Afrika, yaşlı dünyamızın en büyük anakarası, oldu mu insanlığın maskarası?
Birlik ve dirlik hâkim, âdemoğlu misali, yaşanmazken kıtada kardeş kavgası.
Araya okyanuslar girince nifak da girer, dünyayı saran keşifler olur baş belası.
Güneşin bilinmez nedendir kızması? Her yere nur olan yıldız orda ateş parçası.
Derken bir gün beyaz adam ayak basar, kimse bilmez niçin bu anakaraya?
Derler: “Hoş geldin, sefa geldin Kutsal Bilge! Senin de mekânın otur buraya.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Şiiriniz bir abide AFRİKAYA VE AFRİKALILARA çözüm ecdadımız gibi kardeş bilip yardım etmek bunu hükümetimiz geçen yılda gösterdi...SOMALİYE yardım ederek!hala sürüyor...doktorlar her türlü ameliyatı yapıyor!!!bu AFRİKA heycan verici ve ilginç!!!coğrafyasıyla,insanlarıyla,hayvanlarıyla!!!saygılarımla!HASAN hocam,ne olur PARİSE louvre,versailles sarayına gidiniz benim için,aslında ziyaret için gelebilirim ama SRİ LANKAYA gitmeyi düşünüyorum kısmet ederse Rabbimiz ADEM BABMIZIN AYAK İZİNE DOKUNMAK İÇİN !!BU ülke göz yaşı gibi sebebi ADEM babmız CENNETTEN indirilince pişmanlıktan !!!!Ben edebiyatı FRANSIZ edebiyatını okuyarak sevdim yazarlarının 19 yüzyıl yazarlarını ve eserlerini biliyorum...coğrafyasını tarihini...biraz pastasını.ressamlarınıda biliyorum sömürgelerini,bwnim FRANSIZCA dilbilgisi kitabın ,sözlüğüm vardı kayboldu!!!tekrar alacağım FRANSIZCA konuşmayı seviyorum..FONO KURUMU iyi öğretiyor gönül isterdiki bu kurum beni yönlendirsseydi...kitaba çalışıp bölümü okuyabilirdim bir arkadaş belki güleceksiniz eskiden 75 soru sorulurdu şimdi 100 adet atarak 10 kadarını FRANSIZ DİLİ VEEEDEBİYATINI kazanmışTı ERZURUMDA!!ÇOK GÜZEL KONUŞUYOR TURİSTLER ONU FRANSIZ ZANNEDİYOR!!!ASLINDA SINAVI KAZNABİLİRİM AMA DEVAM MECBURİYETİ VAR FAKÜLYETEYE AÇIK ÖĞRETİM 2 YIL DEVAM MECBURİYETİ KOŞUYOR!!!BİZ ÖĞRETMENLİK YAPIYORUZ AYRI ŞEHİRDE BU MÜMKÜN DEĞİL !!!büyük harf kullandım hürmetsizlikten değil dikkat çekmek amacıyla!!saygıla kalınız!!!
Harika ve anlam yüklü şiirini beğenerek okudum ve duygulandım duyarlı yüreğini kutluyorum tam puan + ant
Sabırla, gergefte işlenmiş nakış gibi...Tebrikler.
çok güzel bir şiir olmuş.tebrik ederim.
Kardeş tebrikler,manzum hikâye tarzı...M.Akif esintisi...Düşünmek,yazmak yürek ister emek ister..Yüreğinize sağlık...
Mehmet Akif'in tahkiye üslûbuyla yazdığı şiirleri hatırlattı bana...Şair, yalnız iç dünyasının hafakanlarıyla boğuşarak ömrünü zay' etmemeli. Yaşadığı döneme tanıklık etmeli ki gelecek kuşaklar bundan bir ders çıkarabilsin....Bu şiiriniz bunun güzel bir örneği...
ah ah ne diyeyim ki ben helal olsun yüreğinize
Yüreğine sağlık
yazılsa böyle yazılırdı
Sevgi ve Saygılarımla!...
''Dünya Barışı için yazılmış en güzel reçete'' demiş bir dostum...
''Dünya Çocukları''na benim...
Ah be hemşerim.Ah be hemşerim...Bağışla beni e mi (geç kaldığım için)
Bulansak birlikte,sonsuz Barışla...
şair duyarlığınızı kutluyorum dostum...
daha nice başarılı çalışmalara...
ekrem bozkurt
Bu şiir ile ilgili 13 tane yorum bulunmakta