Kaynağından içtim suyu, avuç avuç, parmaklarımı donduran,
İlkbaharında canlanışı,
Güzel çiçekleri,
Nohut tarlasında korkusuz topladığım nohutların kabuklarındaki ekşiliği,
Elimle topladığım başak destesinde aldığım firikleri,
İnsan ayağının değmediği ırmaktaki alabalıkları...
Gördüm.
Ne ara her şey?
Bir keçi var anılarımın bir köşesinde, keçi sanki insan...Nedense benzetmişim birilerine.
Turna sürüleri, kaz sürüleri büyük müjde idi.
Hacı leylek de gelirdi.
Baharın yeşilliği,
Sonbaharının sarılığı,
Kışların beyazlığı; berraktı.
Bir tavşan vardı dağ başı bir yerde göz göze geldiğim huzur veren...
Bir at arkadaşlığım,
Bir kurt korkmuşluğum.
Gitsem yeniden oralara, o anlara...
En sevenlerim en sevdiklerim var olsa hepten. Kedim birden gelip bacaklarıma dolansa...Köpeğim asil gözlerle baksa...O atın alnını yine öpsem.
Şu göz yaşların ağırlığından kurtulsam.
Kızları, erkekleri.
Yine o çiçekli tarlalarda olsa.
İyi şeyler.
Güneşin en güzel olduğu,
Çiçeklerin bambaşka koktuğu,
Çok şeye sahip olmadığın, çok şeyin tadını aldığın.
İyi şeyler vardı.
Taşların üzerindeki yosunu kına olarak sürdün mü hiç ellerine?
Ya bir otu dövüp sabun gibi kullandığın...
Koca kayaların üzerinde uzanıp.
Gökyüzüne daldığın.
Değişti.
Çabuk değişti.
Binlerce ton özlem, hasret üzerime yıkıldı.
ve lanet...
O baharları,yazları kışları geri istiyor, kendine asi olan yürek;
O baharları, yazları,kışları; eriyen karları,
Zambakları,yaseminleri,
Gidenlerin dönüşünü,
Babayı, ablayı.
Kardeşi, arkadaşı,
Niceleri nice şeyi...
Semih Eroğlu
Kayıt Tarihi : 1.3.2019 23:42:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!