GİRİŞİ OLMAYAN GİRİŞ
Adam son kez arkasına bakar, güneş sağındaki ağacın arkasından maviliği sarılaştırırken… Ve içeri girerken Adam, ahşap kapı ağır ağır kapanır.
Yazar sessizce izlemektedir tüm olan biteni.
Adam, arkasından kilitlenen kapıya bakar anlamsız ve kapı çatlaklarının arasından süzülmesini istediği ve beklediği gün ışığını arar fakat bulamaz. Bırakır defterlerini ufak bir duvar çıkıntısına. Acaba kaç kişi kalmıştır hatırları, anıları, geçmişi ve geleceği ile diye düşünürken tepedeki cılız ampule bakarken bulur kendini.
Kahverengi tonlamalardaki, bir elin bile geçemeyeceği kadar olan dört köşe pencere eskizine bile bakmamaktadır. Dışarıdaki güneş kalmıştır öylece benliğinde; yitirilmişliği, esrikliği, anlamsızlığı ve nefret edilirliği ile… “Neden ben” der kendisinin bile yarım yamalak hissettiği bir dudak kıpırdanmasıyla, “neden buradayım…”
Yazar bilmektedir oysa.
GELİŞMESİZ GELİŞME
Günler geçer, belki de haftalar cılız ampul sarılığındaki sancılarıyla birlikte. Bir çilehanenin nem kokan duvarları gibidir her şey ve hatırlamaya ve hatırladığını düşünmeye ve düşündüğünü yazmaya başlar önceleri dört köşe pencere eskizi gölgesinde. Önceleri hiç bakmadığı pencere eskizinin renklerini kazımayı düşünür bir ara, gecenin sessizliği ve siyahlığı hâkimken ve gündüzleri ise kâğıtlarının, defterlerinin yaprakları arasına gömülür gökyüzü renginin altında.
Oysa o zamanlar henüz bilememektedir saklanırken kendisinden, tarihin tekerrür edeceğini, bir kaosun başka bir kaosu yaratacağını.
Oysa Yazar, Adam’ın kendisinden kaçtığını bilememektedir.
Her gün biraz daha pencere eskizi kenarında geçer günler; biraz daha dinç, biraz daha gençleşerek kirli sarı gökyüzü renginin altında. ilk haftalara nazaran biraz daha güvenle uzanır parmakları, kapının altındaki küçük bir kapaktan günde üç vakit bırakılan yemek kabına.
Artık geceleri ellerini uzayan saçlarının arkasında kavuşturarak ve gecenin renklerine ve parıldayan yıldızlarına bakarak daha kısa sürede ve keyifle geçmektedir uyku tüneline; bilir, gittikçe o büyük an gelecektir yakında. Ve gündüzleri daha çok kırpıştırır gözlerini temizlemeye çalıştığı pencere eskizinin altında günün maviliğine bakarken ve biraz daha huzurlu bir şekilde.
SONUÇSUZ GELİŞME
Bir zamanlar çekindiği, korktuğu, uysallaştığı, yapayalnız hissettiği o büyük an gelmiştir. Yıllarca her gün büyük bir özveriyle temizlediği pencere eskizinin ardındaki güne bakar gülümseyerek “yakında, çok yakında” diyerek. İşte şimdi vakit gelmiştir.
Ağır ağır toparlanır; defterlerine, kâğıtlarına ve kalemlerine son bir bakış atıp ahşap kapıya yürür ve acele etmeden ve hafifçe vurur.
Heyecanlanır Yazar, yıllar sonra.
Yalçın ÖzçelikKayıt Tarihi : 30.11.2007 01:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!