Ağın, Bilgi Tabanıdır

Bedrettin Keleştimur
417

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Ağın, Bilgi Tabanıdır

Büyük Türkçü Gaspıralı İsmail ile aynı tarihlerde dünyaya gelmiş ve aynı fikirleri bütün hayatı boyunca savunmuş bulunan, Muallim Abdullah Lütfü Hoca’nın doğumunun 152. Yıldönümünü anma vesilesiyle tarihe bir daha yolculuk ediyoruz.
1935 yılına kadar Kemaliye, 1935–1937 yılları arasında Arapkir, 1937–1954 tarihleri arasında ise Keban’a bağlı bulunan Ağın İlçesi, bugünkü sınırları ile 01.06.1954 tarih ve 6324 sayılı kanun ile ilçe ve 4 Mart 1954 gün ve 6324 sayılı kanunla ilçe statüsüne kavuşuyordu. Keban Barajı ile birlikte tarihi köprüsü ve verimli arazileri sular altında kalan Ağın İlçesi, 1974–2007 yılları arasında bu coğrafyanın dışarıya sürekli göç veren, ‘—hiç hak etmediği en mağdur İlçesi’ oluyordu.
Ağın ismi ile birlikte hiç kuşkusuz, ‘—eğitim’ akla gelecektir. Ağın’ı tarihe taşıyan ve dün ile bugün arasında köprüler kuran ‘—şahsiyetler’ akla gelecektir. Şu coğrafyada haklı olarak, ‘—bir bilgi tabanı yapan’ sağlam bir doku akla gelecektir.
Ağın ismi ile birlikte ilk hafızalarımıza, 4. Murat’ın Bağdat Seferi(1638) ve o seferle asırlarca halkımız arasında anılan. ‘—Bağdat Yolu’ geliyor. “-İptidâ Bağdat’a sefer olanda/Atladı hendeği geçti Genç Osman/Vuruldu sancaktar kaptı sancağı/İletti bedene dikti Genç Osman/Sultan Murat eydür gelsin göreyim/Nice kahramandır ben de bileyim/Vezirlik isterse üç tuğ vereyim/Kılıcından al kan saçtı Genç Osman! ” kahramanlık türküsü belki de bu seferde kendi evladını, ‘—Bağdat Kapısı’nda şehit veren Ağın’ı ve Ağınlıyı efsaneleştirir.
Ağın’ın bağrından çıkan edebiyatımızın, ‘—Destan Şairi’ Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu bu milletin tarihini duru Türkçemizle destanlaştıran bir şairimizdir. Harput Hükümdarı Belek Gazi ve Genç Osman Destanını O’nun kaleminden okuduk!
Evet, Abdullah Lütfü Hoca ise sadece döneminde yaşayan sade bir eğitimci olarak değil, ‘—bir efsane kişilik’ olarak anılıyor. 1950’li yıllarda dünyaya gelen Abdullah Lütfü; Abdülmecit (1839–1861) , Abdülaziz 1.(1861–1876) , Murat 5. (1876) , Abdulhamit 11. (1876–1909) , Mehmet V. Reşat (1909–1918) , Mehmet V1. Vahdettin (1918–1922) dönemlerini yaşıyordu.
Abdullah Lütfü dünyaya geldiğinde, 1850’li yıllarda, Osmanlı Devleti; İngiltere Krallığı, Fransa Cumhuriyeti, Rusya İmparatorluğu ile birlikte dünyanın dördüncü devleti arasında yer alıyordu. Büyük savaşlar yenilgiler koca imparatorluğu giderek içten içe de kemirecekti. 1900’lü yıllarda, büyük devletlerarasına; Almanya İmparatorluğu, A.B.D ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’da girecekti. 1914 yılında, 1.Cihan Harbine girildiği yıllarda, Osmanlı hala ‘--büyük devletler’ arasındadır.
Böyle bir geçiş döneminde, ‘—tarihin en acımasız sayfalarına’ ve en acı hatıralarına şahadet eden bir şahsiyet, Abdullah Lütfü şüphesiz ki, İstanbul’dan Anadolu’ya koşacaktı. Milli Mücadelenin o mukaddes bildiğimiz tarihin altın neslini hazırlamanın onurlu kavgasına bütün yüreği ile kendisini verecekti. 1885 tarihinde, İstanbul’da başladığı bu hizmet yolculuğu hayatının özge can damarı olacaktı. 1887 tarihinden itibaren; Diyarbakır Eğil Nahiyesi, Diyarbakır İdadi Muallimliği, Mardin Rüştiyesi Muallimi Sanisiyesi, Diyarbakır İdadi Muallimliği, Elazığ Mezreyi Marifet Muallimliği, Pertek Rüştiyesi Muallim-i Evvelliği, Ağın Muallim-i Evvelliği, Çemişgezek Muallim-i Evvelliği, Van Dar'ül Muallim-i Evvelliği, Hakkâri Maarif Müfettişliği, Elazığ İptidai Muallimliği, Keban Rüştiyesi Muallimliği, Hekimhan İptidai Muallimliği ve Ağın İptidai Başmuallimliği…
Şekilde görüldüğü gibi bir Uçak düşününüz, bir kuş düşününüz; bir ‘—bilgi tabanı’ ve bir veri tabanı ile sizleri nice bilgilere götürecektir. Bu bağlamda, ‘—Ağın’ ve ‘—Okul’ bu coğrafyanın düşünülebilecek en müspet anlamda bir bilgi tabanıdır. Okul ile birlikte hafızalarınıza; talebe, muallim, ilim, hikmet, marifet, kalem, kâinat ve insan bir bütün halinde gelecektir. Bir kuş misali hayata kanat çırpacaksınız! Bilgi ile çağın idrakini yakalayacaksınız. Bir şuur fırtınası esecektir. O fırtına; bilgidir, vatandır, hürriyettir, ezandır, bayraktır, imandır, hadiseleri en doğru şekilde tefekkürdür.
83 yılı bulan ömrünü insan hasreden bir şahsiyet; Milli Mücadeleye en ateşli desteğini verecekti. Gazinin Samsun’a çıktığı gün Ağın’daki evinin en üst yerine Türk bayrağını asacaktı. Bir büyük aşk ile ‘alfabeyi’ öğretecek ve güzel Türkçe’mizin müdafaasını yapacaktı. Ondaki ibadet şuuru öyle derindi ki, bir öğle namazında son rekâtta hakka ruhunu teslim edecekti.
Ağın denilince elbette akıllara, ‘Gemuhlu Köyü’ ve bu köyün ismini de asrın Yunus’u misali bütün Türkiye’ye taşıyacak olan Fethi Gemuhluoğlu’nu (1923–1997) çıkaracaktı. Sürekli okuyan, düşünen asrın çilekeş insanıdır. Ne diyor asrın Yunus’u, Gemuhluoğlu; “-“Ben nefsimi katlettim, hem şehidim, hem gazi”yim diyebilmek... İslam milletinin insanı, yeniden bir “ba’sü ba’de’l-mevt” sırrını yaşamak istiyorsa, onu ihya etmek istiyorsa.. Uykuyu kaldırmalıdır. Uykuya düşman mı olalım? Hayır! Uykuya dost olmayalım.... Politikaya dost olmayalım... Hırs-ı mal ve hırs-ı caha dost olmayalım... Paraya dost olmayalım.”
Velhasılı, Ağın’ın küçük coğrafyasına rağmen yüreği bir büyük tefekkür iklimiyle asrın irfan sahiplerini bağrından çıkarmış ve Anadolu’yu yücelere taşıma muradına ermiş bir kutlu beldemizdir.

Bedrettin Keleştimur
Kayıt Tarihi : 19.11.2007 20:36:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bedrettin Keleştimur