1-
Bir solukta söylemiştir babası durmadan ve düşünmeden
Siyah kartona kırmızıyla yazılı 'adalet...kimin için? '
Pankartını almaya gelen öğrenciye kapı aralığında:
Sen gelme sen durma bin bir kısrağın kuyruğuna
Biri bir koca görür rüyasında:
Yüz lira maaşlı kibar bir adam.
Evlenir, sedire taşınırlar.
Mektuplar gelir adreslerine:
$en Yuva Apartmanı, bodrum kati.
Kutu gibi bir dairede otururlar.
Devamını Oku
Yüz lira maaşlı kibar bir adam.
Evlenir, sedire taşınırlar.
Mektuplar gelir adreslerine:
$en Yuva Apartmanı, bodrum kati.
Kutu gibi bir dairede otururlar.
Gönül dostum; şiirin çok çok güzel. Beğendim. Gönlüne sağlık, Kutlarım. Selamlar...
fAZLASI İLA Savruk.
Mesajı şiirsellikten daha ağır olmuş ama güzel şiir. Tebrikler.
Anlamlı ve yerinde dizelerdi. Kutluyorum emeği geçenleri saygılarımla.
butun bunlar bir oyun :)
kuralina gore oynayan kazanir....
yoksa zaten hersey yerli yerinde ve oldukca adil...
allah var sorun yok :)
Bir öğrencinin bulduğu tek ve geçerli yoldur bu
Notlar ve afişler arasında sıkışmış bir hayatın fışkırmasıdır:
GÜNÜN ŞİİRİ OLMAYI HAK EDEN
VE RUHUMUZA CESARET SOLUĞUNU ÜFLEYEN
DOYURUCU BİR ŞİİR.
ŞAİRİNİ İÇTENLİKLE KUTLARIM.
4+3=7 ölçüsü için gözlerini değil gözünü olacak sanıyorum.Çok teşekkür ederim arkadaşım.
anlaşılır ve anlamlı şiirler işte böyle yıllar geçsede unutulmuyor.
Kime derdimi dökdümse benden de dertli.
Sanki dert dökmeğe değil dert toplamağa geldim :))
Bir adam beynine ve ranzasına kazıdığı şiiri okumaktadır demirleri kovarak
Uyku tutmamıştır yine gazeteler basılırken ve yalanlar söylenirken:
................
Ali Ferşadoğlu - Yeni Asya
2009-10-13
---
Siyaset yoluyla mücadele ve Bediüzzaman
Süfyanizm, dünyayı saran büyük deccalizmi güya tel’in eder. Ama, komünizmi, süfyanizm ile ihyâ eder! Münafıkâne giderek Müslümanları da aldattı ve Bediüzzaman Said Nursî hâriç, hemen hemen bütün hocaları kendisine fetvâcı yaptı… Kimi asıldı, kimi sürgüne gönderildi, kimi de makam, maaş verilerek satın alındı.
Bediüzzaman, deccalizm akımının Türkiye’deki yansımasını, İstiklâl Savaşını kazanan bu milletin sevinçli günlerinde görüp teşhis eder. Ehl-i îmanın kuvvetli fikirleri içinde, gayet müthiş bir zındıka fikri, içine girmek, bozmak ve zehirlendirmek için dessasane çalıştığını görür. Ve hayıflanarak, bu ejderhanın îmanın erkânına ilişeceğini tesbit eder. Yani, resmen inkâr-ı Uluhiyete gidileceğini tesbitle, Allah’ın varlığı ve birliğini ispat eden özlü bir eser yazar. Ne var ki, Arapça bilenler ve dine ilişmeye karşı olanlar az olduğundan, gerekli tesiri gösteremediğini; o dinsizlik fikrinin hem geliştiğini, hem de kuvvet bulduğunu söyler.1
Süfyanizmin, insanları, en zayıf damarları olan “tama ve enaniyetten” yakaladığına dikkat çeker:
“Onun rahmetini itham etmek derecesinde ve keremini istihfaf eder bir sûrette, gayr-ı meşrû bir tarzda yüz suyu dökmekle, vicdanını, belki bazı mukaddesâtını rüşvet verip, menhus, bereketsiz bir malı haramı kabul eden düşünsün ki, ne kadar muzaaf bir divaneliktir!
“Evet, ehl-i dünya, hususan ehl-i dalâlet, parasını ucuz vermez, pek pahâlı satar. Bir senelik hayat-ı dünyeviyeye bir derece yardım edecek bir mala mukabil, hadsiz bir hayat-ı ebediyeyi tahrip etmeye bazen vesile olur. O pis hırsla, gazab-ı İlâhîyi kendine celb eder ve ehl-i dalâletin rızasını celbe çalışır.
“Ey kardeşlerim! Eğer ehl-i dünyanın dalkavukları ve ehl-i dalâletin münafıkları, sizi, insaniyetin şu zayıf damarı olan tamah yüzünden yakalasalar, geçen hakikati düşünüp, bu fakir kardeşinizi numune-i imtisal ediniz. Sizi bütün kuvvetimle temin ederim ki, kanaat ve iktisat, maaştan ziyade sizin hayatınızı idame ve rızkınızı temin eder. Bahusus size verilen o gayr-ı meşru para, sizden, ona mukabil bin kat fazla fiyat isteyecek. Hem her saati size ebedî bir hazineyi açabilir olan hizmet-i Kur’âniyeye sed çekebilir veya fütur verir. Bu öyle bir zarar ve boşluktur ki, her ay binler maaş verilse, yerini dolduramaz.”2
Evet, Deccalizme karşı bir strateji geliştirmek gerekiyordu. Onun da, siyaset ve maddî güç olmayacağı şüphesizdir. Siyaset ve madde ile bu akımlara karşı cevap verilemez, mukabele edilemez. Çünkü, hücumlar “ilim, akıl ve fen”den gelmekte; münâfıkane bir siyaset, dessasane idârî mekanizmalara ve teknolojik güce dayanmaktadırlar. O halde, siyasetin hangi prensibi, hangi düsturu, hangi malzemesi, hangi esasları ile bu zihniyetin hücumları durdurulabilir? Üstelik siyaset değişkendir, hem de her siyasî akım, herkesi bağlamaz. Ancak Kur’ân nurları ve imân hakikatleri ile cevap verilebilir. Çünkü, cihanşumûldürler. Takip edelim:
“Bediüzzaman, rivayetlerde gelen eşhas-ı ahirzamana ait haberlerin mühim bir kısmını ve hürriyetten evvel İstanbul’da tevilini söylediği hadîslerin ihbar ettiği âhirzamanın dehşetli şahıslarının âlem-i İslâm ve insaniyette zuhur ettiğini görür. Ve yine, gelen rivayetlerden, onlara karşı çıkacak ve mukabele edecek olan hizbü’l-Kur’ân hakkında, ‘O zamana yetiştiğinizde, siyaset cânibiyle onlara galebe edilmez; ancak mânevî kılınç hükmünde i’câz-ı Kur’ân’ın (Kur’ân’ın mucizelerinin) nurlarıyla mukabele edilebilir.”3 Ve Ankara’yı terk eder...
Şu halde, İslâma hizmetle tutuşan gönüller, birinci plâna imân esaslarını almak mecburiyetindedirler. Evvelâ fikrî ve itikâdî yapı, kültürel altyapı sağlamlaştırılmalıdır.
Bu şiir ile ilgili 88 tane yorum bulunmakta