Vuslatın tanından şûle düşer gönlüme.Sensizliğin perileri beslenir, perişanlığımdan.
*Ağlak gezgin olur yüreğinin kozmik kentlerine gelirim.Oralılığı olasıl düşlere taşırım.Hiç gidilmemiş, hiç görülmemiş, uğruna çok şey yazılmamış; ama dünyanın en güzel yeri gibi imkansız bir yer ya da yar gibisin.Ağlak gezgin olarak geziniyorum bir gün ömren rastlantısalın sonsuzluğunda karşılaşıyoruz.
-Vuslat şarabını içtiğimden kendimde değilim.Elimi tutan Leyla mı Şirin mi Aslı mı Juliet mi yoksa sen misin bilmiyorum.Bütün büyük aşkların eşkalini görüyorum vuslatın berduşuyken.
Ferhat oldum nazarında delindi dağlar. Sonrasında damlaların, dağdan, çağdan, ağdan, gönül bağdan akan bir nehirdi.
*Nehirce sordum nereye öyle alelacele akıyorsunuz.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim