Ağlamak geliyor içimden, hıçkıra, hıçkıra.
Bağırmak istiyorum dağlara, taşlara.
Ruhum, tarifsiz acıların karantinasında, kan damlamış yarınlarıma.
Eylül rüzgarı hüzzam makamında, yalnızlığımı vuruyor suratıma...
Aglamak geliyor içimden hıçkıra, hıçkıra.
Gidip kurtulmak istiyorum buralardan taa uzaklara, kaderimden kaçmak, sığınmak belkide kara toprağa, ve erişmek huzura.
Bırakmıyor peşimi kızıla boyanan anılar, koşuyor sanki ardım sıra.
Yorgun düşen duygularım yaralı bir serçenin kanadında son çırpınışı, elveda diyor özlediği bahara...
Ağlamak geliyor içimden hıçkırıklara garg olurcasına,
Yağmuru kıskandırırcasına,
Oluk, oluk, bardaktan boşalırcasına,
Denizleri boğmak istiyorum göz yaşımla, Nuh tufanını andırırcasına,
Ve haykırmak istiyorum, manasız cümlelere, ağır anlam katarak avaz, avaz, çığlığım martıların boğazından fışkırırcasına...
Aslında yaşamak isterdim hayatı, kanımca, kararınca.
Kaderi sorgulayıp, feleğin kalemini kırmak, yalnızca.
Ardından, kahkahalarla atmak dakikalarca.
Çılgın fikirlerim olsun isterdim mesela.
Mesela balta vurmak hani şu meşhur, hastahane önündeki incir vermeyen ağaca,
Soluk almadan, kanter içerisinde kalırcasına, devrilene dek, defalarca...
Dedimya, arkadaş...
Ağlamak geliyor içimden hıçkırıklara sarılarak
Ne bileyim, belki yanağımdan akan damlalarla toprağa karışmak.
Belkide boynu bükük kalmasın diye sevdalar, göz yaşımla azraili boğmak...
Kayıt Tarihi : 5.3.2015 15:57:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!