HUZURLU YAŞAMAK
İnsanca yaşamanın, mutlu olmanın yolu birlik ve beraberlikten geçer.Birliğin beraberliğin olmadığı yerde huzursuzluk olur.Sevgide ve saygıda,dostlukta ve barışta birlik ve beraberlik yüce dinimizin de emridir.Ailede,iş hayatında ve sosyal hayatta sağlanan birlik çevremize de,milletimize de,ülkemize de artı değerler kazandırır.Daha güçlü bir toplum hayatının oluşumuna katkı sağlar.Zira sıkıntıların,huzursuzlukların ana ilacı sevgidir,diyalogdur.Sevgi ve hoşgörü olası problemlerin çözüm kaynağıdır.Maalesef geçim sıkıntısı,gelecek kaygısı,makam mevki beklentileri,insanları bazen negatif düşünmeye de itebilmektedir.
Birlik beraberlik ve pozitif düşünmenin önemini daha iyi anlayabilmemiz için, işçi sınıfının tarihsel gelişimini kısa da olsa bilmekte yarar var.Dünümüzü ve bugün bulunduğumuz yeri iyi bilmeliyiz ki,daha mutlu yarınların temelini atabilelim.
Dünyada sendikalaşma çabaları 1800’li yılların ortasına doğru başlamıştır.İşçi sınıfının o tarihlerdeki ilk amacı elverişsiz çalışma ortamlarının iyileştirilmesi,18 saatlik günlük çalışma süresinin azaltılması, insanca yaşayabilecek bir mekan ve ücret sağlanması idi.O dönemlerde iş kazaları, meslek hastalıkları almış başını gidiyordu. İşçilerin ortalama ömürleri 40 yaşlarını geçmiyordu.1857’de Amerika’da 40.000 dokuma işçisinin insanca yaşamak, insanca çalışmak isteğiyle greve çıkması sonucu çıkan olaylarda çoğu kadın 129 kişi yanarak can vermişti.1874, 1877 yıllarında işçi direnişlerinde onlarca kişi idam edilmiş, birçok kişi zindanlara atılmıştı.Yine Amerika’da 1 Mayıs 1886 ‘da 8 saatlik iş günü için 80.000 kişi direnişe geçmiş, bu sırada çıkan olaylar sonucu birçok insan ölmüş dört işçi lideri idam edilmişti.Dili, dini ayrı olsa bile daha insani çalışma şartları uğruna can verenleri rahmetle anıyoruz. Hamd olsun o günler geride kaldı. Sendikalar şimdi işçilerin hak ve çıkarlarını koruyan toplumsal bir örgüt olmanın yanında, toplumsal ve siyasal hayatta demokrasinin güçlenmesine de katkı sağlamaktadır.
Geriye dönüp baktığımızda bugün biz çalışanların çok şanslı olduğunu düşünüyorum. Elbette ki başta ekonomik yönden olmak üzere birçok sıkıntılarımız var.Ama bugün çalışma koşullarının iyileştirilmesi, iş kazalarının tamamen bitmesi için işverenler de en az işçiler kadar çaba sarf ediyor. Elbette ki her şeye rağmen yine ufak tefek de olsa iş kazaları meydana geliyor.Ama bunların önüne geçmek adına samimi bir çaba var.Bu iş sağlığı güvenliği seminerleri, ilkyardım eğitimleri, kılık kıyafet, alet edevat seçimi, risk analizleri vs. çalışmalarda net olarak görülmektedir.Tedbirler alınıyor, gürültü seviyeleri,ışık şiddetleri, sıcaklık ölçülüyor. Çalışanlar periyodik olarak sağlık taramasından geçiriliyor. Bu yönde ciddi harcamalar yapılıyor.Tozsuzlaştırma, çevre temizliği, çalışma yerleri ve sosyal tesislerde hijyenlik birçok fabrikanın olmazsa olmazı olmuştur. Kısacası insanlar 40 yaşlarında ölmüyor artık. Çalışanların motivasyonu, takım çalışması ruhunun oluşumu için yoğun bir çaba söz konusudur ki, bunlar geçmişe nazaran çok ciddi kazanımlardır.
Geçen yaz aylarında ailemle kısa süreli bir doğu turuna çıkmıştım. Bir gün Mardin Çimentoda misafir kaldım. Gördüklerim beni çok şaşırttı. Gerek misafirhanesi, gerek lokali, gerekse de oradaki beşeri ilişkiler tek kelimeyle mükemmeldi. Pırıl pırıl bir fabrika, tenis kortu ve öğretmeni, yüzme havuzu ve öğretmeni insana verilen değeri fazlasıyla gösteriyordu. Bir fabrikada tüm çalışanların katılımıyla tenis ve satranç turnuvası düzenlenmişti ki bu benim 25 yıllık çalışma hayatımda görmediğim, duymadığım bir olaydı. Karşımda Avrupa birliğine girmeyi çoktan hak etmiş bir fabrika gördüm. Bu çalışma hayatında bir şeylerin değiştiğinin, yaşam standartlarının yükseldiğinin net bir göstergesidir.
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta