Zamansız uyandığım sıradanlaşmamış henüz
Gecenin mabedine dualaşıyorken düşlerimiz
Yabancı ve yalancı sözcüklere inatla
Yağmura bedenini ıslatmadan ağıtlamış
Panjurları gıcırdayarak vuran virane bir pencerenin
Kelebeklerinde kapanacak bir tel parçası bulabilse
Çekmecelerinde üst üste tamamlanan ahenge aldırmadan
Taşıyabilsen yükünü camına vurdukça rüzgârı kanatan
Süzüldükçe yağmuru yine, damlalaştıran
Karanlık bakışlı evin susturulmuş yalpalanmasına
Maniler söyleyen bir ramazan uyanması tadında
İşte öyle gelsen geceme uyanmadan ben henüz
Gece taşmadan, fırtına dağıtmadan sükûneti.
Taşısan nazlı bir derenin kuruyan sularındaki balıklarını
Kısmetleşsen balığın lanetini bilmeden
Usanmadan gölgesinde bir ulu çınar yaprağı
Eski bir İstanbul şarkısı ya da kimsenin bilmediği
Mırıltılaşan bir martının çığlık gıcıklaması
Gittiğin yer kadar binyıl geçse aradan yitirilmişlerin
Dudaklarında yangını duvar raksında gölgeler
Anlaşılmazlık hükmettikçe rengine gözlerinin
Yeşilin batışına kuş kahkahası musiki şenliği
Gözlerinin ucundan değen gözlerime umut
Upuzun gecelere sığmayan sohbet atıştırmaları
Kırık bir camın pervazlarında kaydolmuş uğultu
Egzoz ve iş kokusunda insanlar
Kaldırım griliği tozunda güven duygusu
Ağlamaklı gülümsemeler sokağı
Yorgun heyecanlarla keşkelere asılı heyecansızlık
Suskunlukta bir gece dokunuşu
Travması gemilerin geç kalmalar
Her geç kalmış şiirin hikâyesini
Seni anlatamadığım gecelerin gecikmelerini
Dokunamadığım gülümsemeni yazdım
Zaman karlı dağlara pusulanmış
Sisli bir bulutun haykırışları
Küllerinde filizlenen Anka
Sessizliğinde büyüyen dağ çiçekleri
Sonsuzuna değin.
Ve sadece senin için.
01.08.2008
Latif MemişKayıt Tarihi : 1.8.2008 10:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!