"İnsan tamamlanmamış olan ruhunun tanımlayamamış olduğu boşluğunu aşma tutkusuyla yanıp tutuşur. Saçmanın egemenliği onu yeraltına doğru iter ve karanlık evrenin saydam cennetini yaratmasına sebep olur.
Hiçbir şey duyulmaz fakat her şey konuşulur, beyaz mürekkebi olan kalemiyle yazmaya başlar kırılan kelimelerini. Metaforik bir tanrı yaratılır lanetlenmek için.
Tıpkı Sisypos gibi omzunda taşıdığı sancısını dağın doruğuna taşımaya çalışır. Her yuvarlandığında omzunda omzunda taşıdığı sancısı devleşir. Umut ve yenilgi bütün hücrelerine kadar sirayet eder, yol arkadaşı yoktur.
Kafasının içindekilerle konuşuyordu dalgalı denizin kokusunu çekerken içine. Doktor kemikli bedenine dokunduğunda, ne kadar zamandır böyle dalıp gittiğinin ayrımına varamamıştı Nevzat.
'Evet artık gidelim mi ?' dedi Doktor.
Mavi gözlerini kaldırdı denizin dalgalarından, parmaklarının arasında duran tek nefeslik sigarasını içine çekip sonra ayağının altında ezdi.
arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer…
belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine derince bakmasalardı eğer…
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta