Sen geldin gökyüzüne
Bir dolunay oturdu
Geçip giderken günler biteviye
Güneş toprağı yakıp suyu eritiyordu
İyi ki öptün baharda daluçlarını
Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Devamını Oku
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Eş koştun kuzuya kurdu ifadesi,sanırım uygun düşmemiş.Eş tuttun kuzuyla kurdu deyimi bile yukarıdaki ifadeden daha masum duruyor.Sanırım şairimiz dize sonrarındaki uyakları tutturabilmek için şiirdeki bazı önemli kıstasları atlamış.Yine de kendisini tebrik eder.Günün şiiri olması hasebiyle kutlarım.
Dizelerin sonundaki 'du' hecesi kafiyeyi sağlayan hece. Kafiyeyi tutturuyum derken akıcılık kaybolmuş.Şiirde illa ki kafiye olmak zorunda değil.Şair kafiye, hece, vezin gibi kalıplara kapılmamalı, düşüncelerinin özgürce ifade edebilmeli bence.
tek kelimeyle harika ,hak ettiği yerde, şairi ve şiiri kutlarım saygılarımla Hasan KARABAY
Boşuna gezindim yok tabiatta
İçimdeki kadar iniş ve çıkış
Demişti üstad..
iniş ve çıkışlar göz tarafından görülürse ve zihin tarafından idrak edilirse var olabiliyor..
insanın göremediği dağa , dağ ne yapabilir ki....
'İyi ki öptün baharda daluçlarını
Yoksa bu çiçekler nasıl olurdu '
İyi ki insanlığa güzel ahlâkı,yüce 'Kur'an' ı getirdin; yoksa bunca imanlı güzel insan nasıl meydana gelirdi,sen insanlığı kurtardın ey Kâinat gülü!
'Sürüp giderken yeryüzü toprağını
Eş koştun kuzuya kurdu'
Sıradan insan gibi dünya hayatını da yaşarken,kâinatta ne kadar yaratılmış varsa:iyi -kötü,güzel-çirkin... her şeyin Allah'ın eseri olduğunu bildirdin ve düşmanlarla barış içinde yaşamamızı öğütledin.İyi nedir,kötü nedir onu ancak Allah'ın bileceğini hatırlattın.
'Bakışının sonsuzluğu değdi de
Bir damla kabardı derya oldu '
İslam, önce senin gül desenli yüreğinde filizlenip çağıl çağıl bir su oldu; ummanlar aştı,dünyayı kuşattı.
'Yazı çekiçleye çekiçleye bakırcılar
Kışı birbirine benzetiyordu'
Arap yarımadasında zulum almış yürümüştü,demirciler bakırcılar yıl boyu kılıç kalkan yapıp kış gününü ateşin karşısında, adeta yaz sıcağındaymış gibi geçiriyorlardı.Örs ve çekiç günah kusuyordu...
'Geceleri cırcır böcekleri
Eksik tamamlayıp eğri düzeltiyordu'
Geceleri kâfirler senin hakkında dedikodu yapıp güya kendilerince seni hizaya getirmeyi kuruyorlardı.
'Birdenbire boşluğunu hatırladı insan
Göğüs kafesine kalbini koydu '
Heyhat,birdenbire insan okyanusta bir damla olduğunun farkına varıp,yüce 'Kur'an' ın büyülü nağmelerinde kendini buldu.Eksiği,yitiği İslam ilmiydi onu buldu.(Ah bencileyin.) Yüreğine seni koydu,senin dayanılmaz ve tarifsiz sevgini koydu.
'Büyük günahların kayasından kopup geldik
Ayaklarının altına. Toprak böyle oldu. '
Ey Sevgili Peygamberim! Biz ki nice cahiliye devirlerinden,büyük günahların kayasından kopup geldik; Yüce Allah'a ve onun Habibi sen, Muhammed Mustafa'ya inandık.Biz ki ayağının tozuna yüzümüzü sürsek bahtiyar olacağız,mağfiret sultanım.Sonunda hepimiz toprak olduk,sana kavuştuk.
İşin kolayı bu şiiri tasavvufi açıdan yorumlamak; öyle olmayabilir de tabii bunu bilemeyiz.Şair belki ,şiire özne diye koyduğu sevgiliyi insan olarak da hayal etmiş olabilir.O zaman başka bir yorum yapılabilir.
Şimdi ilkinden gidersek:
1.Bent:
'Sen geldin gökyüzüne
Bir dolunay oturdu '
Ya Muhammed sen geldin,gökyüzü nura gark oldu,geceler aydınlandı.İnsanlık âlemi kör karanlıklardan senin eşsiz yaratılışın ve güzel ahlâkınla kurtuldu.
2.Bent:
'Geçip giderken günler biteviye
Güneş toprağı yakıp suyu eritiyordu'
O zulüm çağı geçerken karanlıklar içinde,insanlar o kadar yoldan çıkmışlardı ki bir lokma et,bir yudum sudan müteşekkil zavallı kız çocuklarını kızgın kumlara diri diri gömüyorlardı.
Efendim,
Tabii şairlik Allah vergisi,rahmetli Kemal İspir'in deyişiyle :'kimileri bu dünyaya şair olarak fırlatılmış uzaydan:)) (Rahmetli diyelim de kızıp ortaya çıksın,çok özledik be ya:))
Cümali Ünaldı şair mi şair,dilin balını getiriyor mu getiriyor.
Sözcükler ışıyor gecede, arı duru çakıl taşları gibi iyimser bir suda.Tertemiz bir Türkçeyle bizcileyin Arap hayranlarına güzel bir ders veriyor.'Bu dil anamıızın ak sütü 'dercesine .
Serbest müstezatı kimileri tamamen özgürleştiriyor : Uyak , redif Hak getire.Lakin yukarıdaki şiirde ,hece bakımından eksik dizelerdeki ahenk ve hareket, geniş ve şimdiki zamanın hikâyesi kipinde çekimlenen eylemlerle sağlanmış.Anlaşılan, şair Türkçenin gramer yapısını da fonetiğini de iyi biliyor ; zira dize sonlarında doğru dürüst uyak olmamasına rağmen, usta işi bir kurguyla tekrarlanan kiplerin uzunluğu sanki uyağın devamıymış gibi bir etki uyandırıyor okurda.
Girişte, fısıldar gibi iki kısa dizeyle (yedili mani) selam verip yüreğimizden içeri giriyor:
''Sen geldin gökyüzüne
Bir dolunay. oturdu ''
Edebiyatımızda 'ay,dolunay,mah' divan şiirinde de sık kullanılan açık istiarelerdendir.Bilindik bir benzetme olsa da 'oturdu' sözcüğündeki gizil dişilik , söze sıra dışı bir anlam kazandırıyor.
Şair burada çok ince bir illüzyon yapıyor : Hani Cahit Kulebi'nin meşhur dizesi 'Benim doğduğum köylerde ceviz ağaçları yoktu / Ben bu yüzden serinliğe hasretim.'derken ,güya 'ceviz ağaçları yoktu' imgelemini ters bir algıyla gözümüzün önünde görklü ceviz ağaçlarına dönüştürdüğü gibi, Cümali Ünaldı da bu şiirde: 'Sen geldin gökyüzüne bir dolunay oturdu.' dizesiyle esasında iki ayrı kişi olan 'sen'(sevgili) ve 'dolunay' (ay) okurun zihninde 'sevgili=dolunay' algısına dönüşüyor.Lafı uzattık ; ama bu konuda derslerde de sık sık kullandığımız başka bir örneği zikretmeden geçemeyeceğim:
'Yokluğun cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum kapama gözlerini'
Ahmet ARİF
Bu iki dizeye dikkatli bakan okur,aslında dizeler arasında çok da fazla bir anlam ilişkisi olmadığını fark edecektir.
Birinci dizede 'sevgilinin yokluğu=cehennem' demek ki buradaki cehennem ateşten ziyade karanlık,yoksunluk,kötü bir ruh hali,yalnızlık..v.s.Yani cehennem olumsuzlanmış.
ikinci dizede :'üşüyorum kapama gözlerini' söylemi tek başına ateş almayan havagazı gibi.İkisini birlikte ve hızlı bir şekilde okuduğumuzda ise az önce olumsuz bir kavram olarak kullanılan cehennem göstergesi, birden alev alıp sevgilinin gözlerinde alazlanıp âşığı ısıtmaktadır.Şiir hileleridir bunlar.
Dersle ilgisi nedir?
Şudur:Sözcüğün tek başına kazandığı anlamla,bağlam içinde kazandığı anlamsal derinliği göstermek.
Derin şiir...derin....ben böyle okudum şiiri...tebrikler şaire
enteresan!
demek suyu eritiyordu!
vay canına be!
simyacı aristo'dan daha fazla saçmalamış şair!!!!!!!!!!!!!
Bu şiir ile ilgili 19 tane yorum bulunmakta