Adnan Kahveci’nin öldürülmesi olayı bir şifre ya da bulmaca değildir. Bunu anlamak için Türkiye’deki siyaset literatürüne ve de emperyalizmin İslam ülkelerindeki aşama aşama uygulamalarına şöyle bir bakmak gerek. ANAP Genel Başkanlığı’nda aday rakibi Mesut Yılmaz’ın gelecekteki başbakanlığı dönemindeki uygulamalar ve de Türkiye’de ekonomik sahada yaşanan önemli gelişmeler bir gerçeği su yüzüne çıkarmış. Ölümünün hemen ardından bankalarının yağmalanması ve Türkiye’nin büyük ekonomik krizlere sürüklenmiş olması, kendisi Maliye bakanlığı yapmış ve başbakanlığa talip Adnan Kahveci hakkındaki tereddütleri ortadan kaldırmıştır. Böylece dış güçler Kahveci’yi neden istemedikleri ya da yok etmek istedikleri konusu, Kahveci’den hemen 5 yıl içinde Türkiye’de yaşatılan birçok sebeplerle de kesinlik kazanmıştır..
ADNAN KAHVECİ’NİN ÖLDÜRÜLMESİYLE İLGİLİ BİR BAŞKA ÇOK ÖNEMLİ İDDİA DA ŞÖYLE:
“Turgut Özal, Bulgaristan Devlet Başkanı Jirkov döneminin son ermesiyle dağılan Bulgaristan ‘Bilgisayar Virüs Enstitüsü’nün başarılı 6 öğretim üyesi, 4 yetkin öğrenciyi Türkiye’ye getirebilmek ve kafasındaki ‘Elektronik Harp’ projesinin uygulanması için en güvendiği isim, koordinatörü Adnan Kahveci’yi görevlendiriyor. Ancak Virüs Enstitüsü’nün üyeleri başka devletler tarafından transfer edilmişti… ABD’nin, Güney Doğu Anadolu’da ve Sınır Ötesi Harekâtlarda kullanıldığı için bazı mühimmatlara uyguladığı ambargoyu aşmak üzere bu silahların temini konusunda teklif getiren ve 10 bilim adamını Türkiye’ye kazandırma taahhüdünde bulunan; İsrail başta olmak üzere, Orta Doğuya, Afrika’ya silah satan İtalyan silah tüccarı Sergio M. İle temas kuruldu ve Adnan Kahveci ile buluşturuldu. Sergio M.’yle görüşmede kendisine “elindeki mühimmatları alacaklarını ve eğer bu mühimmatlardan daha fazla temin ederse bunların da Özal tarafından aldırılacağının garantisi verildi ve ilk sevkiyat yapıldı” Ödemeler Örtülü Ödenekten yapılıyor, Roma’nın Ostia Kasabası’nda kiralanan bir villada çalışmalar yürütülüyordu. (Ne gariptir ki, yıllar sonra Eşkıya Başı Abdullah Öcalan’da aynı kasabada bir sure ikamet edecekti) Sergio M. tarafından İsrail dahil, diğer ülkelerce transfer edilen Virüs Enstitüsü 10 öğretim görevlisiyle temas kurularak anlaşma sağlandı. Ancak, Patrikhane-Vatikan-Pentagon Şeytan Üçgeni’ni de yöneten Dış İlişkiler Konseyi/CRF (Council on Foreign Realitions) , Türkiye’de Akredite Medyayı da istediği gibi maniple ediyor ve Türkiye’deki uydularıyla pek çok konuya vaktinden önce müdahale ediyor ve her şeyi bilen kumpasları ile geciktiriyor, aksatıyor, kesintiye uğruyordu ve CRF, Özal’ın kafasındaki gizli planı (UFUK ÖTESİ) öğrenmiş ve bu projeye de karşı çıkıyordu... Operasyon 1993 Şubat sonunda yapılacaktı. Ancak Adnan Kahveci, İtalyan şirketi ASTALDİ S.P.A’nın müteahhidi Andrea Gentili tarafından bitirilmek üzere olan otoyolun Gerede-Çaydut mevkiinde trafik yön levhaları değiştirilmek suretiyle kaza yaptırıldı… “T ÖZAL’ın ölümünden sonra O’nun mirasının nebbaşlığını yapan, T ÖZAL’ın yaptığı tüm iyi icraatlara sahip çıkıp ‘ben söylemiştim, ben uyarmıştım’ diyen; o günlerde kavrayamadığı ve o anlarda ‘kötü görünen İcraatları’nı da Turgut ÖZAL’a yükleyen çok yakınından biri SUİKASTİN İÇİNDE ÇOK ÖNEMLİ (!) ŞAHSİYETLER VAR Turgut ÖZAL’ın kalemini kıranlar kendilerine yandaş bulmakta gecikmediler Ancak, bu plan sadece Turgut ÖZAL’ın ‘ortadan kaldırılması’ ile tarihe gömülecek bir plan değildi Birilerinin daha bu işe dâhil edilmesi gerekmekteydi Sıraya mutlaka Ebulfeyz ELÇİBEY’in de konulması gerekmekteydi…”
“COUNCİL ON FOREİGN REALİTİONS/CFR böylelikle, kendi çizdiği dışına çıkanları cezalandırmış, geride kalanlara da dikkat edin, sözümü dinlemezseniz sonunuz böyle olur imzalı mesajını bırakmıştı…”
“Kaza öncesi Kahveci ailesini altına alması için dev bir damperli kamyon yola çakmıştı. Ama daha önce bu kaza gerçekleşmişti, kaza yerinin yakınından geçen kamyonda, şoförün yanında bulunan adam aşağı indi ve olay yerine kısaca göz attı, istenen olmuştu ve olay yerinden ayrıldı… Örtülü Ödeneğe ismi belirsiz birisinden 2.533. 753 USD havale gelince bunun yanlışlıkla yapıldığı sanıldı. Ama Türkiye’nin sevgilisi haline gelen bir insanın “devlet adamlığına” ve “onurlu ve ilkeli” insanlığa yakışan tavrıyla Merhum Adnan Kahveci, yapılacak transfer işlemlerinde kullanılmak üzere hesabındaki para için bankaya bıraktığı talimatta, ‘Bu hesaba, 30 iş günü boyunca tarafımdan herhangi bir işlem yapılmadığı takdirde, hesap bakiyesinin XXXXX nolu hesaba, havale bedeli içinden alınmak suretiyle gönderilmesini rica ederim’ demişti.”
Merhum Kahveci’nin ölüm tarihi 5 Şubat 1993, Merhum Özal’ın ölüm tarihi 17 Nisan 1993, Azerbaycan Devlet Başkanı Ebulfeyz Elçibey’in darbeyle devrilişinin tarihi 4 Haziran 1993 olarak yer aldığı ikişer ay arayla bu ölüm olayları ve darbenin tarihi, Özal’ın Ufuk Ötesi projesini çok yakındaki birisi CFR’ye ihbar etti ki, bunun Mesut Yılmaz olduğu ima edilmektedir ve düğmeye basıldı…
Bu muhteşem iddiayı ortaya süren Anayurt Gazetesi’nin iddiaları arasında özetle aldığımız konu yukarıdaki gibi…
Merhum Kahveci eğer Örtülü Ödenek’ten kendi adına işlem gören hesap için ilgili bankaya o talimatı vermemiş olsaydı, 2.533.753 dolar para sağ kalan oğlu Cihan Kahveci’ye miras olarak kalacaktı. Öte yandan ANAP Genel Başkan adayı rakibi, gelecekte başbakanlığı sırasında yakın dostlarına ve gizli işbirlikçilerine verdirilen kredilerle 20 bankayı 52 milyar dolar hortumlatan başbakanlardan birisi olan Mesut Yılmaz’ın karşısında, haram parayla hiçbir ilişiği olmayan, ölümünden sonra telefon faturalarını dâhil borç bırakan, geçmişin Maliye ve Devlet Bakanı, geleceğin başbakanlığına talip Adnan Kahveci, Türk halkının yeni lideri olmaya hazırlanıyordu. Ve Türk siyaseti bir daha Adnan Kahveciler asla yetiştiremez ki, sistem de zaten buna izin vermez.
Türkiye’nin en fazla tercihli oyunu alarak meclise girmiş, en başarılı bakan, hayatının en aktif zamanlarında artık başbakan olarak Türkiye’yi zirvelere çıkaracak, ülkenin ekonomik, siyasal, sosyal, kültürel bağımsızlığını yeniden kazandıracak ve Baltık ülkeleri gibi ileri demokrasiyle refaha kavuşmuş bir Türkiye’nin varlığına CFR izin vermeyeceği açıkça söyleniyordu. Üstelik CFR, sözünü dinlemeyen ülkeleri cezalandıracağı ülkelerin başında hiç kuşsuzuz İslam ülkeleri ile Türkiye vardır.
CFR gibi dış güçlerin amacı; kendi yetiştirdiği beyin takımlarını ülkelerin en üst düzey birimlerine yerleştirmek, o ülkelerin akredite medyasını maniple etmek, iç ve dış politikaların dozajını vermek, o ülkede istediği tarım ürününü bile gerektiğinde ektirip biçtirmemek, iktidar ve ana muhalefetin liderleri ve de politikalarını belirlemek, kamuoyunu yönlendirmek, seçim sonuçlarını etkilemek ve o ülkelerde istediği liderleri iktidara getirmek, sömürülen ülkelerin eğitim sistemindeki önemli nüansları, çarpıklıkları hayata geçirmek, kamu düzeniyle ilgili aykırı kanunların meclisten geçirterek toplumu dejenere olmasını sağlayan bazı yasaların çıkmasını sağlamak…
Dışişleri Konseyi CFR’nin ceza yöntemi ise; Türkiye gibi ülkelerde barındırdığı üyelerinin sunduğu istihbarat bilgiler doğrultusunda müeyyideler uygulamak…
Cumhuriyet tarihinin en yoksul Maliye ve Devlet Bakanı Adnan Kahveci’nin ölümünden hemen 5 yıl içinde sergiledikleri hünerleriyle CFR’nin vazgeçilmez en yaman kahramanlarından Mesut Yılmaz, yalısı, marinada kotrası, yatları ve de olağanüstü malvarlığıyla kendi yolsuzluklarını kıl payı akladığı gibi, çıkardığı “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması” yasasıyla (aynı suçu 5 yıl içinde bir daha işlememek) cezaevinden yine CFR talepleriyle kurtarmıştı. Çünkü dış güçlerin istedikleri, temiz topluma giden bütün yollar tıkanmalıydı, halk yığınları kirliliğe bağışıklık kazandırılmalıydı…
Dışişleri Konseyi/CFR’nin bir başka müthiş yöntemini ise, 6 Kasım 2012 tarihli Ergenekon Duruşmasının gizli tanığı ve PKK’nın 2 numaralı lideri Şemdin Sakık şöyle açıklıyor:
“İki yıl önce Kürt açılımı ortaya attılar. İnsanlar da umutlanmıştı. ABD, Zübeyir Aydar, Murat Karayılan, Rıza Altun bunları uyuşturucu kaçakçısı olarak listeye aldı. Bu da demek oluyor ki, siz hangi İskandinavya ülkesine giderseniz gidin tutuklanacaksınız. Siz silah bırakırsanız sizi yargılarım demektir bu. Onlar da mecburen yeniden silaha sarıldılar. Çünkü ABD’nin düşmanı olanın yaşayacak yeri yok”…
ADNAN KAHVECİ Mİ, MESUT YILMAZ MI?
Bir taraftan 12 Eylül 1980 darbesi generallerince milletvekili adaylığı veto edilmiş, Maliye ve Devlet Bakanı gibi kilit görevlerde bulunmuş, ANAP Genel Başkan adayı ve rakibi Mesut Yılmaz bankaları hortumlatmışken, kendisi transfer işlemleri esnasında Örtülü Ödenek’ten harcama yaparken bile “ne olur ne olmaz, yukarıda Allah ve ölüm kalım var” diyerek bankaya verdiği özel talimatla, “30 iş günü içinde bu paraya dokunmazsam, geri iade edilsin…” diyen; mal varlığı olarak sıradan bir dairesi ile bir de arabası olan ve Cumhuriyet tarihinin en fakir Maliye ve Devlet bakanlarından biri Adnan KAHVECİ Mİ,
Yoksa, Osmanlı’nın son Başbakanı Damat Ferit dahil, Cumhuriyet Tarihi’nin en şaibeli Başbakanı diye kabul edilen, Başbakanlığında bankaların hortumlanmasında baş rol oynayan, hortumlatma esnasında mafya ile özel ilişkileri açığa çıkan, kumar masasında karanlık bir şahıs tarafından yumruklanıp burnu kırılan, burnunu kırdıranların hangi rant meselesinden olduğu açığa çıkmasından korktuğu için polise şikayette bulunmayan, sonra da yakalanıp DGM’de yargılanan burnunu kıran şahıstan şikayetçi olmadığını dilekçesi veren, yığınla yolsuzluk dosyalarını suç ortağı diğer merkez sağın başbakanı Tansu Çiller ile birlikte düşüren, şaibeli mal varlığı olan ve Yüce Divana ancak tek bir yolsuzluk dosyasını göndermeyi sağlayan ama bu dosyadan da suçlu bulunarak cezaya çarptırılan, ancak daha öncesinden kendisi yine kendi için çıkardığı özel yasa gereği cezaevine girmeyen Mesut Yılmaz mı,
Siz, CFR-Dış İlişkiler Konseyi’nin Türkiye üyelerinden biri ya da CFR’nin başkanı yerinde olsaydınız, ekonomik, siyasal ve kültürel bağımsızlığı elinizde bulunan Türkiye gibi bir Ortadoğu ülkesinde, kan gövdeyi götürdüğü, Müslüman kardeşlerin bombalarla birbirlerinin Kuran’ını camisini havaya uçurduğu bir coğrafyada politikalarınızı milimetrik olarak hayata geçirebilmek ve de istediğiniz verimi alabilmek için Adnan Kahveciyi mi, yoksa Mesut Yılmaz’ı mı yaşatırdınız, veyahut ta sizin ülkenizin çıkarları için hangisini Türkiye’nin başkahramanı yapardınız?
16.12.2012
Hilmi Sancak DedeoğluKayıt Tarihi : 16.12.2012 11:55:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!