, sen konuşma, yeter.
Her gün yeni bir doğum gibi hasretinin bebeğini bırakır umutlarımın kucağına. Ben mutluyum böylece.
- Hicranın uçurumlarını tamir ediyor imkansızlıklarım.
-Katre katre sızılarım toplanıyor bahtında. Bahtın açık biliyorum, bağrını da kapatma acılarıma, özlemlerime.
Kalakalaşın umman gibi umduklarımı tanıtıyor. Su ile damlan arasında gözlerimin rengi bulutunu sınıyor.
-Ağlamaklı bir yağmurun ilk damlası gibi geliyorsun baharlarıma. Çiçeğini meyveye çevirircesin aşk gibi damlıyorsun.
Takvimlerden seni yırtıyorum, seni yazıyorum aşkımızın yazıtlarına. Tane tane narların çoğalıyor vuslatın gövdesinde. Bir sarılmak kadar ömür oluyoruz seninle bu da yetiyor bana bilesin Nariçe.