Ada kumsalı-4 Şiiri - Akın Akça

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Ada kumsalı-4

dd

'Sonuna kadar takviye! ' diyerek;
çıkarıp cebindeki fısfısı,ve aceleci,
-aşırılıkların bazı
anlam da vererek
fazlasından azına ama, zararına-
ağzına sıktı, ve sonra deli gibi kabına sığmadı:
bir anda, başı döndü, hem anlayamadı ne olduğunu;
kendine gelemedi, ama kusmadı.
Uzay gemisinin pilot kabininde gider gibi,
ya da belirteç simülasyon gibi.
Kendinde değildi, ama uçuyordu -ekstralarıyla-
sonuna kadar takviye! Diyerek;
kırdı temasını
ince ve renk vermeyen havadaki
belirtisi şizofren şans faktörünün
ellerine doğan allergen bronşitin ciğerlerle,
ama değil polenlerin ciğerlerle!
Uçarak yol aldı silüet gemiye,
demin demirleri atmış halde batmış
olan demirbaş kurye/sel gemiye!
Ayakları ve kulaklarının denge mekanizması
algılarken uçtuğu havayı,
gözleri farklı şeyler söylerken,
bundan işte dönmüştü başı.
Lunaparkta büyük dönme dolabın üzerinde
asılı kalmak saatlerce, hareketsiz;
mekanizma idarecisi öldü mü?
Ne kadar burda böyle kalacağız?
E, cancağız, ne şikayet ediyorsun;
görmüyor musun ki, hem duruyor
hem de uçarken hareket ediyorsun!
Uçuyor devrilen hayali gözlerin,
gittiğini algılarken kulakların ve ayakların.
İki boyut canlılarının elinde bir yerde;
üç boyutlu bir dünya yüzeyi münzevi
cilalanmış üzerinde, dışa sicim görünüş
tırtıl halkalarında titrek duruyor olmalı
Mobius üreteci Klein şişesi.

Nekahat ortancası bu dünya gemisinde;
ortanın ortası yukarının da yukarısı
ve sol pimini çektiğinde yeri algılayan kulakların;
dengen bozuluyor, sarsılıyorsun,
kızarırken sarı renge bürünüyor yanakların
ve gözlerin, onlar
sanki daha da farklı şeyler diyor.

Uçarak kara parçasında
çöktüğü yerden; böyle süzüldü gemiye, işte!
Demin sakince ‘izlediği göründükleri’ sahilden,
artık kolları olmuştu:
Aldı çıkardı derindeki
sağlam halata bağlı ve ucu çengelli
birden fazla demir çapaları –sanırsın bu görüntü hayali-
bir yüzüşte derine, USO gibi.
Gene de gemi kıpırdamadı: 'Daha, yüzeye çıkmaz.'
dedi, bir ses. 'Batan daha çıkmaz.'
'Kim ki, bu? ' 'Kimdir ki? '
'Ölü'mü yadsıyorum ben de,
ve bu demirleri gene yerlerine
geri işte atıyorum, çakıyorum! gemi tekrar çıksın diye! '
Gerisin geri uçtu geldiği sahile;
bu kez istifra etti, ama başı dönmeksizin..
Mesafelerin anlamsız olduğu bu evrende:
Çökelerek kumlara
bağdaş kurdu, oyun kovasını yanına aldı;
gecenin bu bir yarısı, güneş batmış iken,
ona ıslak kum ve
dalgalardan su doldurup
oyunlar oynamaya başladı.
Gökte beliren yıldızlar,
şimdi daha anlamlı
ama sönüksü

*

Çarpıyor araba dağa
ön camları kırıldıktan sonra, çırpınıyor hava;
ama normal şekliyle, rüzgar sonra beliriyor,
yükselmesi suların ve
alıp götürmesi ise önce dalgaların...
Derenin getirdiği küçük koyda
birikelim bir süre;
başkentte ana caddedeki
sıradan bir kömürlükten görünüşe göre:
yansıyan ‘bataklık ızgarası
bu balçık yüzey-gökyüzü’,
aslında değil yaşamak için uzunca elverişli.
ve çıkaracak bizi içinden, verişli! !
Urgan ve küçük halat parçaları,
denizde dağınık olarak,
rüzgarın üfürüp istiflediği,
palamarsa hayalinde asılı:
Şu büyük anafordaki burgaç kollara ayrılan hortum!
eh; Sexo Novem auter Nona`hexa, 6,9,9,6,6,9,6.5,9.5…
Angarya işleri sevmedim, kadırganın kürekleri tanıdık!
böyle giderek ilerleyerek
varmadığımız yerde öteye geçtik anladık…
Bir hayalet beliriyor denizden küpeşteden,
bir diğeri
de çıkarken
geminin başkasarasından
denizden belirenin
yalancı son kündede
dürüstçe yine özgürleştirdiği…
Göz göze geliyorlar
bilinçlerinde, her zaman.

Allegretto.mp3 - Beethoven

Akın Akça
Kayıt Tarihi : 2.12.2008 17:28:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Akın Akça