Bizde keramet çağırdığında gelmeyenin ayağına gitmektir.
Kızılbaş Bektaşi'ye keramet sormuşlar:
"Baba erenler ermişlerin kerameti olur yok mu senin kerametin?"
"Olmaz olur mu? Var kerametim."
Az uzakta duran ağaca seslenmiş:
"Ağaç gel buraya." demiş ağacı ayağına çağırmış ama ağaç gelmemiş
"Hani ağacı çağırdın gelmedi." demişler
Varmışlar ağacın yanına:
"Bizde keramet çağırdığında gelmeyenin ayağına gitmektir." demiş
Karşılıklı konuşacağın muhabbet edeceğin insanın ayağına gidersin
Sessizliğin kalbinde yankılanan çağrı,
Gelmeyenin sırlarına açılan kapıdır.
Adımların ağırdır, çünkü yürürsün bilinmeze,
Ayağın dokunduğu toprak, zamansız bir muhabbetin kutsal mabedidir.
Bektaşi der ki:
“Erenlerin ermişlerin kerametleri,
Gözle değil, gönülle görünür.
O, sesin ötesinde bir dildir;
Gidenin yoludur, kalan değil.”
Ağaç çağrıldı, cevapsız kaldı ses,
Çünkü varlık, hürdür, gelmek zorunda değildir.
Keramet, gidenin hakkıdır;
Ayağına yürüyen, yolu bizzat yaratandır.
Karanlığın içinde bir ışık doğar,
O ışık ki, yürüyenin yüreğinde yanar,
Suskunluğun derinliğinde çiçek açar,
Ve sen;
Gelmeyene yürüyerek,
Kendi varlığının sırrını örersin,
Kendi kerametinin kudretini keşfedersin.
Muhabbet, yalnızca söz değil,
Adımların sessiz duasıdır;
Ve bu yolda, çağrının ötesinde,
Gerçek olan sadece yürüyenlerin gizli ayak izleridir.
Kayıt Tarihi : 17.6.2025 01:37:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!