Bağrıma düşen korun,
Körüğü sendin evet.
O umutlu adımların,
Yokuşu sendin evet.
Hele bir çıkıp gelsen;
Can düşer us’uma gülüm.
Yeşerir kuruyan yanım,
Savrulmaz tende külüm.
Seninle başladı hasretin günü yazık!
Hasretindi evet, aşıma kanlı azık!
Hele bir çıkıp gel de,
Varsın açmasın dalında çiçek,
Kokunu kâtre kâtre,
Zulaladı bu yürek...
Biliyorum...
Baş ucumda ölümün,
Soluğu ağır ve durgun.
Kainatta her gülün,
Adı sende vurgun...!
Gidişin...
Yangını şehrimde her sokağın,
Ardından sesi gelir hasretin ağır adım.
Hele bir çıkıp gelsen;
Aldırmam yankısına rüzgarın.
Hele bir çıkıp gelsen;
Müjdesi duyulur baharın...
Canıma can bilinmiş,
Soluğunun her zerresi.
Bu kaçıncı bekleyiş,
Bu kaçıncı aşk cemresi.
Geceler suskun ve donuk,
Geceler bin başlı mavi hançer,
Kimse bana demesin”bu yara geçer”!
Hele bir çıkıp gelsen;
Savrulur apansız şafağım.
Hele bir çıkıp gelsen;
Resmini çizmezsem alçağım!
Titreyen sesine seherin,
Suç olmuş aldığım tüm nefes.
Faydasız ve azap verici,
Ağzım dilime kafes.
Suskunluğun adı sendin yâr,
Böyle mahzun bakışın sahibi sen
Kaç ayna varsa kırdım dün gece,
Bölünmüş kuytularda kalsın istedim gâm
İstedim ki sonsuz bir heyecanın sesi kalsın kulaklarında,
İstedim ki ziyankar baharın gülü açsın yanaklarında,
İstedim ki ateş böceklerinin ışığıyla yol bulsun umut,
İstedim ki elimde bir şey kalsın,
Hani etli,kanlı ve işte somut.
Her şafak suçsuzluğumu yargılar benim,
Her ışık, tenime kan benim.
Söylenecek hangi söz kaldı gülüm?
Ya da hangi yüreğin depremindesin?
Söylesene sevgili,
Gidişin neleri kopardı bu bedenden,
Eli dize vurmaktan gayrı ne geldi elden.
Akşam sefasının dalları neden kırık?
Asfalt yolların her yanı neden yarık?
Hasretin cinayetine bulaştırmadan tanık
Vurup gitmekten gayrı ne geldi elden.
Ey soluğuna müptela olduğum sevgili,
Sıra dışı bir yaşamın ağır adımları bu.
Bu masum kahramanlıkların uçarı yanı bu.
Sonsuz bir hüznün gölgesi asılı şakağımda
Bu kaçıncı kurşun gönül nişangahımda.
Ölgün bir bekleyiş şimdi anıma yakışan
Gerçek bir göz yaşıydı gamzemde soluklaşan.
Kırk ikindi vaktinin birikmiş âhımı sesim?
Yıkılmış bir viranenin resmimi cismim.
Hele bir çıkıp gelsen;
Menekşeler sevince duracak saksılarda,
Dalı yeşerecek akşam sefâlarının,
Zulmetine ziya yağacak karanlıkların.
Kan donuğu belki de,
Tavşan telaşından kalma nabzım,
Her gece bendim evet
Yolunda aşikâr hüzzama çalan sazım.
Efkarlı bir cıgara nârıydı,
Dudağıma lâl olmuş her sözcüğün toplamı.
Derin bir “off”tu belki de kurtaran
Dil hapsine müebbet yemiş o ağzı...
Susturamadım evet şiirimdeki binlerce âhı
Titreyen o kalemdi belki de isminin yitik şâhı,
“Belki”ler ardı ardına dizildi acep nedendir?
Allah’ım bu aşkın sonu da hüsranla biten midir?
Hele sen çıkıp gelsen;
Her “keşke”yi bir bir asmazsam şerefsizim,
Her “belki”yi kurşuna dizmezsem nâmerdim.
Şimdi ne yazsam yarım kalacak biliyorum,
Biliyorum uykusuz saatlerim azacak yine.
Yine bin düşünceye dalacak yine.
İşte gülüm neylersin..
İşte bu son cıgara; daha gecenin üçü,
Yazık şu halime ki
Bu günde öldüremedim ölümü.
Aslında her gece,
Baş ucumda ölümün,
Soluğu durur ağır ve durgun.
Keşfine temâşa her açan gülün,
Unutmadım! adı sende vurgun...!
Kayıt Tarihi : 13.6.2006 13:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)