Durup dururken düştüğüm çukurlar
Gökyüzümde bir tek yıldızım kalmamış
Bakarken ağladım karanlıklara
Gözyaşlarım düştü
Kesme taşlı sokaklara
İçim acır
Bu sokaklarda
Yüreğim hapis gibi
Görmez sevdiklerini
Yaşlar içinde bir gün bitmez
Mermerler üstüne gül konmaz
Karanfiller boynuma
Düşersem sakın anmayın
Hep sizin arkanızdayım
Sesim çıkmaz hiçbir zaman
Anlarım karanlığı
Koklarım toprağı
Sevmiyorum yalnızlığı
Alışmışım kıramıyorum belki
Düşününce biraz
Hiç terk etmedi beni
Hiç aldatmadı yalanlarla yalnızlık beni
Yalnızdım ama hala insandım
Hep insan olmayı seçtim
Her geçen gün daha çok yalnız kaldım
Sevgiler bile karşılıklı ise
Hayatın karşılığı ne?
İntihara meyilliyim
Garip bir sevgiliyim
Yarım bir gecenin
Son nefesinde
Az sonra Azrail gelecekken
Çabuk hareket etmeliyim
Hangi satırda düşürmüştüm saflığımı
Hangi satırda düşürmüştüm sevgimi
Yaşadıklarım ağır gelmedi desem
Sadece demiş ve okkalı bir yalan söylemiş olurdum.
Yanık bir et kokuyordu
Göğsümün tam orta yerinde
Gene daralıyordum derinlerde
Derinlerin en derininde
Kimsecikle yoktu en yakın sandığım içimin en güzeli de
Bir şeylere yalnızlık bürünmüştü
Bir şeylerde ağır bir yanık tadı kalmıştı
Hep aynı nakaratın tekrarı vardı
Bir kelimenin sadece yeri değişikti
Adam gibi ölmek istiyorum
Hep uzatmaları gösteriyordu hoca
Tamda oldu derken
Tamda sondu derken
Olmadı ki şimdi
Ay ışığındaki su çekilmesi nedir?
Terkedilmiş bir şehirdim
İçim örümcek
Gözlerim hızını kaybetmiş dere gibi ağlamaklı
Hiçbir şeyi özlemeyeceğim
Anısı kalan yâda kalmasına izin verdiğim
Küçük mutluluk kırıntıları
Tek bir şey var sadece
Özlemle haşır neşir olduğum
İçimden fırtınalar olsa da
Çıkmayacak asla dışarı
Her şey susacak
Düş müydü gerçek miydi bu diyecekler
Ellerim gene boşluk kokuyor
Yüzüm eskitilmiş ahşap gibi
Her gelen bir iki çizik
Bir iki çakı yarası vermiş
Her yerinde çentik atılmış
Kazımayacaksınız yüzümü
Oturup bekleyeceksiniz son sözümü
İzin vermeyeceğim kahpe dünya
Bir delikanlı geçti buralardan
Fark edeceksiniz
Üzüleceksiniz
İntihara meyilliyim
Öyle böyle değil
Adamakıllı deliyim
Susuyorum geçmiyor zaman
Hasretimin yanında
Hasretimin yanında çok yalnızım
Öleceğim senin elinde dese rüzgâr
Sahibine usuldan postalarım
Nedir bu kapalı kapılar
Yüze çarpılan numaralar
Anlamak bile istemediğim
Kısır bir döngü
Hani bu sondu
Hani bu rüzgâr
Beni alacaktı
Her yeri gezecektim
Kehribar rengi gömleğim
Lacivert takımımla
Belki biraz ince
Ayhan Işık bıyığım olur
Saçlarım kısa
Gezecektim bildiğim tüm kıyılarımda
Çok şey bilmiyorum bunu hızla öğreniyorum
Abuk sabuk fırça saatleri
Özlemlerin en acayip salatası
Yıkılsın demiyorum dünya
Kıyamet bile kopmasın
Cennet ve cehennem
Zaten hepsi burada
Ben ise
Tam ortada kalıp
Yalnızlığa sürgün edilenlerdenim
Düş bile göremeyeceğim
Bütün düşlerimi vurmuşlar
Gecenin terkedilmiş saatlerinde
Hepsi kanlar içinde yerlerde
Sarıldım her birine
Yüzüme gözüm kan bulaştı
Üzüldüm gecelerde
Üzüldüm karanlıklarda
Tek taraflı olarak susacağım
Senin neyine konuşmak
Senin neyine içini sermek gökyüzüne
Alırsın işte böyle tek tek bulutlarını eline
Senin neyine dua etmek
Pisliğin içinde dik olsa da başım
Bulaşmışım artık bir kez karanlığa
Sevgi fukarası gönlüm
Kaç kez dedin
Gene yedin numaranı
Bırakın ne olur artık beni
Ya adam gibi gideyim
Ya siz alın beni sonsuz cezaların gününe
Her saniyem zararsa
Neye yarar hülyalara sevdalanmak
Kısa bir süre sonra unutulmak
En güzelinden güzeldir
Niye günah demişler bilmiyorum
İntihara meyilliyim
Taş gibi düşüyorum
Nereye uzansam hep yalnızlık
Gidebilme cesareti olanları
Fazla tutmamak lazım bu coğrafyalarda
Fazla tutmamak lazım buralarda
Fazla tutuldukça ay
Güneşe öfkeleniyordu
Işığını ondan alsa bile
Karanlıklarda ölse bile
Vermek için vermelik ışıkları istemiyordu
Güneşe öfkeleniyordu
Hem de çok fena
Mahşeri yaşayanların ayak izleri
Ateş gibi yanıyordu
Her yerde ateş böceği misali
Parıl parıl parlıyordu
Sustum konuşmayacağım
Ne biliyorsam senaryomda
En güzelini oynayacağım
Zaman su misali
İçim yangı yeri
Dumanında boğazım yanıyor
Kelimelerim kayboluyor
Suya konuşuyorum
Su sıkılıyor
Toprağa karışıyor
Çiçekler asla renginde açmayıp
Her saniye küfrediyorlar bana
Bizi bu hale sen getirdin diye
Toprak seninde rengi alsın sonsuza dek diye
Bedduamı yüzüme okuyorlardı
En azında harbiliklerini biliyordum
Yarım bir gülüş kalıyordu yüzümde
Yüreğim yerinde değildi
Çıkarılıp konulmuştu
Bir masasın üstüne
İntihara meyilliyim
Ama yapamıyorum
Yazık bana
Günah bana
Kimsecikler yok kasabada
Her yer kar altında
Bir ışık yolunda uçuşan kar taneleri
Hangi bir anın yansımasıydı
Hani tam teslimiyet
Olmayacaktı bu direniş sevgi bahçesinde
Nedir bu saçma sapan haykırış
Hiç isim söylemedim ben
İçimden senden başka
Uyurken hep sendin içimde
Kimliğini kaybetmiş çocuk
Susmuş çocuk içimde
Olmayacaktı bu direniş
Olmayacaktı bu saklambaç
Kurt oldum bulunmadım diye sevinirken
Çoktan enselenmiştim
Çoktan sobelenmiştim
Düşlerimden
Kanlı yüzlerini hatırlayıp
Gene öptüm gözlerinden
Hiçbir şey acıtmıyor
Severken yalnız bırakıldığın kadar
Vurulmuşsun ama ölmüyorsun
Ne kalabiliyorsun nede gidebiliyorsun
Kanına ay düşüyor
‘hadi gel’ diye
Son yıldızımda düşmüş
Gözlerim hayalinden yıldız uydurmuş bakıyor
Son yıldızımda düşmüş diyorsun
Gerçekten düşmüş
Öğreniyorsun
Saçma sapan bekliyorsun yapayalnız
Ölsen bile yalnızsın
Ne bir can almak için gelen
Nede soru soran bir melek bile uğramıyor yanına
Ben nasıl olsa yolu biliyorum
Cevapları biliyorsan
Soru sormak manasız oluyor tabiî ki
İhtimalin sonuçsuz kalması anında
İçim diyor ki diğer içime
Sen ipin ucunu kaçırdın
Bizi yaktın kendini de
Ortak paydamız hiç olmadı
En azından gidişimiz şerefli olsun
Dokunulmaz geçici bir görev
Mutluluk ile ilgili talimgâh
Üzülmek değildir asla
Amacım olabildiğince erken kaçmak
Bana müsaade dedikten sonra
Laf ile sıkılmayın
Yormayın sakın kendinizi
Kurşun sıkın düşüncelerimin ortasına
Onlarda bende sizde rahat edin
Kim bilir gecenin kaçında
Kaçıncı mutsuzluk nöbetindeyim
Kimseden hiçbir şey istemiyorum
Gitmek mi?
Gidemiyorum
Ama
Cesaretimi yüreğime saplıyorum
En kuytu anılarım
Silinmeniz gerekiyor
Kendim kendime bile tahammül edemiyorken
Siz nasıl tahammül edeceksiniz bilmiyorum
Her şey kafandan geçtiği gibi olmuyor
Ama
İstediklerim asla bir yalan tarlası değildi
Tilkilerin gezdiği
Yine düşüyordum özüme
Ne olur bu son desinler
Birisi beni kapatsın
Nefes bile alamadığım hüzünlere boğsun
Birisi beynimi sustursun
Çok acı çekiyorum
Anlamıyorum
Anlaşılmıyorum
Gün sabaha dönüyor
İçimse geceye dönüyor
Hiç kızmadım
Kızamadım peri
Sen haklısın belki
Ben biraz anlaşılmaz isyancı
Üşüdüm gecede belki
Hava soğuktu
Saçlarım ıslak
Ellerim soğuktu
Ellerin uzak
Sen şimdi uyu düşlerinde
Biliyorum rüyalarında ben yokum
Sana dokunmam yasak
Sarılmam yasak
Ellerin iter beni en köşelere
Birisi söylesin bana
Bu yıldızları kim topladı
Kim topladıysa bilsin
Her birinin yerini gönlümden ezberledim
Peri gitti mi?
Sabah gidecek
Gitsin mi?
Geceleri giydim ve ben gittim.
Kalanlara selam olsun.
Zaman mı?
Sussun.
…
Kayıt Tarihi : 22.2.2007 01:29:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!