(Adı Faili Meçhul Olup, Faili belli olanların Anısına )
Bir adam tanıdım,
Ayağında ökçesiz potini,
Sırtında param-parça ceketi,
Ne olduğu belirsiz,
Tıka-basa dolu bir çantası.
Sakaldan kaybolmuş çehresi,
Kırışmış alnı,
Rüzgar kurusu yüzünde derin çatlakları,
Aklara bürünmüş,
Omuzlarına düşen saçları vardı.
Bir adam tanıdım,
Kiremitleri kırık,
Camları naylondan pencereleri,
Yarım adam boyu kapılı bir bahçesi,
Sayısız sonbaharın sarı yaprakları arasında gözledim onu.
Bak, bugün yine gördüm aynı adamı,
Her zaman ki saatinde,
Eğilerek sıyrılıyor avlu kapısında,
Yine omuzları düşük,
Boynu bükük.
Şöyle gözlerini dikip bakıyor,
Şehirlerarası oto yola içten bir of çekerek,
İlk kez gözlerinin bakışına tanık oluyordum,
Ne de güzel bir parıltı vardı gözlerinde,
Hani sakalı olmasaydı "yakışıklıdır" diyecektim ona,
Sırtında kamburu,
Paytak yürüyüşü bozuyordu filinta boyunu.
Öyle korkulacak adam değildi,
Ama bizim sokağın veletleri her gördüklerinde onu,
"Deli" deyip ardından bağrışmasalar,
Yine de iyi adamdır,
Aldırıp da bakmaz,
Kızmaz veletlere,
Okşar gibi bir bakış,
İçten bir gülümseme belirir yüzünde.
Bugün yine aynı durakta,
Aynı 302 yolcularıyız,
Şöyle usulca yanına sokulup,
Belki konuşur diye bir "merhaba" dedim ona,
Lakin yine konuşmadı,
Bizim adam aynı adam,
Ne bakar ne konuşur,
Öyle belli-belirsiz bir ayak uçlarına bir benden yana bakıp durdu.
Ve bir gün kapıdan sıyrılıp çıkarken,
Karşı evden bir kadının,
Acıyarak baktığını gördüm ona,
Gözden kaybolup giderken,
"Kimdir?" diye sordum kadına,
Önce sustu,
Sonra göz yaş yaları süzülürken yanaklarından,
"Delidir diyorlar.
Ama öyle bildik bir deli değil,
Soğuk bir eylül akşamında başladı,
Bitmeyen suskunluğun hikayesi,
O zamanlar gençti,
Umut doluydu,
Sevdiği vardı hergün karşı durakta beklediği,
Sonra cesedini buldular kuytu bir köşede,
Bir-üç-beş derken,
Sustu,
Ağladı,
Aynı durakta bekledi belki gelir diye sevdiği,
Ve sonra duyduk ki;
Yüreğinden vurmuşlar sevdiğini,
Faili meçhul bir namludan çıkan kurşunla,
Bundandır öfkesi ve acısı,
Bundandır bitmez-tükenmez yol boyu seyredişleri" dedi kadın,
Ağlayarak kapadı kapısını yüzüme.
Bir sabah yürüdüm onunla yan-yana,
Adını sordum,
"Nereye?" dedim,
Durup yüzüme baktı,
Anlamsız bir yüz ifadesiyle,
Ve yürümeye devam etti ben de ardından.
Zifiri karanlık bir gecede,
Kaldırım taşına kurulup beklerken onu,
Bir hayalet misali süzüldü yanı başıma,
Bağdaş kurdu hemen kıyımda,
Filtresiz bir sigara uzattı bana,
Öyle dertli bir iç çekişi vardı ki;
Sigarasından yükselen duman geceyi yırtarak yükseliyordu,
Suskunduk,
Sonra bir hıçkırık,
Ağızdan uçarcasına çıkan bir söz,
"Umut" dedi.
Kaç sabah,
Kaç gece ,
Bekledim aynı yerde,
Yoksa yolunumu değiştirmişti,
Belki sarı yapraklar arasında uyuya kalmıştır,
Durağa da uğramıyor,
Yolu da gözlemiyordu artık,
Yerin dibine girmedi ya bu adam...
Ben,
Çocuklar,
Ve bir de yaşlı kadın merak etmiştik onu,
Ama o yoktu...
Bir kadının feryadı ilişti kulaklarıma göğü yırtarcasına,
Ağaran tan yeriyle,
"Kendini kavak ağacına asmış,
Asmış kendini..." diyordu karşı komşusu yaşlı kadın.
Bizim adamın son kez "umut" deyişini anımsadım,
Buza kesmiş toprağa verirken cansız bedenini,
Aynı kadın,
Ve bir de ben vardım yanıbaşında,
Veda ederken ona ;
"Umut olduğunu öğrendim başka da bir şey" dedi yaşlı kadın,
Tıpkı benim dudaklarından ilk ve son kez umudu duyduğum gibi.
Ekim 2002
Konya zindanı
İdris Sefil
Kayıt Tarihi : 1.9.2024 21:24:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İdris Sefil](https://www.antoloji.com/i/siir/2024/09/01/adi-umut-7.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!