‘bir şey’ yazmak istiyorum
- adına şiir diyorlar -
ve açılmayan paraşütümle
pike yapıyorum
sözcüklerin ortasına
bazen çakılıyorum kafa üstü
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
'şansa benzer öz' ve ya 'pikeye benzer şiir'... yoksa 'düşe batan kalem'... hangisi olursa olsun... öylecesine büyülenip dona kaldım... olağanüstü bir şiir... ve tarifsiz tat... kutluyorum.
bazen de
dört ayak üstüne düşüyorum
- şanslı bir kedi gibi -
‘düş bohçaları’nın üstüne
ve tadı damakta kalıyor
Anlamlı ve güzel bir çalışma . Kaleminizi kutluyorum.
12.05.2012 – İstanbul
Müjdat Bilgin
Şiir yazmak istediğinde yazılmıyor...Yazılsa bile tıpkı dediğiniz gibi adına şiir deniyor sadece...
Oysa şiir duygularının hiç beklemediğin bir anda yüreğinde fırtına koparması gibi birşey...En küçük bir ayrıntı belki garip bir müzik yüreğin bam teline bastığında işte o zaman yere çakılmazsın şair duygularında zirve yaparsın ki okuyanın içine işlemesi değildir mesele kelimeler döküldükten sonra ruhunun ne hissettiğidir şiir...Tebrik ediyorum...Anlatım mükemmel...Sağlıcakla...
Ustatan böyle güzel şiirler okumak ne güzel.
Yüreğine salık,
Kalemin daim olsun usta kalem.....
Tabiri caizse şöyle bir durum...:
'Hadi bir şiir yazayım', dersen... Alır kalemi eline, oturursan başına defterin, kağıdın... Elbet yazarsın. Ama bir şeyler eksiktir, gelmemiştir o başka... Yazdığınla kalırsın...
Ya da...:
Bi şarkı duyarsın hafiften... Gönül tellerin titrer.. Maziden, geçmişten... Veya bir rüzgar eser bahçedeki asmadan, pencereden içeri girer... Tüllerin kalktığı gibi kalkınır içindeki hisler... Hele 'bir çift gözle karşılaşırsan' yolda, izde... Aşina bakışlar gelir durursa gözlerinin koyusunda...
Gel de yazma... Hadi yazma!
İşte 'dört ayaklı kedidir' o anda şair, ne bileyim şiir yazan...
Ismarlama olmuyor diyorsunuz değil mi Müjdat Bey? Aynı kanıdayım.... Kutlarım, efendim...
Müthişşşş..imgeler harika yerlerde yerlerini almış...Etkileyici ve tam deminde bir yürek sesi...Sevgili Müjdat hocam aklıma Özdemir Asafın bir şiiri ile kutluyorum o güzel yüreği..
Kim o deme boşuna, benim ben.
Öyle bir ben ki gelen kapına,
baştan başa sen..(işte o kişi sensin sen)
muhteşemdi şairrrrrrrrrrr,sözlenecek tek söz,kocamanından kutlarım,kaleminiz hep duru sular gibi çağlasın. bazen şiir diye neler okuyoruz üstadım,yürek sesinizden ilhamınız eksik olmasın......
sevgi dolu kalın e miiiiiiiiiiiiiiii ..........
bazen de
dört ayak üstüne düşüyorum - şanslı bir kedi gibi - ‘düş bohçaları’nın üstüne ve tadı damakta kalıyor... bu çok etkili ve içten dizeler için kutluyorum değerli şairim...
Yine büyük bir beğeniyle okuduğum bir şiir. Genel anlamda, her şiirde kelimeler hemen hemen aynı olsa da, anlatımı ve ifadesi başka yerlere götürüyor okuyucusunu. İşte ustalık derim ben buna....Tebrikler değerli şair. Saygılarımla.++
Eh ne diyebilirim ki.O ince duygular dile gelerek yazılan çok çok kıymetli eser.Yüreğinize ve ellerinize sağlık.+ Ant.Selam ve saygılarımla.GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ
Bu şiir ile ilgili 27 tane yorum bulunmakta