Ağıt… (17 Ağustos Depremi anısına)

Alaz Yağmur
13

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Ağıt… (17 Ağustos Depremi anısına)

Duvarda tıkır tıkır işliyor hayat.
Yelkovanı yok; 12 den geçeli ne olmuş
zaman belli mi?
17 yi kaç geçiyor anılar,

Son istasyonda durmuş tren,
ne bir bekleyen, ne bir özleyen.
Kaç! hayat, kaçmakla kurtulabileceksen eğer yalnızlığından:

Gün kırmızı, düşler tozlu, göz kapaklarının rengi siyah....

Tanıyanlara soruyorum...
deprem bir onu almadı diyorlar: ailesi;
karanlık dünyasına sahip çıkan tüm bekçileri viran...
Bir tek odur ayakta kalan....

Bir ağacın dalına yüklemiş hayatının tüm yükünü...
ne durduğu yerde durabiliyor..
ne alıp başını gidebiliyor...

Volta zamanı şimdi...

Duvarda tıkır tıkır işliyor hayat...!
Akrep boşaltmış tüm zehrini yaşanası bütün güzelliklerin üstüne...
Yelkovan firarda..
Tarih de mahcup

‘’Neden ben değil de torunum’’ diyor!
Neden kızım, neden dağıldı tüm ocağım.
Ve şimdi ben neden yalnız..
Dokusu çorak toprak dudaklarından, ağıt dökülüyor..

Bana mı düşerdi yavrum diyor Şimdi yaşamak,
yakışıyor mu yaşlı bedenime soluklanmak.

Canlarım, canlarımın canları, çekildi gittiler
zamansız mekansız....

Şimdi bana yakışıyor mu? ..bu şehirde soluk almak? ...
‘En çok’ diyor,
en çok canımı yakan zamansız gidişleri değil;
Gittikleri yerlerde mekansız kalışları!
Onlar gitti ben ayaktayım...
Ben toprak olduğumda bir mezarım olacak,
ama onların bir mezarı bile yok yavrum...

Duvarda tıkır tıkır işliyor hayat...
Umarsız alay edercesine..
üstüme üstüme geliyor şimdi...tüm yaşanmışlıklar…
Her köşe başında hayatta olduğuna sevinemeyen insan portreleri
Her karesi yenilmişliğin, kaybetmişliğin esaretinde bir Şehir..
Gün kırmızı...gök siyah......
Gece yarısı saat; 03 küsürden sonra beklemeye alınmış hayaller..anılar...
Bir köşeden yeni doğmuş bir bebeğin yaygarası kopuyor..
Bir ocak dağılmış..çaresiz bir kadın..çıpınıyor..ne olur yavrumu kurtarın(!)

Duvarda tıkır tıkır işliyor hayat....
Net dönencelerle ayrılmış saat başları
Ortası yok, arası yok...
Yürek dağlayan duyguların gölgesinde;
Acıya 7 kala, hüzünden 10 geçememiş..
Yelkovan bu öyküdeki yerini
çokdan terk etmiş
Akrebin içi boş...sakin sessiz ilerliyor zamanda..
Acelesi yok ki hiçbirşeyin..
Artık çok uzun bir sure,
Fark etmez...duvarda..hayat; tıkırdasa –da, tıkırdamasa -da...
Herşey anlamsız kalıyor....Hayatın anlamının çözüldüğü yerde! Sözün bittiği yerde başlıyo,Acıların, hüzünlerin kaybetmişliklerin üzerine yeniden inşaa edilen hayat.

Duvarda hayat, santim santim işliyor bizi...
Özlemlerimizi hayallerimizi..
Geleceğimiz kucağımızda gizli
Bakışlarımızın ufku yok
Yıllar sonra yeniden aynı şehirde...o gün doğan çocuklar bugün annelerinin kucağında....
Mutluluğunun resmini çiziyorlar...
Onlar deprem çocukları...elbet şidddetli olacak bakışları
Bizlerin zihninden silinenler...onalrın ruhlarına çoktan işlendi motif motif...
Deprem gözlü bebeğim....yasın kaç....

Duvarda hayat santim santim işliyor bizi....bir tamam...
Gün beyaz..düşler taze...gözler çakıl taşı
Gök ışıltıları, saç tellerini yakan...
Kaç zamandır bekliyorduk bu anı..
Duvarda tıkır tıkır işleyen hayat
içimize santim santim işlendiği zaman..
Anlam kazanıyor duvardaki tıkırdamalar yeniden..
Yelkovanda, akrepte öyküdeki yerlerini aldılar..kaçış yok.
Daha, çok zaman var hayata eklenecek, işleri çok..
şimdi vaktidir, günün neresinde olduğumuzu bilmenin
Söyler misiniz bana; SAAT KAÇ?

Alaz Yağmur
Kayıt Tarihi : 17.2.2009 18:26:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Haluk Serdar Gül
    Haluk Serdar Gül

    şairi ruhlu olabilmenin şiir yazabilmenin en önemli şarıt duyarılı olmaktır. kendin dışındaki olaylara yaşadığın toplumun acılarına insana dair ne varsa düşünmeye dert edinmeye değer .duyarlı bir yürğiniz var tebrikler

    Cevap Yaz
  • Cengiz Öyke
    Cengiz Öyke

    Allah o günleri bir daha göstermesin

    Deprem

    Titredi bir anda arz’ın en dibi
    Bir uğultu her yeri inletti
    Bağrışmalar, çağrışmalar, feryatlar…
    Sur mu bu ya Rab? Yoksa kıyamet mi geldi

    Kaçışırken yedi katlı binanın altından
    Takıldı eşiğe ayağım, çıkamıyorum kapıdan
    Bağrışmalar, çağrışmalar, feryatlar…
    Sayamadım, kaç insan gelip geçti sırtımdan

    Nasılsa, doğruldu belim, kalktım ayağa
    Can havliyle bende fırladım, o karanlık sokağa
    Bağrışmalar, çağrışmalar, feryatlar…
    Şükür, bende karıştım o şaşkın kalabalığa

    Hal pazarı çarşısına bir ateş yakıldı
    Zengini, fakiri etrafına toplandı
    Bağrışmalar, çağrışmalar, feryatlar…
    Sabahlara kadar Bolu’m beşik gibi sallandı

    Mehmetçikler geldi, çadır kurdular bize
    Aş, ekmek geldi başka ilden şehrimize
    Durmadı yine bağrışmalar, çağrışmalar, feryatlar…
    Allah rahmet eylesin, kayıp olan kardeşlerimize

    Üç beş aile bir çadırda oturduk
    Kardeş olup, koyun koyuna uyuduk
    Zengini, fakiri, hepimiz bir olduk
    Aynı kaptan karnımızı doyurduk

    Bir gün gelir evimize geçeriz
    Geçeriz de, ah ne günlerdi deriz
    Unuturuz bu günleri, yaşanan acıları
    Can vermek için, can pazarı binaların altında
    Yine, çürük çürük gökdelenler dikeriz…

    Kasım 1999


    Cengiz ÖYKE

    BOLU

    Cevap Yaz
  • Cengiz Öyke
    Cengiz Öyke

    Allah o günleri bir daha göstermesin

    Deprem

    Titredi bir anda arz’ın en dibi
    Bir uğultu her yeri inletti
    Bağrışmalar, çağrışmalar, feryatlar…
    Sur mu bu ya Rab? Yoksa kıyamet mi geldi

    Kaçışırken yedi katlı binanın altından
    Takıldı eşiğe ayağım, çıkamıyorum kapıdan
    Bağrışmalar, çağrışmalar, feryatlar…
    Sayamadım, kaç insan gelip geçti sırtımdan

    Nasılsa, doğruldu belim, kalktım ayağa
    Can havliyle bende fırladım, o karanlık sokağa
    Bağrışmalar, çağrışmalar, feryatlar…
    Şükür, bende karıştım o şaşkın kalabalığa

    Hal pazarı çarşısına bir ateş yakıldı
    Zengini, fakiri etrafına toplandı
    Bağrışmalar, çağrışmalar, feryatlar…
    Sabahlara kadar Bolu’m beşik gibi sallandı

    Mehmetçikler geldi, çadır kurdular bize
    Aş, ekmek geldi başka ilden şehrimize
    Durmadı yine bağrışmalar, çağrışmalar, feryatlar…
    Allah rahmet eylesin, kayıp olan kardeşlerimize

    Üç beş aile bir çadırda oturduk
    Kardeş olup, koyun koyuna uyuduk
    Zengini, fakiri, hepimiz bir olduk
    Aynı kaptan karnımızı doyurduk

    Bir gün gelir evimize geçeriz
    Geçeriz de, ah ne günlerdi deriz
    Unuturuz bu günleri, yaşanan acıları
    Can vermek için, can pazarı binaların altında
    Yine, çürük çürük gökdelenler dikeriz…

    Kasım 1999


    Cengiz ÖYKE

    BOLU

    Cevap Yaz
  • Ahmet Kelebek
    Ahmet Kelebek

    Bir daha göstermesin 17 Ağustos depremini,kutlarım,çok güzel yazmışsın.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (4)

Alaz Yağmur