Oncadır viran yolu sırtlandığı tomrukta yoruldu koca adam
altmış sekiz yıl idi al ver nefes nasibi boşa geçmedi tamam
Hakkı Huda’dan gayrı istemedi inayet şükranı secde oldu
Sükûn oldu adımı her ağacın suyunda yürüdü canım babam
Tokat soy sop ocağı höllük ana kucağı Gülsüm sarmış garibi
o doğmadan bahtını yetim koymuş yaradan pek çıkmamış sahibi
Celilim mizaç nazen tutup ağlarmış bazen kaybettiği hatuna
Ondan kalan yadigâr üç beş yaş daha dikmiş Selahattin ağabeyi
On yaşında götürmüş halası Şerif Dudu kadınlar hamamına
gözüme sabun kaçtı diye mızmızlanınca yumruk yemiş başına
ahvali gören zevat kocaman oğlan deyi kaldırınca kazanı
Şerif Dudu el belde edep erkân bırakıp tümün..ıçmış ağzına
Aşuğu oynar iken akşam olurmuş erken safmış yufka yüreği
yaşça büyük sabiler deve oyunu diye ver edermiş köteği
horoza kaptırırmış Kel Halil’den aldığı beş para on parayı
zaman böyle akarken büyümüşte küçülmüş öksüzüm Mehmet Ali
Civan gibi boy atıp mahcup içli sıkılgan mahalleden geçerken
genç kızların yüreği kaşı gözü karaya hop oturup kalkarken
yaz kış bir tane tulum ve çedikle gidermiş Endüstri mesleğe
sınavlara girişte t cetveli yok imiş teknik resim çizerken
Zehir gibi bir kafa çaresiz kalmış zira askerlikte cabası
ha tükürsen alt sakal ha tükürsen üst bıyık ilgisizmiş babası
kavun felek ve kelek nasipten ötesi yok demiş gedikli olmuş
hem askerlik hem sıla birde Kore savaşı serde vatan davası
Monika bir Koreli güzel kızmış vesselam aşık olmuş ne yapsın
ana baba bir yanda memleketten uzakta cihan olsan harapsın
gözünde tütüyormuş anayurdun insanı Tokat’ın yeşil bağı
Nato Cento yüzünden elalemin harbine azledenler utansın
Tüm aldığı maaşı hiç yemeden içmeden gönderirmiş ceddine
haysiyet meselesi öyle bilmiş öğrenmiş ayırmamış kendine
döndüğünde sormuş ki yaran sardı mı baba gönderdiğim paralar
bu ne abes sorudur küsmüş Celil efendi hesap soruyor diye
Derken çağıdır zahir onun bunun zoruyla Rukiye’le ol nişan
yetmez üstüne üstlük destur demeden daha oturup nikah kıyan
emir demiri keser sesi soluğu çıkmaz garibim Mehmet Ali
hikmet aşikar değil akabinde boşanmış kısmetmiş ki Neriman
En büyüğü o imiş dört tane kız kardeşin ince beyaz ve narin
Ali Sucu’nun kızı bir sofa iki oda dar bir fakirhanenin
daha cahil mi cahil Devegörmezli güzel siz kadere bakın ki
gün görmez murat almaz onaltıcık yaşında Elazığ’a git gelin
Günler günü kovalar baba olmaya aday bir düş görür muteber
o gece çok düşünür bu nasıl bir rüya ki ruhunu teshir eder
meraklanır ve koşar kahveci Süleyman’a tabiri halis olsun
pekte anlamaz amma sadık kalple inanır keder fevkinde kader
Gördüğü rüya şudur tek kanadı kırılmış rengarenk bir kelebek
uçamıyor bir türlü boşa çırpınır göğe harcadığı tüm emek
rüyanın tabiri şu bir oğlun olacak ki sağdan ayağı demir
koca yüreği ince az çok ruhu militan birazcıkta şer bebek
Yinede çözememiş bu gördüğü rüyayı garibim Mehmet Ali
doğar doğmaz el aman bakmış ki ayağına demir nerede hani
sukût konmuş muhayyer haddini bilmez isen nerde sabır gerekir
para pulun yeri yok çizgi çizilmiş ise eğri doğurur gani
Gel zaman ve git zaman sekiz ay geçmiş serden o sabinin aşkına
dişleri çıkmıyor diye süt iğnesi vurulmuş bir kerecik kıçına
o gece hastalanmış day day duramıyormuş üstüne üstlük kusmuş
kimseler anlamamış çocuk felci yapışmış taş kesilmiş ayağa
Baba yüreğidir bu haber alınca zahir odasına kapanmış
çıkmamış hiç dışarı gece gündüz demeden düşünmüş ve taşınmış
kendi suçuymuş gibi günler boyu dertlenmiş kah derbeder kah üzgün
razı olmuş kadere elden ne gelir diye ağlamış da ağlamış
Alışamamış buna bir müddet böyle geçmiş bir kasvet kaygıyla
neden oğluma vurdu isyan edermiş gibi bir tutarsız duyguyla
aklı başına nice sonradır gelmiş Ali’m boynu bükük perişan
secde etmiş Rabbine beni bağışla diye bir edeple saygıyla
Razı olmuş sonrası hayatın cilvesine boşa koymuş doluyu
pusu kurmuş iskandil bu hayat ki nicedir bilememiş soruyu
adam gibi adammış yaşamış güzelini sade temiz ve dürüst
kim ne dersen desin kırık buruk nazende hep aramış doğruyu
Kesin bildiği yolda koynunda birikenler evham artı şüpheymiş
rahman Rahim diyerek bir hakikat uğruna koca bir yaşam yemiş
ağaçların suyunda adım adım yürüyen yüreği yüce adam
durmadan dinlenmeden hep dikine yol almış bu benim babam imiş
(Rahmetli babam için)
Halil PazarlıKayıt Tarihi : 28.9.2004 01:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Çok güzeldi yüreğinize sağlık
Saygılar kaleminize
'
Karamanlı Âşık Çağlari
Hasan Hüseyin Özak
TÜM YORUMLAR (2)