-Yeryüz karanlıkta inşaa edilir-
Ve soğuk fırtınalı bir kış günü
Yedi kollu kapısından geçerek
Yedi kulenin yükseldiği düşsel tepeye
Sanki bir kuyudan asılır gibi çekti
Bitirilmiş kitaplarla dolu raflardan güneşi gece
İşte o an bir çok defa okuduğum bir masal gibi
Bir çok defa söylendiğim bir isim
Çıkıp geldi eski bir lahitten daha korunaklı
Daha korunaklı küçük bir şiirin içinde
Küçük bir kaderi sığdırmış aklımın hatırhanesine
Havva!
Seslendim ona seslendim milyonlarca yıl önce de bu isimle
Kaburgamdan koparıp yalnızlığımın acısını söksün o kadın sabrı diye
Şahittir bu gezegenin denizleri
Onun için döktüğüm gözyaşlarından ibaret
Ve dağları mühürlenen kıyamete dek ayak izlerimle
Git ve gel zaman denilen karanlık huniye
Milyarlarca yıldızın saçıldığı evreni sürükleyen yaratıcımın eline
Yalvardım kovulunca giydir o karanlık giysiyi
Çıplağım Havva’sız bir cennette
Zira gönüllü idim çürüyen bir gövdeye
Aldanışımın hikayesi de kurtlu bir meyve
“Bir elma ki beni sana yasaklar mı bizi tanrıya
Bir elma ki cennetin anahtarı
Yaratıcının yaratısı mıdır hizmet etmiyorsa yaratılışa”
Anlayamadım iblisin saklandığı yeri
O kadar güzeldi ki Havva’mın söyledikleri ve sesi
Ve kopardığım günahı dişlerken kapanan gözleri
Heykelimin çamuruna yazılmıştı bütün diller
Kelimeler, kaderler, ölümler
Ve oğlum Habilin’in sonsuz trajedisi
Oysa sadece Havva dedim günahkar sevgime
Bütün evrene ol dedi ve oldu
Sürdü iblisi ve beni ve günahımı yeryüzüne
O küçük elin ve yüzün ince uzun saçlı gölgesine
Kara tüylerini dökerek geçti bir karanlık
Tanrının sürgün emriyle zamanın önüne
Ölümlerin çobanıydı sanki
Bir gün oğlum Habil’i gömdüreceğinden emin Kabil’e
Anlıyorum size biraz korkunç gelebilir fakat
O küçük elin ve yüzün ince uzun saçlı gölgesi de ürperdi
Tüylerini böyle dökebilen bir karanlık
Daha ne kadar uçabilir uçabilir ne kadar daha kaderini
Beslemeden kaderlerin kederiyle diye
Bir sapanı ya da bir sopayı tutabilse bu küçük yüzün küçük elleri
Bir kafesin içinde bir kafesten daha az döker miydi bu garip çobanın tüylerini
Belki o da istedi ebedi bir düşü sayıkladığım ismin hecelerine gizlemeyi
Tanrıdan habersizce ama bu bir rüya yitik bir sonsuzluğun hayali
Yanıtlasın bu kara tüylü kara gözlü uyumsuz ses
Biliyorum ki gizlendiği karanlık tüyün altı aslında ağlayan bir meleğin evi
Benim o küçük yüzlü küçük elin günahkar bedenini
Lakin kaburgamdan yaratılanın mezarı kaburgama eşilmeli
Oysa tohumlarını serpmişti yeryüzüne
Günahkar sevgim, korkumun nehri, boğulduğum ruh bir kere
Gösterdi bana çirkini güzelle barıştıracak adağım
Oğlumun cansız gövdesini oğlumun ellerinde
Kızımın çirkinine çirkin güzeline güzel diyerek
İlk ölüm ihanetle düştü ağacımın köklerine
Döndük ve baktık geçmişe ve geleceğe
Durduramazdık artık yuvarlanan bir kayaydı insan
Her seferinde bir başka kayayı yuvarlayan
Ve böylece kusmaya başladı günahını Havva
Henüz yüklüyken oğullarıma ve kızlarıma
-Yıkım güneşle başladı-
Seraceddin ÇelebiKayıt Tarihi : 2.2.2011 11:29:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!