Şantaj, zorlama, baskı, çene filminde bulgu;
Olmadı kanun çıkar, apseli dişe dolgu! ..?
Demokles kılıcıyla teeammüden adalet:
Hukuku güvenilmez kılan kırılgan olgu...
YUSUF BİLGE
..
Hakikat görülene, sürülen allık niye?
Adalet ilkesinden, zorbaya şallık niye?
Kulakları anladık; sağırlık ona mahsus;
Lisan ile vicdanda, körlük topallık niye?
(12 Şubat 2009)
..
Her zaman düşünce suçlarının,
Koyulduğu hapishanelerden kaçtım!
Ama bugün..
Bu hapishanelerin hepsinde tutukluyum,
Sadece senin için..
Adalet ve Özgürlük..
..
Sen hancı biz yolcuyduk, anlaşmıştık hani ya,
Böyle denmişti bize, yolda gelirken güya,
Kimimiz yerde yattı, kimimiz kuş tüyünde,
Hani nerde adalet? Göremedim ben Dünya!
23 Eylül 1991-Pazartesi / Konya
..
-Adalet Bahadır’a
İlk aşk yâr yolunda taşlanmak gibi
Sevdâ kırk kazanda haşlanmak gibi
Koymadı hayatın hiçbir cilvesi
Çocuk gözlerinde yaşlanmak gibi
..
Hatırladın mı Ali
Bizim mahallede hani
Adalet denilen
Dünyalar güzeli
Bir kız vardı ya
..
Ya demokrasi, ey adalet
Yokmusun,
Yoksunmusun
Yoksa senmisin sefalet
Suyun yanında susuz yaşatıyor cehalet
Aydınlığı Aydınları karartıyor nefret
..
Agâh yaşayacak Türkiye seninle
Dargınlar barışacak sayende, sevginle
Adalet yayacak AK PARTİYLE
Layefnadır adın Türk milletiyle
Ezeli oldun milletinle
Teksin, tek olacaksın yeryüzünde
..
Sayısal çoğunluğu siyasal edepsizlik kullanan
İki yüzlü yargı yaratıklanan
Hak ve hukukun yüreğine kurşun sıkan
Ağzında sakız döndürürce adaleti çiğneyen
Şerefin kaç paraya ç.işletilir Adalet Kalkınma denilmez mi?
Gün görmeyin inşallah…
..
Savcılık takipsizlik kararı aldıysa, olay artık öyle aşırıya gitmiştir ki, merkeze bildiri yapmak, yani Yargıtay`a başvurmak ve bozulmasını kanun adına incelemeye sunmak, kaçınılmaz vatandaşlık görevi ve ödevidir! Bu boyutu düşünce dışı bırakmak suçtur üstelik!
Bu kadar edepsizlik ilerletebiliyor mu çalıştıkları makamlarda Batılı siyasetçiler? Ekonomi ne oldu ABD de? Tarikata yataklık yapan Fransa ne alemde? Yolsuzluk, edepsizlik, hukuksuzluk çökertir ülkeyi! Seçim zamanında zam yok, iktidar sürecinde tehdit oluyor ZAM! Zam niye durup dururken dile geliyor öyleyse demeli mi daha?
Devlet yol yapsın, mal, mülk, toprak özelleştirilmeye özel veya genel hal sunulsun. Eeee, Ordu kim olsun? Polisler mi? Halk kim veya ne acaba? Hapishaneden getirilen suçluların mecliste efendi edilmesi veya edileni mi? İşsizlik neden artıyor? Özelleştirme ile yaptırım parası sağlanıyor deniliyor ya hani, ne özelleşiyor, neye yatırım yapılıyor peki? Halkın kredi borcu yükseliyor, ayağını yorganına göre uzatsınmış. Öyle diyor bakan efendiler, önce teşvik ederek elbette. Özelleştirme diye, kimin ayagı kimin yorganına göre uzanıyor acaba? Ne öğreniyor halk, kim öğretiyor bunu? İnatlık nerede boy gösteriyor? Okulda, eğitimde değil mi? Anayasa, hukuk, ordu, emniyet görevi, adalet sarayı, egitici, suyun zehiri neyin örnekleriydi? Şehit kanı niye kurutturulmuyor? Doğanın armağanı su, bitki, hava, hayvan, toprak ne alemde? Armağan niye intikam oluşuyor? Doğa intikam alıyor, yıpratıldığı oranda da...
Bir yudum insan diyor sanatçılarımız. Ordu içinde ordu, devlet içinde devlet, millet içinde millet, bu senin hukukun şu onun bu benim, bu renk sana, o taş ona, şu kuş buna hak olsun bir saat boyunca... sonra? Yahudi-Vatikan-Arap birliği Tarikat, yeryüzünü virüs gibi sardı...
..
'Sosyal adalet' dillerinde pelesenk,
Vatandaşlar kuyruklarda hevenk hevenk…
Mutluluk ülkemde, ahenk ahenk, renk renk!
Ki…
Ankara’da enseler kulaklara denk.
..
Dilimize 70'li yıllarda, daha çok belediye hizmetleri alanında girmiş iki sözcük arazöz ile vidanjör. İşlevsel açıdan birbirinin karşıtı olan Fransızca kökenli sözcüklerden arazöz suyu püskürtürken, vidanjör su vakumluyor. Yani arazöz bir çeşit itfaiye işlerinde, vidanjör ise kanalizasyon işlerinde kullanılan tanker araçlarıdır. Fakat öykümüzün yaşandığı yıllarda küçük dağ ilçesinde görev yapan Belediye Başkanı Çoban Mehmet ile şoförü Batakçı Mustafa’nın bu iki sözcükten haberleri yoktur.
Ormancının ormancı olduğu yıllarda bu küçük dağ ilçesine, Sarı Osman diye ünlenen bir Orman Müdürü atanır. Gel zaman git zaman kendini topluma sevdiren Sarı Osman’ın bir süre sonra siyasi nedenlerden tayini çıkarılır. Fakat herkese iktidar yanlısı siyasi görüşü olduğuna inandırdığı için bu tayin toplumda şaşkınlık ve kırgınlık yaratır. Hatta siyasi çevrede kızgınlığa bile dönüşmüştür.
Geçimini büyük ölçüde ormancılıkla sağlayan ilçe halkından gelen tepkiler her geçen gün büyüyerek infial haline dönüşmüştür. Belediye Başkanı Çoban Mehmet de bu tepkileri duymazlıktan gelemez. Yetkili makamlara sitemde bulunmak ve tayini durdurmak amacıyla neler yapılabileceği konusunda acil bir toplantı yapmaya karar verir. Toplantıya ilçenin ileri gelenleri ve siyasiler çağırılır. Toplantı sonunda partinin tabelasının indirilmesi kararlaştırmıştır. Bunun anlamı yapılacak ilk seçimde iktidar partisine rey verilmeyecektir. Dahası muhalefet partisi desteklenecektir. Telefonla randevular alınır.
Başkan ve şoförü halktan aldığı bu koz ile Ankara’nın yolunu tutarlar. Durumdan haberdar olan partinin il başkanı üstlerini bilgilendirdiği için başkentte inanılmaz bir ilgiyle karşılaşmışlar ve şaşırmışlardır. Kendi seçim bölgesi milletvekilleriyle görüşmeler yaparak başlarlar işe…Sırasıyla Adalet, Tarım, Milli Eğitim, Sağlık ve İçişleri bakanlarıyla ilçenin kaderini değiştirecek kazanımlar getiren görüşmeler yapılmış ama hepsi de Orman Müdürünün tayini konusunda yardımcı olamayacaklarını söylemişlerdir. Adalet bakanından adliye sarayı, bir hakim ile bir savcı, Tarım Bakanından kooperatif binası ile bir müdür, Milli Eğitim Bakanından her köye bir öğretmen ve ilçeye bir lise, Sağlık Bakanından Devlet Hastanesi ve bir hekim, İç işleri Bakanından da maiyet memurunun yerine bir kaymakam sözü alarak ayrılırlar. Başkan ve şoförü çok mutlu olmuşlardır olmasına da asıl Ankara’ya geliş amaçları olan Sarı Osman’ın tayininin durdurulması konusunda hiçbir gelişme yoktur.
Randevu alamadıkları için Orman Bakanı ile görüşemezler ama bir yolunu bulup Başbakan’ın makamına ulaşırlar.
Önlerinde Başbakan ile görüşmek için bekleyen Kırıkkale, Tarsus, Osmaniye, Yalova, İnegöl gibi bir çok büyük ilçe olmasına rağmen, aradan çıkarıverelim düşüncesiyle hiç bekletilmeden huzura kabul edilirler. Başbakan’ın yanında Sanayi Bakanı da bulunmaktadır. Kısa bir hal hatır söyleşisinden sonra Başkan ilçesi için verilen sözleri anlatır. Başbakan bu yatırım sözlerini onaylar bir ifadeyle başını sallamaktadır. Tam Orman Müdürünün tayininden söz edecektir ki, durumu kavrayan Başbakan sanayi bakanından ne istediklerini sorar. Bu duruma çok şaşıran ve bir sanayi bakanından küçük bir ilçeye ne isteyeceğini bilemeyen Çoban Mehmet bir an kapıda iki eli göbeğinde bağlı olarak bekleyen şoförüyle göz göze gelir.
Başkanının zor durumda olduğunu kavrayan şoför Batakçı Mustafa hemen bir adım öne gelir ve özür dileyerek, -“Efendim ilçemizin bir arazöz ve bir de vidanjöre acilen ihtiyacı var,” diyerek sözünü tamamlar. Bu iki sözcüğü komşu belediyesinin “Arazöz ve vidanjör şoförü işe alınacaktır,” şeklindeki gazete ilanında okumuştur ama ne anlama geldiğini bilmemektedir. Sanayi Bakanı Başbakan’ın da uygun görmesi halinde bunun mümkün olduğunu, ancak bu iki işi birden yapan, iki araç yerine bir tane araç verebileceklerini belirtir. Arazöz ve vidanjör sözcüklerini ilk kez duyan Başkan Çoban Mehmet, Sanayi Bakanından ne istediğini sorarım sana dercesine kızgın baş sallayarak bakar bir süre şoförüne … Sonra tekrar Orman Müdürü konusunu açmaya yeltendiği anda Başbakan ayağa kalkar ve sırada çok ilçe olduğunu söyleyerek Çoban Mehmet ile Şoförünü uğurlar.
..
Bir bayan yazardır Adalet,
Yaşar İstanbul şehrinde…
Mülk Kâhta’nın bir köyü,
Kerpiç evleri sararmış yokluktan…
Karadeniz’de horon teper Temel…
Daha hızlıdır balıktan…
..
Olmaz Yahu
Olmaz yahu bu iş böyle
Biraz adalet olsun
Sen pıskırana kadar ye
Aç karınlarda doysun
..
Aşkın adaletsizliğini neyle açıklayabilir acaba futbolun adaletsizliğini topun yuvarlaklığına yükleyenler? ”Futbolun adaleti yok”; en bulunmaz cümledir aslında rakipten üstün olunup kaybedilen maç sonlarında ve Ferhan Şensoy’un da dediği gibi adalet denilen şey o kadar da adil değildir aslında…
Evet aşk da adil değil aynı futbol gibi,iyi olan kaybediyor.Bak ben de hakem kararıyla mağlubum hakkı ‘beraberlik’ olan bir aşkta…Aslında tatsız-tutsuz bir maç gibiydi bizim aşkımız.Tam bir orta saha mücadelesi şeklinde geçti ve rakip,benim hatamı affetmeyip attığı,ofsayt kokan bir golle maçı kazandı.Şimdi,sezon açılışını boş tribünlere oynayan bir takım gibi kimsesiz gönlüm; bir Hakan ŞÜKÜR’e,bir de kendine üzülüyor.Kendine benzetiyor çünkü Kral’ın da kaderini; milyonların içinde yalnız…
Renkli bir filmi siyah-beyaz bir televizyonda izlemeye benziyor yalnızlık.Yani her şey çok güzel de ben fark edemiyorum sanırım.Dinlediğim her şarkının beni anlattığını sanıyor,her yalnız şarkının altına imzamı atıyorum.Hüzünlü şarkılar var hep şimdi çalma listemde, ‘Bir tek dileğim var,mutlu ol yeter’ en üstünde…
Evet,bonservisi elinde bir aşktı senin ki; yani kimse zorla tutamazdı,istediğin yere gitme hakkın vardı.Ve sen profesyonelliğin gereğini yaptın; en çok parayı verene gittin! ! !
..
Tanığın hiç gizlileri olur mu?
Adalet açıklık değil de nedir,
Güvencesi sanığın söyle olur mu?
Gammazlara ödül değil de nedir?
Tanıklar oraya güvenle gider,
Sanıkların tümü umutla gider,
..
Bugün moralim bozuk bir şey yazamıyorum.
Memleketim devletim zaafa mı uğruyor.
Bir suçlu arayanlar dürüst mü bilmiyorum.
Nedir bu entrikalar bize neler oluyor.
Devlete güvenmenin bedeli olmamalı.
Vatandaşına karşı devlet adıl olmalı.
..
Adalet mülkün temeli,
Kimse onu yememeli,
Adalet diye hiç kimse,
Batılı göstermemeli,
Elbet Hakkın dileğidir,
Fıtratımızın gereğidir,
Nefsimize hakim aklımıza savcı,
..
Meşrulaştıkça meşrulaştı gayri meşru.
Rüşvet yolsuzluk helalleşti
Adalet adaletsizliğe dönüştü
Yeme içme aldı gitti
Yalana dolana prim verildi
Meşrulaştıkça meşrulaştı gayri meşru.
..