Ağaçkakan Şiiri - Bahattin Çakılkaya

Bahattin Çakılkaya
326

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Ağaçkakan

15.02.2008
1__________
Saatler gece yarısını çoktan geçmiş
Belirsiz bir sabaha yaklaşmakta
Televizyonda saçlarla ilgili
Tam bir kaos yaşanmakta
-Biz gireriz.
-Yasalara aykırı giremezsiniz.
-Gireceksiniz ama
-En alttan düğümlemek kaydıyla
-Aç!
-Yanarsın açma!
-Saçmalama!
-Tek, tek konuşalım.
-Saçmaladın
-Saçma
-Saç
Bir tutamıyla
Azan abazan adam
Oldukça sıkmakta
Dışarısı soğuk ve kar atıştırmakta.

Aklım takıldı
Çocukluğumun bahçesinde
Omuz hizasından çatallanarak
Dallanan
Yaşlı ve kocaman
Kayısı ağacına
Büyük dalların birinde
Yeşil yapraklı asalak bitkiler
Hemen her yerinden fışkırırdı
O zaman zamk dediğimiz
Donmuş reçineler
Bunlara rağmen sulu ve tatlıydı meyveler

Tak, tak, tak
Annem seslendi
Kapı vuruluyor bak
Mercan havlamadı
Çıngırak da çalmadı
Kim geldi sabah, sabah
Açtım kapıyı kimse görünmüyor
Sesleri dinledim
Bahçeden geliyor
Çatalın birleştiği yerde
Rengârenk bir ağaçkakan
Telaşlı ve ürkek işini yapıyor
Kayısı ağacında delik açıyor

Ya gövdede kurt var onları arıyor
Ağacı kurtaracak
Ya da ağacı beğendi
Kendine güzel bir yuva kuracak

Ara, sırada olsa
Bir hafta boyunca
Sesler duyuldu
Ve sonunda
Ağacın çatalı yusyuvarlak oyuldu
Zoruna gitmiş olmalı oyulmak
Kısa zaman sonra kendiliğinden kurudu ağaç

2__________
Baharda çağlasını
Yazın meyvesini verdi
Çekirdekleri nefisti
Güneş kendi rengine benzetti mi yaprakları
Esmeye başlardı güz rüzgârları
Rüzgâr kopardığı yaprağı gazel
Gazeller hamuru ekmek yapardı
Eh be mübarek mis gibi kokardı
Unu hamur yapan
Yeterince maya katan
Gazelleri toplayan
Yetimlikten olsa gerek
Hiç mi, hiç boş durmayan
On parmağında on marifet
Babaannemi de unutmamak gerek
Nur yüzlüydü nur içinde yatıyor olsa gerek

Her şeyini verdi bize,
Ama her şeyini
Ne kurda, ne kuşa ne de gövdesindeki asalak mantara
Dur diyebildi
Çünkü hareketsizdi
Daha filizlendiği gün
Başına gelecekleri kabullenmişti

O zamanlar her şey dengedeydi
Atılan taşlar oturmaya çalışıyor
Çöreklenmiş yılanlar taşların arasında
Köşe kapmaca oynuyor
Kılcal çatlaklardan kan sızıyordu ama
Doğanın dengesi bozulmamıştı daha

Ben kuşu kovabilir
Ağacın gövdesini kireçle boyar
Onu koruyabilirdim
Ama yapmadım
Çocukluk işte
Ağacın kuruyacağını hiç düşünmedim
Kuşun ne kadar oyacağını da merak ettim ayrıca
Hatta oyuğa sokmak amacıyla
Kuşun oymadığı zamanlarda
Taş bile attım sapanla

Ağacın külleri çöpe
Dumanı gökyüzüne gitti
Hala korkarım
Karbondioksit olarak beni arıyor diye

Suçluyum ağaca karşı
Meyvelerini de yediğim halde
Tak taklarına ses etmedim
Ağaçkakanla iş birliğine girmiş gibiyim

Çok uzun yıllar geçti
Ağacı kemiren kurt
Kurdu arayan ağaçkakan masalından

Şimdi ağaç bizleriz
Toprakta köklerimiz
Toprağın verdiği suyla
Kelebek olmak niyetindeki
Kurtları ve asalak mantarları besleriz

3__________
Tek, tek gezer
Tak, tak vururdu ağaçkakan
Şu an kuzu postuna bürünmüş
Kalabalık bir meclisi var

İcraat, icraat nidalarıyla
Postun yamacından havalandılar
Toplu halde uçuştalar
Ve hep birlikte
Dev bir ağaca
Letarji virüsü bulaştırdılar

Yaprak ve meyve döküldü
Birkaç ta incecik dal kurudu
Gövde kırgın gözükse de
Bir çekirdek
Bekliyor köklerin dibinde
Sapasağlam toprağın içinde

Gözlerinin gördüğüyle mutluydular
Oy birliğiyle karar aldılar
Ve şöyle açıkladılar
En güzel biz uçarız
Kelebekler artık uçmayacak
Uçmak isteyenler zinhar salınmayacak
Salınmak isteyenler mutlaka renksiz olacak
Karara uymayanlar ya¬-na-cak-lar
Sonra sessiz, sessiz
Fısıldaşmaya başladılar
Kayısı ağacı servi olacak
Servi olmak istemezse
Mantarlardan yardım alınacak
Salyalarını akıtarak
Bıyık altından sırıttılar
Ya servi olacak ya da kuruyacak

Asalak mantarlar ve ağaçkakanlar
Ve içten içe kemiren kurtlar
Kökümüzü kurutamadıkları için
Git diyorlar bu topraklardan
Bir ömürden bir süre önce yine demişlerdi
Dedelerimize
Ve geldiler göndermeye
Ayaklarını bastıkları an hayran oldular
İş birlikçileriyle birlikte
Bastıkları toprağın bir metre altında yatıyorlar
Bunlar ya okuma bilmiyorlar
Ya da okuduklarını anlamıyorlar
Bizim gagamız yok ki çatalınızı oyalım
Hâkim değiliz tokmağımızı vuralım
Kalbimizin sesini nasıl duyuralım
Sabrımız topraktandır kısaca uyaralım

Tak, tak, bu toprak
Kaderimizi kurdun kuşun değil
Kendimizin çizeceği yerdir
Tak, tak, tak, bu toprak
Anamızı alıp gideceğimiz yer değil
Toprağı,
Topraktan beslenen ağacı
Ve ağacın meyvesini sevecek şekilde
Çocuklarımızı büyüteceğimiz yerdir.
Tak, tak
ve son nokta
ve son tak
Tam tamına bu toprak

Bahattin Çakılkaya


Bahattin Çakılkaya
Kayıt Tarihi : 5.10.2021 15:12:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bahattin Çakılkaya