Düşün ki bir adam yüreği ellerinde,
düşün ki bir adam ğüneşi içmiş te gelmiş,
düşün ki toprakla,
ağaçla,
düşün ki kuşlarla yoldaşlık yapmış
ve vermemiş şerefinden bir parça şerefsize!
yeri gelmiş siktir yemiş,
yeri gelmiş itelenmiş,
horlanmış,
ama şaşmamış yolundan
o hep sevmiş
ve sevmeyi adamlık bilmiş!
ondandır heralde,
o gülerken toprak güler,
su güler,
kafdağının ardından zümrütü anka kuşu güler!
o gülerken yapraklar söyler en güzel şarkılarını,
ve kırçiçekleri yaparlar en büyülü danslarını...
ona dökülür dünyanın bütün nehirleri,
aslanlar geyiklere,
kediler farelere verir azıklarını...
su, ateşe sunar el değmemiş bekaretini,
ve bulutlar bağışlar toprağa bereketini...
insanoğlunun üstüne merhamet yağar,
fırıncılar sokak çocuklarıyla yer en son ekmeğini
ve sıcacık evindeki her bir çocuk,
yetimlerle paylaşır annesini...
Düşünki bir adam öyle acıları görmiş ki,
ateşe yanmayı öğretmiş,
düşünki kemiklerini kırarcasına kırmış
içindeki aşk denen o yekta vazoyu.
Görmüş ıraktaki her bir ananın gözlerini,
ve ezbere bildiği şiirler gibi okumuş
Fellucce deki daki yetimlerin feryadını..
nerde bir kurşun atılsa hep o vurulmuş,
ölüm de ne kelime gülüm,
ona, yaşamın kendisi tuzak kurmuş...
İsa gerilirken çarmıha,
eli ayağı olmuş çivilenen...
dağlarda Ferhat ın gürzü,
çöllerde Mecnun un sabrı,
deryada Musa nın sopası olmuş,
vurmuş alnının ortasından her bir kalleşliği...
ve inanmış gülüm, sevgiye inanmış...
ne olursa olsun yitirmemiş bu inancını...
görmüş kalleşlikler,
görmüş şerefini satan şerefsizler...
ağlatanları görmüş, ağlayanları da...
görmüş bir çift gözün nasıl can aldığını...
zehir zemberek lafların nasıl vurduğunu görmüş..
sevgiyi görmüş...
sadece onun gözlerini beş dakika görebilmek için,
beş günlük aşılan yolları görmüş...
ve görmüş sonunda vefasızlığı...
işte o günden beri ağlamayı yasak kılmış kendine
öyleki o ağlayınca seller basarmış şehirleri,
ay, güneşe karşı çıkarmış...
analar boğazlarmış yeni doğan bebelerini,
ateşler soğuk soğuk yanarmış...
kuşlar gökyüzüne küsermiş ve balıklar denize...
eller tutmaz olurmuş artık sıcacık eleri..
gözler görmezmiş başka gözbebeklerini...
öyleki gülüm,
o ağlayınca körler ağlarmış,
ve anasının biricik kızları
itlere verirmiş bekaretini...
artık o adam,
biliyor güneşin niye yaktığını
suyun niye ıslattığını...
biliyor,
aç kalmış bir çocuğun niye ekmek çaldığını...
kuşların niye uçtuğunu,
balıkların niye yüzdüğünü,
ateşin niye yandığını...
Biliyor artık
Yeni doğmuş bir bebeğin annesine ne dediğini,
ve biliyor gülüm,
şu fani dünyada,
insanın insanı niye yediğini...
Kayıt Tarihi : 9.1.2005 15:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!