Gitmek var, kalmak var...
Gitmeye karar vermek, kalmaya mahkûm olmak var.
Dünyanın bin bir türlü hali var yani...
En kötüsü de sonuçta ayrı düşmek var. Yalandan yanlıştan, beceriksizlikten, sorumluluktan, sorumsuzluktan, kaçıştan, gurbetin çağırışından,zorunluluktan, velhasıl pek çok nedenden dolayı ayrı düşüyoruz…
Dilimizden koptuk. Dilimiz döndüğünce de anlatmaya çalışıyoruz. Kökümüzden, kültürümüzden kopup iki arada bir derede sıkışıp kaldık. Ruhen göçebe insanlarız biz. Göçebeliğin tüm şartlarını sonuna dek zorlayarak evimizden, köyümüzden, kentimizden ve hatta ülkemizden koptuk. Yaban ellerde, değersiz ayrık otları gibi dikilmiş duruyoruz. Ayrık otu ne kadar dikse, o kadar işte! Demem o ki, yaşamaya devam ediyoruz. Yaşamak ise önce ayrı düşüp, sonra da ayrı düşmenin çilesini çekmek değil midir zaten?
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.