bir gün köyü ağası hastalanır....hali iyi değildir...fısıldaşmalar duyulur...bu dert ağayı götürür...kalkamaz...ah tüh...ağanın çobanı da koşar gelir... ağasını görmek ister...fırsatı ganimet bilip,helallik almak ister...yılardı sürüsünü gütmüş,ekmeğini yemiş...çok şeyleri var anlaşılan..yutmuş söyleyememiş...el pençe sıkılarak,girmiş ağanın yanına...durmuş mahçupca divanına....ağa tebessümle karşılamış çobanını...anlamak istemiş meramını...ağam demiş çoban..sen oldun bunca yıl anam babam...çok ekmeğini yedim...çok da davarını...hakkını helal ediver ağam...tamam demiş ağa,çoban sevinmiş...lakin deyiver bana,kaç davarımı yedin,bunca yıl...söyle ve kurtul...çoban önüne eğmiş başını..kıpkırmızı olmuş,sıkıyor dişini...çok demiş çoban...ağa,sayısını söyle helal edecem dediyse de...çoban kır şekle girmiş....söyleyemem ağam söyleyemem........yaşanmış bir hikaye...
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta