ağla
kendi sesinden akan bir ırmak gibi
deniz az sonra bil
ve ağla,
göz yaşlarını ben toplarım.
çektiğimiz kahır kadar ağır değil gözyaşların,
Hadi sende vur
Adettendir,seven vurulur
Sevilenindir gurur
Sevgi dolu dizgin
Sevgi içten
Sevgi savunmasız
Devamını Oku
Adettendir,seven vurulur
Sevilenindir gurur
Sevgi dolu dizgin
Sevgi içten
Sevgi savunmasız
ağla,
kavuşmaya asla tanık olmayacak gibi,
susmanın iklimi böyle diye.
Sevgili İrfan kaleminden yine çok güzel bir şiir okudum, kutluyorum sevgili kardeşim.
hem alnından hem ayasından öpülecek bir şiir daha...her zamanki gibi beni suskunluğa iten bir İrfan Sarı şiiri...Sevgili Ahmet Tahsin çok iyi çözümlemiş...bana da söz bırakmamış...imzamı atıyorum altına...
teşekkürler bu güzel paylaşıma...devamı dileğiyle...sevgiler...
Bir şiire yorum yazmazdan önce onu bir konuk gibi karşıma oturtuyorum. Önce şiirin tadını iyice alabilmek için defalarca okuyorum. Sonra parçalara ayırıyorum. Her bir parçanın tadına ayrıca bakıyorum. Sevgili İrfan Sarı’nın “Ağla”sı da daha parçalanmamış haliyle karşımda duruyor.
Şiir parçalanmamak için direniyor. Bir de tersinden okuyorum. Yani en alttan en son cümleden başlayarak. Dağılmıyor, hatta daha değişik bir yumak oluşturuyor ağlanın içinde gizlenmiş olan anlam.
Şiirin çekirdeğinde, susarsan ağlamaya mahkumsun diye bir ses yankılanıyor. Kabuğunu; “ama ağlamak
bir fişeğin kovandan ayrılma anıdır. “ cümlesi ile zorluyor. Bu söz şiiri, gebe bir kadının karnındaki çocuk gibi tekmeliyor.
İrfan Sarı’nın şiirlerini yorumlamak zordur: Karlı dağlardan aşağıya doğru inerken, birden bir laleye denk gelirsiniz ve lale sizinle konuşur. Bir dereyi geçersiniz bu arada, cebinize buzlardan hüzünler dolar ama üşümezsiniz. Çünkü o da sizinle birlikte ırmağın içindedir.
“ve ağla,
göz yaşlarını ben toplarım.
çektiğimiz kahır kadar ağır değil gözyaşların,
elbette çiçek dermek gibi de.”
“ağla,
gözyaşlarını ben toplarım.
kırmızı, kırkı çıkmamış bu sevdanın,
kaşınmış yarasının yanında deşilmiş düşler. “
Direnişi, direnişin gerekliliğini, direnirken yaşanacakların çiçek toplama olmadığını ve bununda bir bedel olduğunu anlatırken, asla umutsuzluğa yer vermez;
“bu çağda umutta varmış
bir çekirdeğin saklı yerinde
öyleyse
ağla…
ağla ki;
kalbimin atlası, tufanlar görsün
dünden, bugünden, yarına
örük örük
masal sonra… “
çekirdeğin saklı yerinde mutlaka umut vardır ve buna ulaşmanın yolu çetindir. Bunu göze almalısın der .
Örük sözcüğüne İrfan Sarı’nın birçok şiirinde rastlamaktayız. Bu kelime haznesi eksikliğinden sürekli tekrarlanan bir sözcük değil. Sözcüğün pek çok duruma göre pek çok anlam almasından, bence iyi keşfedilmiş. Kız örüğü dendiği zaman, iki belikten kırk belige kadar, kadın örüğünden kız örüğünün farkına; dert örüğü dendiğinde; kan davasından, geçim derdine, çiçek örüğü dendiği zaman; pencere, balkon , bahçe, baharda bezeli dereler ve dağda laleler çağrışım yapar. Umudun örüğü başkadır, gecenin örüğü başka; umudun örüğü ışıl ışıl gündoğumundan, gecenin örüğü puşt zulalarından çağrışım yapar. Sevgili ile buluşulacaksa o gecenin örüğü, heyecan, ürperti ve sevgi bezelidir.
Bu şiirde ise; hiç ara verilmeden devam etmesi gereken bir özgürlük mücadelesinin sürecini anlatıyor örü körük. Hem süreci hem de; umud içindeki insanların sayısı belirtilmiş örük sözcüğünde. Anladığım kadarıyla, örük örük bir insan kitlesiyle örük örük bir mücadele.
Kutlarım İrfan dost, alkışların örüğünde, şiirlerin de örüklenerek akacaktır. Derin dostluk ve sevgimle.
Duygularınızı kuvetli imgelerle'de çok güzel olmuş, tebrikler.
ama ağlamak
bir fişeğin kovandan ayrılma anıdır
tebrikler
''ağla''mıyorum şair...gözlerime şiirin kaçtı...
hüzün dolu dizelerdi dostum
selam ve saygıyla
Bu şiir ile ilgili 6 tane yorum bulunmakta