Adnan Kahveci Öldürüldü

Hilmi Sancak Dedeoğlu
18

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Adnan Kahveci Öldürüldü

“insan sevgisi, rol yapmanın ötesinde bir şeydir. Oysa insanlar, roller de boğuluyorlar…”

Niçin öldürüldüğünü iyi anlayabilmek için şu ana delili görmek gerekir. Ölümünden itibaren sadece 5 yıl içinde Türkiye’nin maliyesine yaşatılanlar, bankaların hortumlatılmaları sonrası kurulan Meclis Soruşturma Komisyonunun bile “Devlet Sırrı” diye ulaşamadığı bilgiler Adnan Kahveci’nin en uzmanlık alanı konulardı. Cumhuriyet tarihimizin en şaibeli başbakanı ve de politikacısı diye kabul edilen Mesut Yılmaz ile merkez sağın diğer şaibeli başbakanı Tansu Çiller’in başbakanlık marifetleri kendilerini ele vermiştir. Onun yokluğundan sonra Türk ekonomisinin, Türkiye maliyesinin nasıl çökertildiğine, bir ulusu nasıl uçuruma sürüklediklerine, dönemlerinde kamu kaynaklarının nasıl hortumlandığını ve de ulus olarak sahteciliğe, haram lokmaya, kamuyu çalmaya, sahteciliğe nasıl bağışıklık kazandığımız süreçleri önce bir irdeleyelim ki, Kahveci’nin trafik kazasının nedenlerini görebilelim:

“Başbakan Mesut Yılmaz; POAŞ ve Türkbank raporunda, gerekse diğer raporlarda işadamı Korkmaz Yiğit’le, mafya lideri Alaattin Çakıcı ile özel ilişkileri ortaya çıktı. Türkbank ihalesini yakın dostu Korkmaz Yiğit’e verdi. Sonra da İzmit’te SEKA’ya ait bir araziyi Ford Otomotiv A.Ş’ye bedelsiz olarak vermek ve İzmit Körfez Geçişi ihalesine fesat karıştırmak suretiyle görevlerini kötüye kullandı. Yüce Divan’da yargılandı ve suçlu bulundu…
“İstanbul Bankası, Başbakan Tansu Çiller'den çok eşi Özer Çiller ile yakından ilgiliydi. Özer Çiller, kredi alıp bir daha geri ödemeyip ve de işi kılıfına uydurup İstanbul Bankasını zarara uğrattı. Örtülü Ödenek’in 5,5 milyon TL parasını bir dolandırıcıya şaibeli bir şekilde kaptıran Tansu Çiller’in, hizmetlisi adına Kuşadası’nda Pelister Çiftliği’ni, Antalya’da hazine arazisi üzerine kondurduğu “Kemer Inn Oteli” haberleri basında uzun süre yer aldı. 5 Nisan Kararlarından sonra batırılan İmpeksbank, TYT Bank ve Marmarabank olayı ve de Amerika'daki mal varlığı soruşturmaları, mafya, derin devlet ilişkileri gündemden hiç düşmedi. TBMM Bütçe Plan Komisyonu, 1994 krizinde batırılan söz konusu bankaların mudilerine paralarının ödenmesine dair bir tasarıyı geçirdi. Görüşmeler, nedendir bilinmez basına kapatıldı ki, bunun nedeni, bu bankaların mudileri içinde önemli kişilerin olduğuna dair bilgiler olduğuydu… Komisyonda TYT Bank'ın batışı ile ilgili ilginç sonuçlar ortaya çıktı. Ancak komisyon, banka batmadan önce kimlere yüksek oranda kredi verildiğini öğrenemedi. Bu konu "devlet sırrı" olarak kaldı. Bu paralar kamu bankalarından TYT Bank'a, oradan da komisyonun bile adını öğrenemediği işadamlarına ödendi. Oysa TYT Bank'ın batmak üzere olduğu, yurtdışına önemli miktarda kaynak aktardığı konusunda Merkez Bankası Hazine'yi uyarmıştı… Çiller için CIA ajanı olduğu hakkında Askeri Savcılık araştırma yapmış, konu Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına bırakılmıştı”
İşte başbakanlığa oynayan, Türkiye’nin en fazla tercihli oyunu almış ve de mal varlığı olmayan Adnan Kahveci’yle aynı kulvarda koşan iki başbakanın profiline ve de marifetlerine bakar mısınız? Dünyanın hangi ülkesinde bizden başka böylesine sicili bozuk başbakanlar çıkabilir ki?

Ve Adnan Kahveci ölümü sonrası erken genel seçimlere gidilmişti. 1994 yılından itibaren 5 yıl içinde 20 banka 52 milyar dolar hortumlandı. İçi boşaltılan bankalara devlet el koydu ve yağmalanan paralar halkın sırtına bindirildi. İpotek vermeden bankalardan kredi alan ama isimleri gizli tutulan çok ünlü işadamları bu paraları geri ödemediler. Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz başbakanlar olarak bu işin bizzat uygulayıcıları oldular ki, hortumlatılan bankaların zararlarını karşılayan devlet, ülkeyi ekonomik krize sürüklenmesini engelleyemedi. Sembolik olarak açılan davalarda Türk yargısı görevini yapmadığı gibi, Danıştay bile banka sahiplerinin mal varlıklarına el koymayı 5 yıl geciktirip hortumlanan paraların elden çıkarılmasını sağladı.

1993 yılı Şubat ayında öldürülen, maliye konularının uzmanı ve de geleceğin başbakanı Adnan Kahveci sonrası hemen 5 yıl içinde Türkiye’nin başbakanlarının bankaları nasıl yağmalattıklarının iç yüzü ve de Kahveci’nin devre dışı bırakılmasının ana sebebi şu gelişmelerde saklıdır;
“1994 yılından bu yana hortumlanan banka alacaklarının toplanamamasının ardında ise ‘derin ilişkiler’ yatıyor. Dönemin TKB Genel Müdürü Özal Baysal ve Hazine Kamu Finansmanı eski Müdürü Namık Dağalp'in, kamu bankalarından para aktarma işini dönemin iktidarının izniyle yaptıklarını açıklaması karşısında bile herhangi bir işlem yapılmadı. Banka kayıtları incelendiğinde murakıpların ve diğer gözlemcilerin çok net fark ettiği gerçek şu ki, banka sahipleri bankalara el konulacağı haberini aldılar. Son günlerde verilen kredi miktarları, ipoteklerin kaldırılması ve el değiştirmeler en büyük delil olurken; el konulacak günün sabahına kadar yapılan işlemlerle birçok kredi sahibinin ismi yok edildi. Impexbank, Marmara Bank ve TYT Bank'ın batarak devletin eline geçmesinin ardından tam 8 yıl geçti. Bu süre içinde devlet 1.7 milyar doları bankanın alacaklarına dağıttı. Paralar dağıtılırken, üç bankadan yüklü miktarda kredi çeken firmaların peşine düşülmedi ve bu krediler hâlâ sahiplerinde duruyor. Bankazedeler ve devletin açtığı yüzlerce dava sonuçsuz kalırken, banka sahiplerinin mallarına el konulmasına ilişkin karar Danıştay'dan tam 5 yıl sonra çıktı. Ancak bu karardan sonra küçük bir problemle karşılaşıldı: Ortada ne banka sahibi ne de banka sahibinin el konulabilecek bir malı kalmıştı. Batık bankaların borçlarını devletin ödediğini biliyoruz; bilinmeyen ise TYT, Impex ve Marmara Bank'ın borçlarını ödeyen devletin, bu bankaların 1.7 milyar doları bulan alacaklarını toplamaması... Bu üç kıdemli batık bankanın alacakları zaman aşımına uğratıldı ve bankayı batırmak için kredi sırasına girenlerin yaptıkları yanlarına kâr kaldı…” (29 Aralık 2001 / BIROL UZUNAY)

HORTUMLANAN KAMU PARALARI KİMLERİN CEBİNE GİTTİ
Sistematik bir şekilde 20 bankadan 52 milyar dolar hortumlanan paralardan şüphesiz ki terör örgütleri bile pay almıştır.
Zannediyor musunuz; yağmalanan paralar, işadamlarının ceplerinde mi kaldı sadece? Komisyon bedelleri olarak ulaştığı yerleri, olağanüstü malvarlıklarıyla birbirlerini aklayan Mesut Yılmaz ile Başbakan Tansu Çiller çok iyi bilmektedir ki, maliye konusu onun uzmanlık alanı olan Adnan Kahveci yaşasaydı, yağmalama olaylarının hiçbiri olmayacaktı.
Peki, 20 bankanın 52 milyar dolar yağmalanmasına yerli ve yabancı istihbarat servisleri niçin göz yumdu? Türkiye’nin Milli İstihbarat Servisi ne iş yapar? ! Bir milli istihbarat servisi düşününüz, ülkesinin kamu kaynaklarının hortumlanmasına göz yumsun! Böylesine ihanet var mı bir daha? ..Türk işadamları eliyle hortumlanan kamu paraları kimlerin cebine gitti? Şüphesiz ki, bu paralar sadece hortumlayan işadamlarının cebinde değil. Bankaların yağmalanması işlemi için önce maliye konularında uzman Adnan Kahveci gibi vatanseverler yok edilmesi, sonra da hainlerin işbaşı yapmaları gerekirdi. Şüphesiz ki yağmalanan paralar çeşmenin başındaki siyasiler, bürokratlar, hukukçular, medya önderleri, yerli ve yabancı istihbarat birimlerine pay gittiği kesindir. Paraların büyük kısımları İsviçre bankalarında özel hesaplara yatırıldığı da bilinmekte ama yağmalanan paralardan aslan payını ise, ülkenin can damarı kurumların yıkımını sağlayan yerli ve yabancı odakların finanse işlerinde kullandığı muhakkaktır.

Eşlerine, dostlarına verdirdikleri kredilerle bu kredilerin geri alınmasını engelleyip devleti soyduran, kamu kaynaklarını yağmalatan, kendi mal varlıkları da on misli büyüyen, boğazlarda yalıları, marinalarda kotraları olan başbakanların devleti zarara uğratma biçimlerine bakıldığında, Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz birbirlerinin tek yumurta ikizleri gibiler. Sindire sindire, yedire yedire ve de halkın gözünün içine baka baka kamu kaynaklarını hortumlattılar ki, değil bir demokrasi ülkesinde, Afrika’nın ilkel kabile devletlerinde bile bu örneklere rastlayabilmek mümkün değil. Ve toplum olarak devleti çalmaya, çalanlarla işbirliği yapmaya, hırsızlıkları görmemeye, veyahut ta bu işlerin bir övünç kaynağı olduğuna bağışıklık kazanan bireyler haline getirilen Adnan Kahveci sonrası işte böyle bir Türkiye ortamı yaratıldı.

TURGUT ÖZAL SONRASI MERKEZ SAĞDA ARANAN LİDERLER
Adnan Kahveci’nin öldürülmesinden önce Türkiye’nin yeni bir lidere ihtiyacı vardı. Demirel ve Ecevit yaşlanmış, misyonları bitmek üzere, sağlığını iyice yitirmiş Cumhurbaşkanı Turgut Özal sonrası Türk siyaseti için gerek ANAP’ta, gerekse merkez sağın DYP’sinde yeni liderler aranıyor ki, sol partiler de iktidar olamıyordu. İslam ülkelerinin geleceklerini belirleyen ve şekillendirenler öyle her isteyeni durduk yerde lider yapmazlardı da... Öyle zurnanın son deliği Türk halkına durup dururken kendi kahramanlarını yaratma iznini dış güçler vermezlerdi de…
Evet, Maliye eski Bakanı ve Devlet Bakanı Adnan Kahveci de Türkiye’nin lider adaylarından sadece biriydi ama Türkiye’nin en çok tercihli oyunu almış olsa da, yeni liderlerde boyları, vücut ağırlıkları ve de ayakkabı numaraları dâhil başka kriterler aranmaktaydı ki, Türk siyasetinin liderlerini hep birileri belirliyordu;

Evet, yarım yüzyılı aşkın bir zamandır emperyalizmin fikir babalığını yapmış Yahudi kökenli ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, New York’taki Rockefefler Vakfı'nda yaptığı konuşmada şöyle diyordu:
“Biz Amerika olarak neden çok güçlüyüz, biliyor musunuz? Bizler aramızdaki vatan hainlerini hemen öldürürüz! Dünyanın diğer birçok ülkesindeki vatan hainlerini ise kahramana dönüştürerek, ülkelerinde önemli yerlere getiririz! ”…
İşte, Mesut Yılmaz ile Tansu Çiller’in önünün neden açılarak, gelecekte niçin başbakan yapıldığı ve de merhum Adnan Kahveciye ise yaşama hakkı neden tanınmadığı bu beyanlarda saklıydı ki her şey de çok açıkça ortadaydı.

Merkez sağın başbakanları, yolsuzluklar konusunda da birbirlerine çok ağır ithamlarda bulunan, devletin yağmalanmasında ve de olağanüstü malvarlıkları konusunda birbirlerini suçlayan Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz, kendileri hakkında kurulan “yolsuzluk, çete-mafya ilişkisi, özelleştirme ihalelerine fesat karıştırmak soruşturmalarını” ve “Malvarlığını Araştırma Komisyonu”nda birbirlerini aklayarak yığınla soruşturma dosyasının Yüce Divana gönderilmesini engellediler ki;
Adnan Kahveci’nin öldürülmesinden hemen sonra birbiri peşine başbakanlık yapan Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz’ın icraatları ve de Kahveci’ye neden yaşama hakkı tanınmadığı konusunda Henry Kissinger şöyle diyordu:
“Biz Amerikalılar, aramızdaki vatan hainlerini hemen öldürürüz! Dünyanın diğer birçok ülkesindeki vatan hainlerini ise kahramana dönüştürerek, ülkelerinde önemli yerlere getiririz! ”…

HENRY KİSSİNGER, DÜNYANIN BİRÇOK ÜLKELERİNDE SÖZÜNÜ ETTİĞİ HAİNLERİ NASIL YARATIRLAR?
Emperyalizmin fikir babası Sayın Henry Kissinger, Türkiye dâhil “dünyanın birçok ülkesi” diye sözünü ettiği ülkelerin tamamı da ne yazık ki İslam ülkeleridir. Hainleri işbaşına getirme yöntemleri de tarihler boyu hep aynıdır ki, fanatizm yaratıp muhalefet ile iktidarları kavga ettirirsiniz, toplumda derin uçurumlar, kin ve nefret tohumu ayrılıkları serpiştirirsiniz, etnik grupları birbirlerine düşürürsünüz, farklı düşünceleri ve zıtlıkları ileri demokrasilerinde olduğu gibi zenginlik değil de, birbirlerinin düşmanı diye empoze ettirirsiniz, mezheplerin aralarına nifak sokar, çatışma ortamı yaratırsınız, ülkelerin bürokrasi sistemini çökertmek için memur, müfettiş ve denetçiler hakkında “Soruşturma İzni Verilmemesi” diye yasalar çıkartır, bu yolla kamunun yağmalanmasını sağlarsınız, böylece amirler de soruşturma izni vermez ki, paralar cebe, dosyalar rafa ve arşivlere kaldırılır. Görevini yapmaya çalışan yargı mensuplarını sindirir ya da uzak yerlere sürersiniz, veyahut ta oldukları yerinde baskı uygularsınız. O ülkenin Diyanetini cami dışına çıkarmaz, rant işleriyle haşır neşir ettirirsiniz. Ahlakı değerler bu yolla da çökertirsiniz ki, toplumda faydalı insanları pasifsize ya da yok edersiniz, eğitim kurumlarında beyin takımlarını geri plana atarsınız, o ülkenin öğrencilerini zıt görüşlere, kutuplara ayırırsınız ve de istediğinizde harekete geçirip çatıştırırsınız, birbirlerini kırdırırsınız, kamuoyunu yönlendirebilmek için de yazılı ve görsel medyaları holdinglerin bünyesine toplarsınız ki, bu yolla kurumları ve kamuyu etkileşim araçlarıyla da kontrol altında tutarsınız, ileri demokrasiye giden bütün yolları ve de can damarlarını tıkarsınız, yarattığınız suçlu toplum için adliye saraylarını büyütür, çoğaltır, cezaevleri sayısını artırırsınız, yargıyı çalıştırmaz, adaleti parayla aldırır sattırırsınız, o ülkenin bankalarını hortumlatarak, yargısını da çalıştırmazsınız, ülkelerin tarihsel yapılarına, kültürel dokularına ve de geleneklerine göre de derin ayrılıklar enjekte ettirirsiniz, fanatik, radikal gurupları gözetir, besler, önce kendinize sövdürür ama tilki politikalarınızla gerektiğinde sizin yanınızda harekete geçirirsiniz ve sonra da önemli birimlerde işbaşı yaptırırsınız, gerektiğinde hesap sormak ve de yeni yeni suçlar işletmek için o ülkenin meçlisini sabıkalı, yolsuzluklarla takibe uğramış, haklarında yüz kızartıcı soruşturmaları devam eden şaibecilileri milletvekili seçtirirsiniz, malvarlıklarıyla kahraman yaptığınız Mesut Yılmaz ile Tansu Ciller gibilerini Yüce Divandan kurtarmak için yargı üzerine siyasi lobi oluşturur ve de geleceği parlak, kitleleri bir anda harekete geçirip peşinden sürükleyebilecek Adnan Kahveci gibilerinde defterini dürersiniz...

1993 YILI DIŞ KAYNAKLI CİNAYETLER
20 Türk bankasının 52 milyar dolar hortumlandığı gerekçesiyle kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nun bile “Devlet Sırrı” diye kaynağına ve faillere ulaşılamayan 52 milyar dolar paranın buhar olmasından hemen 5 yıl öncesi Türkiye’de yaşananlar:
5 Şubat 1993: Adnan Kahveci, eşi ve kızı kurşunla değil, trafik kazası süsü verilerek öldürüldü.
24 Ocak 1993: Gazeteci Uğur Mumcu bombalı suikastla öldürüldü. 17 Şubat 1993: Orgeneral Eşref Bitlis’in içinde bulunduğu uçak düşmesi sonucu hayatını kaybetti. 17 Nisan 1993: Özal öldü. 2 Temmuz 1993: Madımak  Oteli yakıldı, 37 kişi öldü. 5 Temmuz 1993: Başbağlar’da 33 vatandaş öldürüldü. 22 Ekim 1993: Tuğgeneral Bahtiyar Aydın suikastı gerçekleşti. 4 Kasım 1993: Binbaşı Cem Ersever öldürüldü.
Şüphesiz ki bu ölüm olayları dış kaynaklı ve de Türkiye’de yeni oluşumların vücut bulması için önceden tasarlanmış cinayetlerdir. Her ölüm olayında mutlak bir sinsi dayayanak ve de dış güçler vardır ama Türk halkı olarak derinliklere inmeyi beceremeyiz.

ADNAN KAHVECİNİN GERÇEK ÖLÜM SEBEBİ
Türk toplumunun etik değerlerini çökertmek için bankaları hortumlatıp, yağmalayıp ağır yükü halkın sırtına bindiren ve de büyük ekonomik krizler yaratan dış güçler, Türkiye’de yeni bir yapılanma içinde ve geçmiş yıllardan beri tasarladıkları yeni siyası yapıyı böylece hayata geçirmişlerdi. Bu iş için, bankacılığın sağlam altyapı yasaları olmadığından bankaların kolayca yağmalanmasıyla yeni oluşumlara finansal kaynak elde edilebilmesi için Türk halkına yeni kahramanlar ve yeni hainler sunulmalıydı. Bu senaryoların uygulanabilir olması için de Türkiye’nin en fazla tercihli oyunu almış Adnan Kahveci’nin bir daha Maliye ve de Devlet Bakanı ya da olası başbakan olmaması veyahut ta tamamen devre dışı bırakılması gerekirdi ki ve de öyle oldu. ANAP Genel Başkanlığındaki rakibi, sonra da başbakan olan ve Yüce Divanın suçlu bulduğu, 5 ayrı soruşturma dosyasında aklanmasına rağmen aynı suçları tescil edilmiş, Tansu Çiller ile birlikte meclisten geçirilemediği için de söz konusu dosyalardan kıl payı Yüce Divan’dan kurtarmış Mesut Yılmaz’ın önünün iyice açılması gerekiyordu.

Böylece sömürge halindeki bir ülkenin büyük değerleri ya pasifsize edilmeliydi, ya da yaşatılmamalıydı... Bugün hala Adnan Kahveci aranmaktadır ki ölümü konusundaki sebepler çok açık ve net olarak bilinememekte olduğu sanılıyorsa da, Henry Kisinger’in şu beyanlarıyla durum açıkça ortadadır;
“Biz Amerika olarak, aramızdaki vatan hainlerini hemen öldürürüz! Dünyanın diğer birçok ülkesindeki vatan hainlerini ise kahramana dönüştürerek, ülkelerinde önemli yerlere getiririz! ”

ADNAN KAHVECİ Mİ, MESUT YILMAZ MI?
Kahveci milletvekili maaşını bile fazla gören ve aşırı ülkesini seven biriydi. Kürt meselesi konusunda onu bir rapor yazmaya sevk eden 1991-1992 Nevruz’unda yaşananlardır. Orada çok sayıda kişi hayatını kaybetmiştir. Türkiye’nin alarm ziliydi o olaylar. O dönemde devletin çatısında yangının bacayı sarmakta olduğunun farkına varan Özal ve Kahveci’nin bu soruna neşter vurmaya hazırlandığı noktada ölmüş olması talihsizlik olarak değerlendirilmektedir ki,
Maliye ve Devlet Bakanlığı yapmış, ANAP Genel Başkan adayı ve de başbakanlığa talip, malvarlığı olarak sadece sıradan bir dairesi ile bir de arabası olan ama seçimlerde en fazla tercihli oy almış ve Cumhuriyet tarihinin en fakir bakanlarından biri Adnan KAHVECİ şayet yaşasaydı, ne Yılmaz, ne de Çiller olamadı; ancak nal toplarlardı. Bankalar da hortumlanmaz, Türkiye krize sürüklenemez ve de 5 Nisan kararları da alınmazdı.

Öte yandan Osmanlı’nın son Başbakanı Serv Antlaşmasını büyük bir keyifle imzalayan Damat Ferit dahil, Cumhuriyet Tarihi’nin en şaibeli Başbakanı ve de politikacısı diye kabul edilen, Başbakanlığında bankaların hortumlanmasında baş rol oynayan, hortumlatma esnasında mafya ile özel ilişkileri açığa çıkan, kumar masasında karanlık bir şahıs tarafından yumruklanıp burnu kırılan, burnunu kırdıranların hangi rant meselesinden olduğu açığa çıkmasından korktuğu için şikayette bulunmayan, sonra da yakalanıp DGM’de yargılanan şahıstan şikayetçi olmadığını dilekçesi veren, yığınla yolsuzluk dosyalarını suç ortağı diğer merkez sağın başbakanı Tansu Çiller ile birlikte aklayan, şaibeli mal varlığı olan ve sadece bir dosyadan Yüce Divan tarafından suçlu bulunarak cezaya çarptırılan, ancak daha öncesinden kendisi yine kendi için çıkarmış olduğu özel yasa gereği cezaevine girmeyen Mesut Yılmaz mı,

Siz, Henry Kissinger ya da Dış İlişkiler Konseyi-CFR yerinde olsaydınız, ekonomik, siyasal ve de kültürel bağımsızlığı elinizde bulunan Türkiye gibi bir Ortadoğu ülkesinde, kan gövdeyi götürdüğü, Müslüman kardeşleri birbirine kırdırmak, birbirlerinin camilerini bombaladığı ve de Kuran’ının imha edip, kanını içtiği bir coğrafyada silah fabrikalarınızın üretimini hızla artırmak, politikalarınızı milimetrik olarak hayata geçirebilmek ve de istediğiniz verimi alabilmek için Adnan Kahveciyi mi, yoksa Mesut Yılmaz’ı mı yaşatırdınız, veyahut ta sizin ülkenizin çıkarları için hangisini Türkiye’nin başkahramanı yapardınız?

5 ŞUBAT 2013
Hilmi DEDEOĞLU

Hilmi Sancak Dedeoğlu
Kayıt Tarihi : 2.2.2013 15:30:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hilmi Sancak Dedeoğlu