Adı Serkan'dı,
Adını yüreğime yazdığım.
Gözyaşlarıyla alev alev,
Adı Serkan'dı unutamadığım.
Ay tutulurken gözlerinde,
Bir buldum, bir yitirdim...
Dev bir öfkenin gölgesinde.
Büyümüştür,
Belki mutludur, yeryüzünde.
Belki de hala ağlıyordur.
Kuytu bir köşede.
Yabanıl bir ufkun şafağı vurdu gözlerine,
Dördüne doğru ağır aksak
Devriyeler başında dikilirken,
Uzayıp gidiyordu, ince, narin bir yaprak.
'Götür' dedi, 'götür beni de anne'.
O,ardımdan ağladı dokunaklı,
Ben, çaresizliğimden.
Adı Serkan' dı, unutamadığım.
Ezberlemişti hiç tanımadığı 'anne''yi.
Hep 'anne' diyordu,
Herkese 'anne'.
Kıvrık kirpikler arasından,
Mahzun mahzun bakarken.
Dilerim, bitmiştir ağlaması.
Sarışın, beyaz, esmer çocukların,
Bölünen bakışları arasında.
Durgun sulara atmıştır oltasını,
Belki de eştir, babadır karanfil kokulu,
Çocuklarına....
Adı Serkan'dı.
Gözyaşlarıyla bulutlandı gözleri.
Doğmanın acı öyküsüyle,
Fırtınalardan düşen bir yaprak gibi,
Tekmeledi bakıcısını.
Koştu, bacaklarıma sarıldı.
Lanet okudum, çaresizliğime,
Lanet okudum, o günahkar anneye.
'Anne' dedi, ağladı.
Yırtılan ipek sesiyle.
'Anne' dedi, ağladım, yüreğim paramparça..
Çok isterdim, ona anne olmayı.
Olmadı, olamadım.
(Nehirler de Susar adlı kitabımdan)
Suna DoğanayKayıt Tarihi : 8.6.2005 14:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
ADI SERKAN Adı Serkan, yaşamın hüzün tohumlarının savrulmuş parçalarından biridir. Nice Serkanlar vardır ağlayan. Nice Serkanlar ziyan olup giden! İşte benim Serkan'ım da bunlardan biri sadece. Seksenli yılların Ekim ayıydı, hiç unutmam. Birkaç öğretmen arkadaşımla çocuk yuvasına gezi yapmayı planladık. Kalabalık bir öğrenci grubuyla yetim çocukları ziyarete gittik. Oyuncak, giysi, yiyecek... Aklımıza ne gelirse çocuklara götürdük. Onları kendi ellerimizle giydirdik, oyuncakları paylaştırdık. Bu geziye, o zaman beş yaşlarında olan ortanca kızımı da götürmüştüm. Çocuklar oynarken, biz öğretmenler ve görevli hanımlarla onları izliyorduk. Bir köşeye kıvrılmış, sessizce duran küçük bir çocuk dikkatimi çekti. Kızımın kulağına fısıldayarak onu oyuna dâhil etmesini söyledim. Gözleri ışıl ışıldı, kirpikleri kaşlarına değiyordu neredeyse. Sonunda o da oyuna katılmıştı. Az önceki sessizliği neşeye dönmüştü adeta. O kadar mutluydular ki, gözümü onlardan ayıramadım. Bir ara ben de onlara katıldım. Çocuğu kucağıma alıp sevdim, birlikte oyuncak arabaları yarıştırdık. Her defasında benim yürüttüğüm arabaya çarpıp kahkahalarla gülüyordu. Sonra boynuma atılıyor ve sıkı sıkı sarılıyordu bana. Adı Serkan'dı küçüğün. Bakıcısından öğrendiğime göre; anne ve babası ayrılmış, çocuğu terk etmişlerdi. Hiç ziyaretine gelen olmamış. Kısacası kaderine terk edilmişti. İçimde kopan fırtınaların etkisiyle ve hüzünle onu izliyordum, çok üzülmüştüm. Hatta annesine lanet okudum. Şartlar ne olursa olsun, onu böylece yüzüstü bırakmamalıydı diye düşündüm. Belki doğru, belki yanlıştı aklımdan geçenler. Kadının ne durumda olduğunu bilmiyordum. Kim bilir hangi şartlarda bırakmak zorunda kalmıştı yavrusunu! Ama ne olursa olsun, hangi şartlarda olursa olsun, yaşadıklarını onunla paylaşmalıydı diyordum kendi kendime. Gitme zamanımız gelmişti artık. Öğrencilerimizi toplamaya başladığımız anda kızılca kıyamet koptu. Serkan kızıma sarılmış, bırakmıyordu. O güzel gözleri bir anda kan kırmızısına dönüştü. Ağlıyordu, çığlık çığlığa. Bütün bakışlar üzerindeydi. Neye uğradığımı anlayamadım. Kızım da ağlıyordu. Birbirlerine sarılmışlar, ayrılmaz bir bütün olmuşlardı sanki. Yanlarına gittim, kızımı götürmek için kolundan çektim, ayrılmıyorlardı. Sonra bacaklarıma sarıldı, çığlıkları devam ederken gözleri tanınmaz haldeydi. Bunca yıl geçmesine rağmen, hala o çığlıkları duyar gibiyim. “Götür beni anne” diye ağlıyordu. Kızım da yalvarıyordu. “Ne olur anne, götürelim. Kardeşim olsun, ben bakarım” diyordu. Ancak, bu riske giremezdim. Çalışıyordum ve bir çocuğum daha vardı. Kendi çocuklarıma başkaları bakarken, bir çocuğun daha sorumluluğunu göze alamazdım. Yüreğimi ve gözlerimi orada bırakarak ayrılmak zorunda kalmıştım. Bir kez daha kızdım haksızlığa, bir kez daha! Neşeyle çıktığımız o gezi, yerini hüzne bırakmıştı. Yol boyu hep onu düşündüm. Çığlıkları kulaklarımda çınlıyordu. Yıllarım çocuklar arasında geçtiği için, onları çok iyi anlıyorum. Ancak yaşam şartları karşısında eğilmek zorunda kaldığım için de isyan ediyorum çocukları harcayan tüm çürümüş zihniyetlere. Adı Serkan şiirimin içinde taze gözyaşları vardır. Serkanlar mutlu olsun, mutlu büyüsünler istiyorum. Tüm çocuklar, sizleri çok seviyorum.
Çok güzeldi yüreğinize emeğinize sağlık
Saygılar kaleminize
Yeni yılın tüm insanlığa ve ülkemize barış, mutluluk getirmesi dileğiyle yeni yılınızı kutlu olsun nice nice yıllara
Karamanlı Aşık Çağlari
SERKAN
bildiğim hâlâ, çocukları çok seviyorum, gençlerin hayranlarıyım... çaresizlikler de acıtıyor, çaresizlikte yetimlik kadar acı duygudur derim hep...
ama kararlı olarak yaptığım hâlâ, çaresizliğimden belki, lanet okuyorum, üstesinden gelinemeyen sorumsuzluğun bu umursamazlığına... lanet okuyorum eğitim düşüklüğüne, öğrenim zayıflığına...
lanet okuyorum, öğrenimin bir diploma almak sayıldığı, bu bilinçsizlik birikimi hali, çocuklarımızın dayandığı acılardan daha çok acıtıyor...
yani, okulda not alarak sınıf geçmeyi öven duyguları lanetliyorum....okulda bana hayat öğretilmedi diyebilen okumuşları lanetliyorum...
okulun sadece okuma yazma öğrenme olduğuyla, yaşama hazırlanmaya bir kolaylık olarak algılanamayıp, adam da olduğu sanısıyla yetinenleri lanetliyorum...
kütüphanelerde yığılı kitaplara göz gezdirmeyi öğretemeyen acaba okullarımız mıydı diye düşünmeye de kendimden utanıyorum.... kendimi lanetliyorum... yaşamın hep ve sadece öğrenme olduğuna sorumluluğu üstlenmeyi neden başaramıyoruz duygusu acıtıyor beni...
bakımevlerimizin yeterliğini denetleme çabalarında belki eksikler beliriyor olduğudur, bu lanetlemeye neden olan acılar...diye düşüncem acıtıyor beni...
Bilinç düzeyi yükseldikçe, acılar azalabilecek ümidine dilerim bu enfes çalışmanız duyarlıklar ve ilgilere neden olabilecek...sevgisiz büyüyen çocuk sayısı azalacak... yavrularından ayrılmaya terkedilen, yetim bırakılan bilinçleriyle, annelerin sayısı azalacak...
her yetim kalan bir çocukla, anne de yetimleşiyor, baba da... her yavrusuz kalan anne babalar da yetimlerdir... evlat edinme yasaları, çocuk büyütmeye olanaklı ailelerin olduğunu tespit ederek, çocukların bir aile ortamı bulabilmelerine şans olarak değerlendirmelerine çalışılmalı belki...
bu çalışmalarınızı paylaşımınıza teşekkür ediyorum... duygularıma, sahnede seyredercesine gerçeği yorumlayan sadeliğiniz vesile oldu... okunan (ilk) şiirlerde etkilenmeyi sınırlamalı bilincime hakim olamadım, bağışlayın efendim...
saatlerce kaldım şiirinizle baş başa... okuyup geçemedim...sağlıklı deneyimlere olguları yapıcı besleyebilmeye başarılı bir çalışma...
sevgiler, saygılarımla
TÜM YORUMLAR (57)