Sora durdu insanlar,
neden bu semalarda bulunmaz kuşlar diye...
bir gökyüzüne baktılar,
bir uzaklıklara...
sonra sulara dayadılar düşüncelerini...
ıslaklıklara aldırış etmeden
olmayan kuşların sevdasına durdular...
kuşlar ki bu semalarda
dünlerden daha geçmiş bir zamanda görülmüşlerdi
gidişleri göç mevsimine rastlamamıştı.
Martı yoksunu bir su birikintisi vardı
hemen baş ucunda bu kara parçasının...
sonra martıların olmadığı kadar ufuklar...
bu ufukların sonunda sevdalıklar...
insanların yüzlerinde
yaşamak istedikleri mevsimin izleri vardı...
her yüz kendince esmer..
her esmerlik şehrin kara taşlarına inat yürekler kadar beyazdı...
Surların sulara en uzak olan yamacından
bir ezgi yükselirdi,
anlaması gerekenlerin anlayacağı bir dilde...
sonra sebebi belli olmayan yağmurlar başlardı...
ardı gelmez yok oluşular,
unutulmuşluklar takip ederdi gidişleri..
günün finalinde surlardan sulara karışacak,
erkek adama yakışacak intiharlar vardı....
Demiryolunun öte yüzünün çocukları vardı...
o çocuklar ki yolun bu yakasına yabancıydılar..
günün belli saatlerinde
belli şeyler sattıkları tepsileri
bu tepsiye ev sahipliği eden baht karası saçları vardı...
Aşk nedir bilmezdiler..
dünyası platonik birer duvardılar..
ağlamayı doğduktan birkaç zaman sonra unuttular...
Gece dam uykularında
yıldızlara anlatırdılar boğazlarında düğümlenen imgeleri...
sonra uykuyu karşılardı dillerinde ki ezgi...
ezgi uykudan önce gelir,
sabah güneşi ile biterdi..
ve çocuklar her gün ki rutin hayatlarına giderdi....
demir atacak liman bulamayan tekne misali...
Dar sokaklar ve elinde süpürge,
düşleri sokağın tavanı renginde,
saklı sevdaları türkçeye yabancı kızları vardı bu sokakların...
çakır gözlerindeki nem neleri anlatırdı
kim bilebilir..
soramazdılar kimselere
yazgılarının karasının hangi tonda olduğunu....
onlar renklerden sadece siyaha aşinaydılar..
matemler.. yok oluşlar ve vuruluşlar hep siyahtı..
ve dar sokakların kızlarının dünyasında
her renk kendince haklı bir siyahlıktaydı...
İkliminde her dem ayrılık kokan krizantemler yetişen
bir künyesi vardı bu şehrin..
mağlubiyetlere aykırı bir maya katılmıştı insanların hamuruna...
caddelerde insan kalabalıklarının olduğu saatler belliydi...
ölümler geleceği vakite sadık
dualar sadece yitirilenlere yakılan ağıtlara karışırdı...
bu şehir ölümlerin tümüne herdem gebeydi...
ağıtlar yakılırdı..
ve türkü mayalı fısıldamalar..
şehir ağlar..
geceler
gerilla sessizliğinde
birer deprem olurdu.
Kayıt Tarihi : 16.7.2008 11:24:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

gökyüzünün sokak çocukları martılara selam olsun ...
ve türkü mayalı fısıldamalar..
şehir ağlar..
geceler
gerilla sessizliğinde
birer deprem olurdu.
cok güzel bir yürek...fikrinize sağlık
dualar sadece yitirilenlere yakılan ağıtlara karışırdı...
bu şehir ölümlerin tümüne herdem gebeydi...
ağıtlar yakılırdı..
ve türkü mayalı fısıldamalar..
şehir ağlar..
geceler
gerilla sessizliğinde
birer deprem olurdu.
ŞAİRİM GÜNÜMÜN ŞİİRİYDİ...
GERİLLA SESSİZLİĞİNDEKİ GECELERİN DEPREMİNİ VE BİR ŞEHRİN BİR YÜREĞİN ÇIKMAZ SOKAKLARINDAKİ HÜZÜN KALDIRIMLARINI NE GÜZEL ANLATMIŞ İFADE ETMİŞSİNİZ ...
KUTLARIM....
TÜM YORUMLAR (4)