Ağladı... Şiiri - Yorumlar

Refika Doğan
165

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

İreyhan kokulu dağlarda kaldı,
Göynüdü maralım durdu ağladı…
Hıçkırdı pervâdan dağlar ufaldı,
Kahır çiçekleri kurdu ağladı...

Gönül kâbesinin çerağı pîr' di,
Aşkla sıvadığı kaleydi surdu.

Tamamını Oku
  • Nusret Akbayır
    Nusret Akbayır 12.01.2013 - 08:14

    Her bireyin kültürünün, dilsel kapasitesinin aynı olmayışı gibi.. Her şairin de, (yazdığı-yazacağı)şiirlerinin 'yalnızca' öztürkçe olması gibi bir zorunluluk varda, acep bizmi haberdar değiliz?
    Yada öztürkçeciler'in mahalle baskısı ile Arapça,Farsça ve Osmanlıca sözcüklerin kullanımı Türkçe'ye ihanet olarak mı addedilmekte?(!)
    Demem o ki, şair/lerin dağarcıkları, dilsel tercihleri, şiir anlayışları, (yazdıkları-yazacakları) şiir nev-i'leri, şiir zevkleri (vs): Hiçbir kimse tarafından belirlenemez, empoze edilemez. Hatta tavsiye dahi edilemez. Edilirse; şairin özgür düşüncesinin sınırları ihlal edilmiş olur. Bu anlamda, şahsımda sıklıkla eski sözcükleri kullanan bir şiirsever olarak; üstteki şiirin şairini destekliyor ve san'atından, dilsel tercihinden taviz vermemesini diliyorum.
    Ayrıca, şairi (bence) mükemmel şiiri için kutluyorum. / Yüreğinize sağlık sevgili şair./n.a.

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara 11.01.2013 - 23:51

    elin Gayri Müslimlerinden gelen kelimeleri ve sözcükleri kullanmayı entelektüel görünmek için yorumlarına cila olarak sürenler..

    Şimdi neresinden alırsın bu dengesiz cümleyi..

    Yani, bu efendi, elin gayrımüsliminin bilgisayarından yazar, bilgisayar networküne ait kabloları kullanırken canı sıkılmaz, network içindeki yüzlerce aksesuarın birisine dair kafasını yormaz.Televizyonunu seyreder, arabasına biner, kapısını onların kimyasal ürünleriyle boyar. Yani adım attığı, nefes aldığı her şeyde onların ürünleri ile içli dışlıdır. Bunlar onun derdi değildir.

    Ancak bu kafa,konu lisana gelince acaip muhafazakar kesilir.

    Türkçenin mi, Arapçanın mı muhafazakarlığıdır bu muhafazakarlık o da belli değil

    Oysa, islamın lisan diye bir derdi, bir tutuculuğu, bir bağnazlığı yoktur.Hiç bir din bir lisanla sınırlı olamaz. İlim, hikmet Çinde de olsa alınız diye boşuna mı denilmiştir.

    Üstelik,Arapçayı bilmek şöyle dursun, ırk olarak Arap olmak da müslüman olmak demek değildir.

    Osmanlıcayı bilen insan daha fazla müslüman olmaz. Sadece daha çok şeyi bilen bir insan olur. Ki bu iyi bir şeydir. Tıpkı ingilizceyi, fransızcayı, urducayı, rusçayı bilmenin iyi bir şey olduğu gibi..Çünkü; bilenlerle, bilmeyenler asla bir değildir.

    Yoksa, laf olsun, torba dolsun. Konuş babam konuş..

    Bak işte bu iyi bir şey değildir..

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara 11.01.2013 - 23:15

    Değerli Şaireden, özür dileyerek.

    Bir zulmaniye cevaptır..

    Hobi ile kobi sözcüklerinin arasında sadece kel bir alaka vardır.Bu zulmaniler zaten boş beleş kafiyeye şiiri kurban etmekle meşhurdurlar.

    Kelime, sözcük ile eş anlamlıdır. Bir cümlenin içinde ''kelime ve sözcük'' şeklinde bir ibare kullanmak zeka özrü için alarm işaretidir.


    Ayrıca ,yapım ve mamul sözcükleri eş anlamlıdır.İstikrarsız , üslupsuz, niçinsiz insanlara mahsustur , aynı cümlenin içinde böyle eş anlamlı sözcükleri yalan yanlış kullanarak caka satmaya çalışmak.

    Bazı raf ömrü geçmiş sallamacı va'iz bozuntularının ,tedavülden kalkmak üzere olan son nümuneleri ile karşılaştıkça bir söz hatırıma geliyor. Benim gerzekliklerle uğraşmaya niyetim yok..


    İki satırda sürüyle dengesiz söz edenlerle uğraşmam aslında

    Çünkü;cahil kimsenin yanında, kitap gibi sessiz ol. Demiş , Mevlâna

    Ben böylesi insanlara sokakta rastlasam kaale almam..Ancak cehaletleriyle insanların kafasını bulandırmaları karşısında ikaz yönünde bir vazife mecburiyeti hasıl oluyor.

    Durum bundan ibarettir..

    Günün değerli şairesinden , tekrar özür dileyerek...

    Cevap Yaz
  • Refika Doğan
    Refika Doğan 11.01.2013 - 22:20

    Merhaba;

    Öncelikle değerli yorumları ile sayfamı onurlandıran Saygıdeğer yazın dostlarıma ve şiirimi güne düşürerek bana harbiden sürpriz yapan Saygıdeğer Seçki Kurulu’ na teşekkür ediyorum!

    Hayatın her alanında ve üretimin her aşamasında eleştiri vardır, olmalıdır da! Yeter ki insan onuruna ve ortaya konan emeğe saygısızlık derecesinde bir üslup ve yaklaşım sözkonusu olmasın! Bu bağlamda eleştiri, olası hataları asgariye indirerek daha iyiye, daha çoğaltana yol aldıran yapıcı, tamamlayıcı bir olgu işlevini görür. Şiire gelince;

    Bir kere konuşma dilinden alınız da yazım diline kadar güzel Türkçe’ mize, hitabet üslubuna ve değerlerimize olan hassasiyetimi bilen bilir, bilmeyen dostlarımız da bu vesileyle öğrenmiş olsun!

    Öncelikle şu gerçeğin vurgulanmasında yarar görüyorum:

    Cumhuriyet tarihimiz kadar Osmanlı veya öncesi tarihimiz, kültürümüz, değerlerimiz bizim bir gerçeğimiz; elbette zaman zaman dilimizle, öykülerimizle, şiirlerimizle, sözcüklerimizle o değerler gerçeğine vurgu ya da anımsatma veyahut adına her ne derseniz deyiniz, değinebiliriz. Hatta arada bir –yapılan işin gerektirdiği ölçüde ve renkte- yabancı sözcükte kullanabiliriz. Bunda yadırganacak bir durum yoktur. Yeter ki süreklilik kazanmasın ve mevcut olana karşı bir istismar söz konusu olmasın!

    Bektaşi geleneğinden gelen ve geçmişte kalmış âşık bir babanın kızı olarak; Türk Halk Edebiyatı içerisinde önemli bir yere sahip olan “Türkü-Saz ve özellikle de Deyiş-Nefes “ kültürü içinde yoğrulan hamuruyla Tasavvufa ayrı bir ilgi ve sevgi duyan bir düşün ve duygu temeline dayandırılmış özün sahibi naçizane bir kulum! Özüm, halk âşıklarını dinleyerek, türküleri kaynağından yudumlayarak yoğruldu ve bu temel ile bugüne gelindi. Eski Türkçe, Farsça, Arapça bazı sözcükler şiirimin özünü oluşturdu elbette. Çünkü bazen rüyâ, bazen ilham dediğimiz esinlenme şeklinde ve iradem dışında herhangi bir zaman dilimi veya mekânda su gibi akıp gelen ve benim engelleyemediğim istisna durumlar olabilmekte. Bu naif durumu sadece yakınımdaki dostlarım ve tabii ki ailem bilir! Pek tabii ki bu ruhiyata uygun söylemlerin iskeletini tamamlama adına dışarıdan sözlük yardımıyla katkılarım da olmuştur. Bu anlamda okura zaman kaybettirmeme ve anında çeviri adına söz konusu sözcükler dipnot olarak şiirin altına düşürülmüştür.
    Edebiyatın olmazsa olmaz anahtarıdır sözcükler. Edebî zenginlik adına, yeri geldiğinde farklı kültürlerin dillerini, sözcüklerini harmanlayarak insanlığın ortak diliyle özümüze çok daha farklı katkılar yapabiliriz.
    Önyargı ile eleştiri adâbına aykırı söylem ve yaklaşımlar her zaman ve her ortamda edebiyata ve kişi onuruna saygısızlık babında zarar vermiştir. Bu bağlamda beni ayıplayan değerli arkadaşlarımıza şunu söyleyebilirim:
    Maksadı aşan ve edebî üsluba yakışmayan bu yersiz söylem ve üslup düzeysizliğine keşke itibar etmeseydiniz! Zira ayıplanacak onca şey varken hayatta…
    Allah, her zaman ve koşulda gerçek ayıplardan korusun bizleri!

    Refika Doğan- Antalya/ 11 Ocak 2013

    Cevap Yaz
  • Necdet Arslan
    Necdet Arslan 11.01.2013 - 20:27

    Güne düşen bu yetkin şiirinden dolayı Sayın Refika DOĞAN'ı kutluyorum.

    Kalite konusunda önemli yeğleyişler içinde olan Sayın SEÇİCİ KURUL’a da bir yazın insanı olarak şükranlarımı sunuyorum.Türk Şiir Belleği’ne yeni katkılarıyla destek olan bu yoğunlaşmayı önemsiyorum.

    Yaşasın Edebiyat.Yaşasın Şiir.
    Erdemle.

    Cevap Yaz
  • Hasan Buldu
    Hasan Buldu 11.01.2013 - 19:56

    Az kaldı; bu sayfalarda bundan böyle yarı Türkçe, yarı Kürtçe şiirler de yayınlanırsa hiç şaşırmayın...

    Cevap Yaz
  • Hasan Buldu
    Hasan Buldu 11.01.2013 - 19:33

    Arap hayranlığı burada da kendini göstermiş; güzel Türkçemiz katledilmiş. Asla bu şiir benim şiirim olamaz. Keşke benim dilimle yazılsaydı. Türk şairi değil de Arap şairi olarak asılsaydı bu şiir ve şair ona göre yorum yazardım.

    Biz burada Türkçenin mücadelesini verirken, böyle bir şiirle karşılaşmak, beni çok üzdü.

    Beni mazur görün. Şaireyi ayıpladım, özür dilerim.

    Cevap Yaz
  • Fatima Humeyra Kavak
    Fatima Humeyra Kavak 11.01.2013 - 19:02

    Ağladı...


    Gönül kâbesinin çerağı, pîr di,
    Aşkla sıvadığı kaleydi surdu.
    Düz etti çevganın çarkını kırdı,
    Hakikât bezm inde hürdü, ağladı.


    Aşk ın katresi o, Bahr-ı kerâmet,
    Sırında kıvanan gökçe bir samet.
    Nâr-ı gam içinde getirir kamet,
    Hak-i dergâhını kardı, ağladı.


    Çığrışan bülbüldü, gülzâra bağban,
    Dönen gökkubbede zühreye çoban,
    O leb-i teşne, o bir Dil-i Suzan,
    Gönülden gönüle car dı, ağladı.


    Iradı kendine kendi yadeldi,
    Eridi gözünün yağı inceldi.
    Sabır iğnesiyle nefsini deldi,
    Kemalât ceminde tordu, ağladı.


    Bâd-ı hazân değdi gönül teline,
    Bozuldu perdesi, küskün diline.
    Ahvâlini soran yok ki biline,
    Beyhude bendini yordu, ağladı.


    Ey sadr ımın gülü, özü derinim!
    Cevr-ü cefa ile ah, inim inim!
    Müjganımda bulut, eşkimdeki bim!
    Dedi, sayrı gönlü çordu, ağladı.


    Niye ses vermiyor çavlanı? Makus
    Talihe mi yoksa yârine mi küs?
    Sinesi vatansız aşklara mı üs?
    Hasret zındanında sordu, ağladı.


    Bir fırtına tuttu dağlarda kaldı
    Göynüdü maralım, durdu ağladı.
    Hıçkırdı pervadan dağlar, ufaldı
    Kahır çiçekleri, kurdu ağladı.


    Bir serkeş âşığın nârına düştü,
    Aşkın harmanında kavruldu pişti.
    Savruldu zerresi göğe serpişti,
    Habib in dağında Tur du ağladı.


    Hangi birin desin, içinde yara!
    Sözün içinde söz visâli yâra.
    Bu kemter Refika, diyar diyara
    Hasretin ipini gerdi, ağladı.

    Antalya 2012


    Car: Çağrı, tellal ile duyurma; ilan. Tehlike durumu.
    Gülzar: Gül bahçesi
    Bağban: Bahçıvan
    Çevgan: Baston, ucu eğri değnek.
    Hakikat Bezm i: Hakikat meclisi
    Ruşen: Aydın, parlak, belli, aşikar.
    Çavlan: Şelale yüksek, ulu
    Leb-i Teşne: Susamış, dudağı kurumuş
    Dil-i Suzan: Yanık Gönül
    Göynümek: Yanmak, dertlenmek, üzülmek, içlenmek. Ham meyve olgunlaşmak, yumuşamak.
    Perva: Çekinme, sakınma, korku
    Bahr-ı Kerâmet: Keramet denizi
    Gözgü: Ayna
    Kıvanmak: Övünülecek bir olaydan dolayı sevinmek, iftihar etmek, memnun olmak.
    Gökçe: Güzel.
    Samet:1.Çok yüksek, ulu.2.Kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayan
    Kamet: Boy, endam. camide namaza kalkmak için okunan ezan.
    Hak-i Dergah: Dergahının toprağına, eşiğinin toprağına
    Sadr: Göğüs
    Lübbi derinim: Akılla duygunun birleştiği yer, İç. Öz.
    Cevr: Eza, cefa, eziyet, gadir, zulüm, sitem
    Müjgan: Kirpikler
    Eşk: Gözyaşı.dem
    Buşu: Öfke, kızgınlık
    Bim: Korku
    Teşne: Susamış


    Refika Doğan

    Zengin kelime hazinesi ile yazilmis muhtesem bir siir, sevgili saireyi can-i gönülden kutluyorum...Tebrikler...

    Güldeste siir grubumuzda paylasmaktan onur duyuyorum, secici kurula tesekkürler...Saygi ve hürmetler...

    Cevap Yaz
  • Cevat Çeştepe
    Cevat Çeştepe 11.01.2013 - 18:45

    Günün şiirini ve sayın şairini kutluyorum, saygı ile ...

    Cevap Yaz
  • Osman Nurani
    Osman Nurani 11.01.2013 - 18:14

    …kıymetli Refika Hanım yazık etmişsin baksana dökülüp kaldık. Bizi TERS KÖŞE’ye yatırdınız. İnsan bu kadar Osmanlıca ağırlıklı dil kullanır mı? Aynen ağa takılmış balık gibi hissettim şahsen kendimi.

    …olsun öğrensinler canım öğrenelim. “Hobi” mi? yoksa Anadolu aslanlarından bir “KOBİ” mi?

    …Bana göre öyle “HOBİ” diyerek geçiştirile bilecek bir şey olmadığı kesin.

    …bu çağda bu güzellikte teknoloji mamülüne karşı “EL YAPIMI” bir mamülün galebe çala bileceğini göstermesi açısından çok önemsedim.

    …ve hatta şöyle düşündüm “elin Gayri Müslimlerinden gelen kelimeleri ve sözcükleri kullanmayı entelektüel görünmek için yorumlarına cila olarak sürenler” bu kendi kültürümüzün bir parçası olan sözcükleri UZAYLI bir yaratık görmüş gibi karşılamalarını içime sindiremedim.

    …saygılar ve başarılar dilerim.

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 32 tane yorum bulunmakta