Âdem baba ile Havva ananın çocuklarıyız.
Biraz bencil, biraz geçimsiz, biraz haşarıyız... (mı?)
Tozlaşmışız bitkiler, çiçekler gibi!
Her birimiz bir yana savrulmuşuz.
Yağan yağmurlar, akan seller,
Çakan şimşekler, düşen çığlarla,
Bizi hiç umursamayan zamana rağmen,
Razı olmasak ta tanımışız mekânımızı yerimizi...
İç içe sığamamışız, geçinememişiz koca dünyada.
Sevgiyle, korkuyla bilmişiz haddimizi.
Amca, hala, komşu, amir, adaş, hemşeri, sevgili olmuşuz birbirimize.
Soylar, klanlar, aşiretler oluşturmuşuz,
Birleşmişiz buluşmuşuz, çekememiş darılmışız.
Coğrafyalar renklerimizi belirlemiş...
Bölmeye kalıkınca birbirimizi;
Bahane mi yok?
Bıyıklılar bıyıksızlar, saygılılar saygısızlar,
Gözü çekikler, burnu büyükler,
Ağzı açıklar, kulağı kesikler,
Suratı asıklar, kaşı düşükler,
Ciğeri yanıklar, bağrı delikler,
Dişi dökükler, boynu bükükler,
Alın size Ademoğullarından manzaralar....
Çeşit çeşit diller konuşmuşuz,
İşi ilerletmiş Tanrı'ya giden ayrı ayrı yollar bulmuşuz! ?
Sınırlar çizmiş, bayraklar dikmişiz.
Yasalar koymuş, suçlular türetmişiz.
Paralarımızı tedavüle sokarak sürünmeleri başlatmışız.
Enflasyon, develüasyon, kapütülasyon,
O losyon, bu losyon derken;
'Kurtar bizi babaaa! ' diye feryatlara başlamışız.
Duyanlar duymuş Adem babamız bir türlü duymamış bizi...
Nice liderler çimlendirmişiz aramızda!
Her biri kendi nemalandığı ülkesini ön plana çıkarmış övünerek.
Biz - siz diye ayrılmışız,
Birbirimizin kutsallarına dil uzatmışız.
Uzaya gitmişiz, gönüllerimize giden yolu görememişiz bir türlü...
Hastalıklar icat etmişiz,
Kırgınlarla, salgınlarla, açlıkla azaltmışız birbirimizi.
Savaşlar demişiz döktüğümüz kanların evrenselliğine!
Maziden geleceğe kin tohumları ekmişiz böylece,
Bastığımız topraklar gülmüş üstümüze...
Akıl almadık meslekler icat etmişiz;
Bir geleneğin yasak saydığı şeyler başka bir coğrafyada normal sayılmış.
Ayıpları, yasakları, kuralları biz koymuşuz.
İlkel, çağdaş, modern, sıradışı kategorisini biz oluşturmuşuz,
Yönleri, zamanı dilimlemişiz.
Kiminin doğusu başkasının batısı olmuş.
İsimler takmışız, yetmemiş lakapları eklemişiz.
Takıntılarımız, fobilerimiz olmuş,
Kimimiz cahil kalmış; olmamışız,
Körlük, sağırlık, pelteklik özür sayılmış kimi yerde,
Kimi de radikal sayılmış bu sayede.
Her felaketten zenginler türetmişiz,
Köylü her ülkede köylü kalmış
Garip her yerde garip yine de...
O yetmemiş birbirimizi yemeye başlamışız yokluktan,
Kurtarıcılar, partiler kurmuş peşine takılmışız,
O da yetmemiş takımlar tutmuşuz,
Kas gücümüze yüklenmişiz,
Beyin gücümüzü cüceltmişiz;
Hatta avlanmayı meşru kılmak için spor saymışız.
Savaş provaları yapmışız.
Doğulular batılılar,
Askerler siviller,
İlericiler gericiler,
Sağcılar solcular,
Şu gazeteyi okuyanlar, bu gazeteyi okumayanlar,
Alttakiler üsttekiler diye diye,
Bölük pörçük bölünmüşüz...
Lojilere itibar etmemişiz, dogmatik takılmışız.
Kimi doğal saymış tüm bu olup bitenleri.
Kimi, sebeplerine dayanamamış kardeşsizliklerin!
Sosyoekonomik bir sonuçla bağdaştıranlar olmuş,
Etimolojik demiş kimi!
Filoloji, morfoloji, ekoloji derken bu kez de lojilerle bozmuşuz kafayı!
İşin gerçeği; Adem babamızla Havva anamız,
'İkimize bu dünya çok dar geldi,
Biz çok ezildik, bari çocuklarımız ezilmesin' moda deyimiyle,
İpin ucunu puştlara bırakıp tüymüşler güyâ,
Hem de; sınırsız, sorumsuz özgürlükler adına...
Cahil; parasıyla doğrulatmış savunduğu yanlışlarını.
Tüm kardeşler tanımaz olmuşuz birbirimizi!
Adem babamızla Havva anamız utanmışlar bizden,
Ve mahşeri beklememişler,
Bizi birbirimize dost-düşman,
Öksüz, yetim, sahipsiz bırakmışlar.
Belli ki sırf bu yüzden....
20.05.1988 / ANKARA
(BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ DİYARI adlı şiir kitabından.)
Kayıt Tarihi : 27.1.2007 16:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Köylü her ülkede köylü kalmış
Garip her yerde garip yine de...
Yılmaz kardeşim ne güzel anlatmışsın insanlığın ayıplarını, yüzkarasını ve kurtlar sofrasını.Çok güzel bir şiir kutlarım
TÜM YORUMLAR (1)