Afrodizyak
Çıplak yazıyorum, namahrem olanlar okumasın!
Derman aradım derdime, derdim bana derman imiş
Bürhan aradım aslıma, aslım bana bürhan imiş. Niyazi Mısri
Tüm dertlerin dermanı da derdin içinde saklıdır. Hariçte aramak boşuna debelenmektir.
Derman derdin içinde...
Önce kulaktan duyma bir temel fıkrasıyla başlamak isterim. Temel Amerika'ya gider, alışveriş merkezinin lokantasında beraberindekiler garsondan "Hot Dog" isteyince o da aynını ister! Garson siparişi getirmeye gittiğinde bir ara fısıltıyla yanındakine "Hot Dog" un İngilizce'de ne anlama geldiğini sorar. Adam "Sıcak Köpek" diye cevap verir. Temel bozuntuya vermez. Derken yemekler gelir; Temel tabağındaki sosisi görünce "Bendeki şansa bak, köpeğin en biçimsiz yeri bana düşmüş" der.
Bir kıssa daha anlatıp "Boynuz" konusuna geleceğim.
Hasan Sezâî Efendi zamanında, eşkıyaların kötü yola düşürüp içkilerine meze yaptıkları zavallı bir kadın varmış. Kadın tövbe edip dergaha sığınmış. Eğlence olarak kullandıkları kadının ellerinden gitmesine kızan adamlar dergahın kapısına geyik boynuzu asarlar! Herkes öfkelenir ama Hasan Sezai boynuzun saklanmasını, sonra çok işe yarayacağını söyler. Dedikodular zirve yapar. Hoca "Orta malı kadını himayesine aldı" gibi laflar ederler, hazret sabreder... Halk arasında bir çeşit uyuz hastalığı yayılır. Hasan Sezâî hakkında kim iftirâ ve dedikodu etmiş ve kim dedikoduları kabûl etmiş ise, bu hastalığa yakalanır. Halk çaresizlik içinde kıvranırken; hazrete baş vururlar! Hazret dergahın kapısına asılan boynuzun öğütülüp tozunun hastaların banyo suyuna katılmasını söyler. Böylece iyileşen herkes hatâsını anlayıp, yaptıkları iftirâ ve dedikodulara pişman olur.
Hikayede asıl boynuzlar, zavallı kadını eşkıyalardan kurtarmak için hiçbir çaba sarf etmeyen ama hoca kurtarınca hocanın dedikodusunu yapanlardır. Bunlara ben (babamın tabiridir) “Boynuzu kırıklar” diyorum. Boynuzu kırıkların çoğu “Namuslu, saygın” kişileri oynarlar! Zalimlere güçleri yetmez veya zalimlerden yemlendikleri için sesleri çıkmaz ama zavallı birini yakalarlarsa da acımasızca dilleriyle saldırırlar!
İsa’nın kıssasını duymuşsunuzdur; “İlk taşı günahsız olanınız atsın.” Diyerek fahişelikle suçlanan Maria Magdelena (Meryem) ’yı kurtarmıştır.
Boynuzu kırıkların aslında boynuzları o kadar gelişmiştir ki ya bir yere çarpıp kırılmıştır ya da olgunlaştığından düşmüştür! Bu nedenle boynuzsuz görünürler, yoksa boynuzun hasını taşırlar! Boynuzsuz göründüklerinden halk arasında boynuzlular kadar kötü görülmezler! Oysa boynuzluların her şeyi ortadadır, gizli, aldatıcı bir hali yoktur; herkes boyunuzu görünce önlem alabilir! Asıl zararlı olanlar boynuzu kırıklardır. Sinsice toplumu ifsat ederler.
Son zamanlarda "Boynuz" moda oldu. Afrodizyak etkisi için kullanılır oldu. Hasan Sezai'nin zamanında "Geyik boynuzu" dedikoducu halkın kaşıntısını almış. Şimdi de bazı boynuzlar cinsel performansı artırıyormuş.
Dermanı derdin içinde aramak gerek! Kendi öz potansiyellerini kutsal veya ideolojik makamlardaki putlaştırdığı kişilere kaptıran toplumlar kısır döngü içinde "Dabbe" debelenen halinde dertlerine çare arar dururlar. Dert bellidir; potansiyelin kaptırılması. Evrensel olarak her insana Allah'ın eşit "Ruh" verdiğini ve "Hay" ismiyle hayat verdiğini biliyoruz. Hayatı veren devamını da enerjisini de veriyor... Bu yeme, içme, cinsellik olarak üç ana grupta (ekl, şürb, cima) olarak adlandırılır. Bu emanet ve nimetleri birileri kutsal ve ideolojik makamlarla gasp eder ya da rıza ile alırsa ne olur? Potansiyel çalanlar toplumun kaymağını semirir. Yer, içer, geğirir, düzüşür! Potansiyelini ona buna kaptıranlar, (ideolojik önderim yesin, içsin ona yakışır ya da kutsal kişi yesin, içsin, ona yakışır şeklinde) davrananlara da Temel'e "Hot Dog" un biçimsiz yanının kaldığı gibi "Boynuz" kalır. Artık nasıl kullanırlar orasına karışılmaz. Oral mı kullanırlar yoksa başka bir şekilde; nasıl bilinmez.
Son tahlilde; herkes potansiyeline kendisi sahip çıksın yoksa işi "Boynuz"a kalır.
Şiirde "Üstat" kabul ettiğim Necip Fazıl Kısakürek ne de güzel söylemiş;
"Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak! "
"Bitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan!
Allahın on pulunu bekleye dursun on kul;
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.
Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa; "
Selametle;
Ahmet Bektaş
Ahmet BektaşKayıt Tarihi : 9.12.2012 18:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Dermanı derdin içinde aramak gerek! Kendi öz potansiyellerini kutsal veya ideolojik makamlardaki putlaştırdığı kişilere kaptıran toplumlar kısır döngü içinde "Dabbe" debelenen halinde dertlerine çare arar dururlar. Dert bellidir; potansiyelin kaptırılması. Evrensel olarak her insana Allah'ın eşit "Ruh" verdiğini ve "Hay" ismiyle hayat verdiğini biliyoruz. Hayatı veren devamını da enerjisini de veriyor... Bu yeme, içme, cinsellik olarak üç ana grupta (ekl, şürb, cima) olarak adlandırılır. Bu emanet ve nimetleri birileri kutsal ve ideolojik makamlarla gasp eder ya da rıza ile alırsa ne olur? Potansiyel çalanlar toplumun kaymağını semirir. Yer, içer, geğirir, düzüşür! Potansiyelini ona buna kaptıranlar, (ideolojik önderim yesin, içsin ona yakışır ya da kutsal kişi yesin, içsin, ona yakışır şeklinde) davrananlara da Temel'e "Hot Dog" un biçimsiz yanının kaldığı gibi "Boynuz" kalır. Artık nasıl kullanırlar orasına karışılmaz. Oral mı kullanırlar yoksa başka bir şekilde; nasıl bilinmez. Son tahlilde; herkes potansiyeline kendisi sahip çıksın yoksa işi "Boynuz"a kalır.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!