Ben severdim eskiden bu şehri ayaklarımın altına almayı,saymadan demlikleri dumanında kaybolmayı,ince bir yorgan hayali bir sigara,bir de sisli sokak lambaları,caddeler bana aşina.Ben eskiden titremezdim bu kadar soğuktan,ellerim tutardı kağıdı kalemi,bir de şimdinin hayali ısıtırdı yüreğimi,ben eskiden eksik iken,kalabalık değilken hanem,duvarları rutubetli,dolapları kırık,ocağı çürümüş dört duvarlar arasında da seviyordum şimdiyi,evet ben eskiden iyi bilirdim yıllar sonra nasıl seveceğimi,bakarken bulutsuz gökyüzünde canlanırdı kucağımda çocuklar,okşarken saçlarını gülüşlerinde yağardı yağmurlar,ben eskiden çok iyi bilirdim sevmeyi,yanıbaşımda uyuyan kelimelerimi beklerdim şafağa kadar,olmayanı sevmekte üstüme yoktu eskiden,varlığı severdim yoklukta,olmayanı beklerdim kapısında güllerle,isimsiz serenatlar yazardım,yıldönümünde kutlardım yaşlılıklarımızı,ben eskiden ‘işte kurduğum hayalleri yaşıyorum’ diyeceğim zamanları yaşadığımı farkettim şimdilerde,hiç yaşayamadan. Şimdi daha da eskimeden sevmek istiyorum herşeyi,birer birer eksilmeden nefesler daha da sahiplenmek istiyorum umudu,evet olmayanların yükü ağır,kırıklığını tamir etmek mümkün olmayan hayallere veda edip sarılmak istiyorum sana,henüz gitmemişken birbirimizden,gitmemişken ruhumuz bedenlerimizden dokunmak istiyorum gözlerine,okşayıp saçlarını Seni Seviyorum demek istiyorum,hadi kalk bir kahve,uyandırmadan bir daha bu şehirdeki kimsesizliği,bozalım haykırarak sessizliğimizi,ben yine derim,hep dedim,hep diyeceğim seni sevdiğimi.
Devrim,gecenin sessizliğinde uyanmasakta silah sesleriyle,bizi geceden alıkoyan her kelime birer ateşiydi isyanın,elimizde yüklü poşetlerde aşımız ile,şişe şişe devirdiğimiz saatlerin akabinde,gürültülü bir otobüsün kapısı açılıverdi önümüzde,penceresi geceye mahrem bu camlarda hiç bişey görmeden hissetmek büyük bir haz ve keyifti,kaptan için önemli değildi kış,tüttürdü yine memleket kokan sigarasından,ısıttı yüreğimizi,açtı bir türkü Ahmet Kaya’dan,yol gidiyordu,Ahmet son ses uğurluyordu mabedimizi,gidiyordu ay,gözlerimiz az sonra kapanıyordu ve biz üçüncü sayfada cinayetlere başımızı yaslıyorduk,kimimiz yürekleri dağlayan aşklara üzülüp göz yumarak vuslata bakıyorduk,ağrıyan sırtımıza biz dahi üzülmüyorduk,alışmıştık bir kere tozlu ekmeklere,sefere çıkmış asker gibi doldurmuştu kesemizi sevdiğimiz,çoğunun yâri,annemiz,hiç olmayanların duaları vardı sırtımızda,kısacası Allah’a emanettik. Varış o ki kirliydi lokmalarımız,şehirden uzak bu diyarlarda hiç kokmayan barutlardan,hiç patlamayan tabancalardan,hiç sönmeden bir ocağın ateşi ve biz duymadan çığlıklarını herşey alın teriydi ve herşey çok güzeldi,tıpkı hiçbir kirli hayal değmemiş Ay gibi...
Yine karanlık bir odada seyretmek ışıltılı yalnızlıklarımızı,hayallerin yalnız kurulduğu zamanların ezana uyandırırken benekli horozları,boynunda bir bulut parçası,sırtında kainat zifirisi kumruları pencere önünde,çok değil henüz seyre daldığımız şurda birkaç sene,yazarken ellerimize bulaşan mürekkeplerin tadı ilişirken acı demlere,dumanıyla başka bir şehrin karlarını eritiyordu umudumuz,karıştırırken kitapları cilt cilt şafağa var henüz ha gayret,uyumak yakışmaz umudu geceye bağlı bir adamın gözlerine,sana yakışmaz diye yakıştırılan ne varsa yaşadık başka dillerde,oysa ki elleri cebinde sokak sokak büyütmek isterdik çocukluğumuzu,kardan yapıp adamlığımızı günümüzü gün,gecemizi gündüz etmek vardı sohbetlerde.Bizi böyle adam etti olan olmayan istemediğimiz ne varsa,şimdi kim kimi özler, kim hangi zamanın gecesinde günlerce olmak ister,vefasız hatıraların tek çekmecesi bile kalmadı şimdilerde bir albüm kareler içinde,yeni hatıralar yaşıyoruz mutsuz,umutsuz,nice kalabalıklarda yalnız,tavanı geniş yaldızlı pencereler ve biz manzarasız. Büyüdü bedenimiz,artıyorken nefesler şimdi,eksiliyor eskiler,yeni birkaç eller sarılsa da boynumuza,yalnız eski yokluklar güzel,var olanların yokluğundan.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!