Affola Şiiri - Emrullah Burgu

Emrullah Burgu
37

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Affola


I.

Meğer herşey;
Seni beklemek üzerine kurulmuş
Beklentilerden habersiz
Seni çizmekte olan bütün yazıtlar
Sen gelene kadar durulmuş...
Demlenmiş bizi beklemekte olan şiirimiz
Meğer sana çıkan bütün şiirlerde habersizce kesişmişiz

Kendinden yılmış şairlerin
Yazmakta olduğu çaresizliğin sancısıymışız meğer
Her gün intihara uyanan
Ve bütün ölümleri ölen çaresiz adamın
Çarmıha gerdiği İsa'sıymışız meğer

Meğer ben senin için kaç şiirimde
Kaç dizemde yaşatmışım ölümleri
Ki "-Gözyaşım boğdu bütün İsa'larımı" diye feryat eden adamın
Kaç şiirinde soldu ömür törpüleri
Ölümüm gençlik ölümüdür
Yaşama hüznü sarar bütün ağımı
Kederimin yüzü kaderimin gülüdür...
Meğer bu hüzün, bu keder, bu kader...
Gözyaşını dökmeye korkan, utanan ve de tutunamayan
Aziz Meryem'in asil dölüdür.

II.

O zamanları Tevrat, Zebur ve İncil döküyor yapraklarını henüz kör ahşabın üstüne
Aykırı cümleler yazılmış bizim için
Bakımsız beklemeler üzerine yalnızlığımızı
Harfiyen bakımsız kağıda ayet ayet çizmişler
Bütün yazıtlarda olduğu gibi
Çaresizliğin Tanrısını çare için biçmişler

Musa; Tevrat'ı döktü göğsünün çemberinden
Ben ki göğsümün çemberinde firavunlar yetiştiriyorum aşkımız için
Ki Musa yine gelecek, dökecek gözyaşından Tevrat'ı
Firavundur kalemim yırtacaktır kağıdı...

İsa ise her şiirimde yaşıyor; şiirimin sahibini bulana dek
Bu köhne yalnızlık gıcırtılı sesini asla esirgemeyecek
Ki ben kaç şiirimde genç İsa'larımı terlettim gözyaşımla
Bu yalnızlık ne İsa'nın ne Musa'nın
Bütün yalnızlığı arşınlıyoruz tek başımıza
Şiirim; gariptir şiirim, kendini yazdırır
Kalemim yalnızdır, yalnızlık gözyaşımı bulandırır

"-Kör ahşabın üstünde kaç metredir bizim yokluğumuz
Hüzünle bulanan yüzümüzü asıyor gökyüzüne çoğumuz"

Yokluğunu sorgulayanlardan birisiydi Davut
Sorgunun sevişik kalan mücadelesinden üredi Zebur
Kahroldu, kahır öldü
Şimdilerde ise şiirimize düşen vahiydir bu kahır
Meğer şiirimizin doğuşu güneyden
Düşüşü Davut'tan türeyen vahiydenmiş...
Ey vahyimin ecdadı, erbabı!
Hüznüm meğer hüznüm... şiirimizin demiymiş

III.

Önce yalnızlığını okudu bu dünyanın
Sonra bizim dünyamızı, bizi, bize anlattı.
Kasıklarında sızıydı önceleri Zebur
Adımını attıkça Davut gökyüzüne
Hüznüyle ağlar hüznünden utanırdı...
Ki ben kaç Davutlar tanıdım yüzü çehresinde
Boğazından çıkardığı közü gökyüzüne haykıran
Ve ben kaç Davut'ları tanıdım gökyüzünde dağılan, dağılan...

Meğer gökyüzü bu yüzden bulanık
Bu yüzden dağınık...
Meğer bizi beklemekte şiirler bu yüzden hüzünle yoğrulmuş
Bu yüzden hüznü şiirler doğurmuş...

Beklemektir aslında Tanrı'nın ilk icadı
Ve beklemekten üreyen: Beklenti, beklem, korku, açısal yönden beliren kör nokta ve kör noktanın kesiştiği acılar, duygular...
Duygularım her kör noktamda İsa oldular biraz
Biraz Musa'nın çaresiz yakarışı...
Her kör nokta da önce Tanrı döktü gözyaşını
Yırtık kağıdımın avazına
Sonrasında İsa'lar ağladı
Musa'lar ağladı
Ve sonrasında ben ağladım.
Zaten ben her noktada ağlarım...

Her kör nokta da gözyaşım dağıldı, acılarım dağıldı; çoğaldı
Korkaklık üredi göbek taşımdan
Mürekkep dağıldı...
Korkuyorum artık beni yazdıran kalemden!
Ki bazen kağıt korkuyor kalemimden
Bazen kalem inciniyor parmaklarımın azabından
Ve bazense yanıp tutuşuyor göğsümden çıkan her bir nefer parmaklarımla buluşunca

Ki bu buluşmaya dek geçen zamanın adıdır beklemek
Beklemek ki cehennemin henüz doğmamış hali; bir nevi ana rahmidir beklemek cehennemin...
Ey benim sevgili cehennemim!
Ey benim sevgili cehennemim...

IV.

Meğer bütün beklentilerin Tanrısıymış kalemimden dökülen zaman aralığı
Demek zaman her şeyin ilacı olduğu gibi her bireyin cehennemi
Ah... Bu ateş bizi yakmaz, yakmaz bilirim
Bu cehennem Tanrı'nın ilk varisi
İlk çıkmazı
Bütün çıkmazların adıyızdır şiirlerde
Ve bütün bekleyişlerin sanıyızdır dizelerde
Bilirim...

Hüzün ki cehennemdir büyüyen çocuk
Hüzün ki cehennemi büyütür içimde çocuk...
Beklemek eyleminin en küçük çocuğudur hüzün
Çocuk büyüyor içimde, içimdeki çocuk büyüyor.
Dökse gözyaşını dökük duvarımın yıkık lavına
Ağlarım..
Bu çocuk gülse tavan arası cehenneminden
Cehennemimden, kaçarım, kaçarım!

Bu çocuk Musa'nın dilini yaktı, İsa'nın ruhunu,
Davut'un yüreğini,
Meryem'in üreğini,
Beni... beni...
Bu çocuk ağlattı...
Şiirimin ilk gözyaşını döktü
Meğer bu gözyaşı şiirimin çocuğuymuş
Meğer bizim için yazdığım kirli dizeler çocuğumuza yolcuymuş...

Çocuk büyüdü...
Fakat İsa öldü
Fakat Musa sustu bütünüyle zeval şehre
Fakat Davut çağ oldu gökyüzüne
Fakat Meryem...
Meryem kaçtı güzelliğinden
Ben... ben...
Bir daha bu şiiri yazamadım.
Yandım, kor oldum, kör oldum
Bir bu daha şiir yazamadım...
Meğer bizi yakan ateş bu şiirin çocuğuymuş 
Meğer bütün beklentiler şairin birer kusuruymuş...

Affola...
Seni yine beklemek üzerine karaladığım için: Affola...
Senin için gerdiğim bütün İsa'lar doğuyor şiirime: Affola...
Senin için susan Musa beni de susturuyor: Affola...
Senin için dağılan gökyüzünde Davut, beni de dağıtıyor: Affola..
Senin için hüznünü doğuran Meryem beni de öldürüyor: Affola...
Senin için yanan bütün kusurlarım...
Affola...

Emrullah Burgu

Emrullah Burgu
Kayıt Tarihi : 1.9.2020 00:08:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ahmet Durgut
    Ahmet Durgut

    Tebrik ederim, yüreğinize sağlık sn Emrullah BURGU
    En derin saygılarımla...başarılar dilerim,
    Her şey gönlünüzce olsun..esen kalınız her daim.

    Cevap Yaz
  • Cihat Şahin
    Cihat Şahin

    Bu destanın adı da ne ola ki? Pek garip ve acip bir eser olmuş zira.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Emrullah Burgu