Tozu dumana katıp dörtnala rüzgâr gibi
Esip savurdun beni kovuldum maveradan
Bir avuç mercan ile zülfündeki perçemi
Alıp ödünç getirdim affeder mi Yaradan
Mevsim hazan mevsimi tüm yapraklar üşüyor
Aşk burcuna tırmanan sarmaşıklar düşüyor
Günlerdir avareyim, firaktayım, yastayım
Bir hatıra bıraktın tenimde kıymık gibi
Acı bahardır ömrüm, ne yazda, ne kıştayım
Efsunlu terasıma sığınan kuşlar düştü
Gümüşî gecelerden yüzüme simler düştü
Gün batan bu yamaçta cansız kaldı serviler
Sevda sarnıçlarına can veren güzler düştü
Aşk değil toprak kokan mekân bu mudur söyle
Günlerin duvağını elbet kaldıran O’dur
Yağmur gözlü baharlar unutulur mu böyle
Bir aşktan arda kalan ancak bir ozan olur
Aşk yolunun izini erenler mi bilmeli
Aramakla kendinden geçenler mi bulmalı
Adım adım ıssızlık, ürkek yıldızlar tanda
Sürgit yalnızlığımı sessizce süzerken ay
Meçhul bir yolculuğa takat var mı bu canda
Renklerden gözlerime uçuk bir mavi düştü
Revnakdar sözlerime ebruli gri düştü
Düştü duaya durmuş yüzüm nehrin aksine
Parelenmiş gazelden soluk bir sarı düştü
Gül kokulu seherde reftare gezer iken
Ateşten bir denize beni savuran nedir
Bahar buğularıyla yüreğim coşar iken
Mumdan gemiler ile hara koşturan nedir
Firar eden mevsimler tek tek kaçıp gittiler
Bir sonbahar hüznünü ışığa ram ettiler
Nicedir divaneyim, som aşktan bigâneyim
Yakarışım sanadır, yakışını hissettir
Bir köz ateşi gibi yandıkça geçmekteyim
Cemre havaya düştü, elma Havvaya düştü
Yitik cennet nerede, Adem dünyaya düştü
Bir elma ağacının efsunlu gölgesinde
Ademe Havva düştü, Havva Ademe düştü…
Ahmet BEYOĞLU
Ahmet Beyoğlu
Kayıt Tarihi : 16.8.2023 07:37:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!