ÖLÜMDEN ÖTESİ
adım Koray,
daha on iki yaşındayım
ve ben hiç büyümeyeceğim
Sivas Madımak'ta yandım
ak günler bekleyen ülkemin
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Buram buram Nazım Üstad kokan, dumanı ciğere ateş gibi oturan dizeler. Kutluyorum Değerli Dost, umarım kalem son kez böyle büyük ve utançlı acıyı yazar. Saygılar.
offfffffff tüğlerim ürperdi okurken o an tekrar tekrar gözleimin önüne geldi
sivas benim için başka beş yıl yaşadım orada şimdilerde restore edilmiş haliyle ayıbını örtmekteler madımağın 58 aklımdan çıkmayan rakam hiç çıkmayacak rakam
şimdilerde başka kıyım başka yanmak var...
Acının ,Hüznün ve İnsan olmanın utancı bu olsa gerek Din deyip dini sömürenler ve içim acıdı iki damla gözyaşı aktı yüreğiMde bıÇak gibi saplantı UNUTULMAMALI bu din adına yapılan soysuzluktur.37 canın anısına saygıyla eğiliyorum.KALEMİNİZDEN DÖKÜLEN HER BİR KELAM İÇİN TEŞEKKÜRLER.
Uffffff... Sanırım Koray'la yandım bende... Erdal bey ne yaptınız siz böyle??? ... Ağlamak yoktu hesapta... En azından bugün... Günün rengini değiştiren şiirinizi yüreğimle hissederek okudum... Sevgilerimle...Burcu Bir
Kanli Sivas
2 Temmuz 1993 …
Yükseliyor dumanlar gökyüzüne
Yanıyor insanlar Sivas’ta,
Çığlıklar karışmış birbirine,
Gözlerini kan bürümüş,
Çember sakallı binlerce yobaz
Karayılan gibi sarmış dört bir yani
Geçit vermez, duvar olmuş kapılar
Dumanlar sardı vatanimi,
Et kokusu aldıkça burunları,
Daha bir sevinçle bağırıyorlar,
PİR SULATANLARA zulüm
Semahlara ölüm, ölüm diye,
Yakin türküleri, ezin halayları,
Et kokusu sardi dört bir yani.
Karamollaoğlu adı gibi kendi de kara
Vermiş ölüm fermanını
Ne devlet var otel önünde, ne millet
Kara yobazlar sarmış dört bir yani
Sinmiş devlet köşeye, izliyor vahşeti
—Dokunmayın halk galeyana gelmesin, emri.
Kan bürümüş gözler, halk olur mu,
Ağızlarında salyalar, millet olur mu
Halk yok devletim, tanklarda yalniz yilan var
Karayılanlar vermis ölüm fermanını.
—Allah sandılar kendilerini,
Ellerinde meşale, dillerinde nefret,
Yakıyorlar türküleri, semahları
Yok etmek için ant içmişler Pir Sultan ları
Doymadılar insan etine, insan kanına
Yobazlar sardı, dört bir yani,
—Allaha inanırım, Müslüman im dersin,
Et kokusundan haz duyarsın,
Sivas’ta 37 cani yakarsın
Yine doymaz, yine et istersin.
—Müslüman im diyen insan yakar mı,
—Allah’ın yolundan giden can alir mi,
—Yüreğin kararmış, gözlerin kin dolmuş,
Bak aynaya gör kendini, sor kendini kendine
Sen insan mısın yoksa canavar mı
Zafer naraları atıp durma,
Ağzından salyalarını akıtma
Kazandığın savaş değil, galibim sanma,
Rehavete kapılıp, kendini rahat koyma
Sanma ki bu devran böyle kalır,
Bir gün sende yanarsın, Sivas’ta
Türkan Dinçer
nalet, bu zihniyeti destekleyip, büyütenlere...
iktidara nalet...
çok iyi hatırlıyorum o günü çok üzülmüştüm ve halen aklıma düştükçe yanar içim çok güzel dile getirmişsiniz tebrikler yüreğinize sağlık
'Büyümez ölü çocuklar'.Yazan,duyan yüreğinize sevgi ve selamlarımı yolluyorum.
o duyarli yüreginizle yazdiginiz acilar sizden uzak olsun.......Tahmine yildirim
senin şiirlerini başdan sona okuya bilmek kolay deyil .sonuna kadar okurken ağlamdan okuyanın ya kalbi taşi ya yüreğinde sevgi yok.
koparmayın fidanlara yazıktır.
Bu şiir ile ilgili 12 tane yorum bulunmakta