Bir keder işaretidir bozkırda insan,
imge yüklü bir ağaç, salınır özür vadisinde;
yıkıntı gelir ardından, leş sırtarır tene.
Gün gelip bozkıra çıkınca insan
geniş bir solukla bakar kendine,
bakar varlıkların gözbebeğine;
Gidiyorum işte
Hayalde gör, düşte gör.
Yalnızlığın da ucuna geldim,
sırtımda kederin hançeri,
saplanmadan hep tehditle yürütür beni.
Ne arıyorum çarşıda
tezgâhlardan düştü ellerim
ne alıp ne satmaya
uzun sokaklar düşlemek benim işim
yaza bakan, kireç boyalı
koştursun güneşin limondan atları
Gezdikçe kendinde ne şehirler bulacaksın
Hatırında sakladığın çarşılar bulup çıkaracak gölgeni
Eski yazların ölü vakitlerinden
Tanıyacak seni arda burda tüm dalgınlıkların
Razı etmeye çalışacak yine hayallerin
Peşlerine takılmaktan başka çaren olmadığına
Eğik yağmurlar altında kalan günlerden
başlatsam zamanı, fısıldayarak kulağına
bu sefer çok şey beklemediğim ondan.
Günler dönmese de ben dönsem ışığın köküne;
bana yüz çevirmeden önceki haline.
bir ses evinde doğdum
inanırım çanların ölümüne
fırtına dinince kıyacağım kendime
sen çizince ben oldum
inanırım kumlu ellerine
I
zaman batıyor Margarita
su doluyol saatlara
bir kurtçuk geçiyor
beynimdeki kumdan
adımlarım
bir yere götürmüyor artık beni
çiziyorum kıl üstüne
küçük çıngırağın ayak izlerini
gözlerim
zamanın ve güneşin beslediği miskin bıldırcınlar,
erimiş kanatlar ve ayaklar,
rüzgarın uzun takvimi,
yitmiş kayıt çizgileri
en uzun ömürlü ağaçlarda.
'Kâinat' bölündüğünde ordaydım
bir soluk yaprak düştü payıma
arşa çıktım boynumun kuru dalından
deniz zambakları ektim gökbiryana
silin beni bu yaşamdan




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!