AD- Nasıl Muteber İnsan Olunur

Saygınlık…
İnsanlık tarihi başladığı günden beri erkek, kadın herkesin ortak kaygısını ve paydasını oluştura gelmiştir.

Hele bu değerlerin yozlaştığı, asgari insani kriterlerin bile altına inildiği dönemlerde daha da önemi artmıştır.

Yaşadıklarımız bizlere şunu göstermiştir ki; en aşağılık işleri yapanlar, mide bulandıracak cinsten iğrençliğe bulaşanlar, çirkefliklerini gizlemek için her zaman bu kavramın arkasına saklanmışlardır.

Ve bu çirkinliklerini örtbas etme konusunda bir hayli mesafe kat etmiş olup engin tecrübeler eşliğinde çok farklı karakteristik özellikler geliştirmişlerdir.

İnsanlık adına diyemeyeceğim ama sığlık adına, kokuşmuşluk adına altın değerinde(!) birikimler oluşturmuşlardır.

Her zaman saygın ve dürüst bir insanla, aslında birer sahtekar olup, bu değerlerin ardına gizlenenleri ayırt etmekte zorlandık.

Eskilerin deyimiyle 'at izi, it izi birbirine karışır oldu'.

Şimdi, bütün bunların eşliğinde, saygın(muteber) insan nasıl olunur, ya da biz toplumun gözünü boyamak adına nasıl bir davranış sergileyebiliriz.

Öncelikle sahtekârlık, yalancılık, iki yüzlülük… vs. gibi kavramları iyi inceleyip ona göre bir yol haritası çıkartmamız gerekiyor.

Mesela: canınız bir deveyi iç etmek istedi, deveyi götüreceksiniz ve bunu kafanıza koydunuz, ama nasıl?
Diyelim ki bir vakıf, dernek yöneticisisiniz ya da normal bir vatandaş… Aç, yoksul, yardıma muhtaç insanların bu acıklı konumunu, timsah gözyaşları eşliğinde istismar ederek bir etkinlik düzenleyeceksiniz.
Göreceksiniz ki deve yavaş yavaş şekillenmeye başlayacaktır, tüm uzuvları tamamlandığında, lütufkâr, merhametli bir insan moduna girip, tören eşliğinde kulağı, ihtiyacı olanlara verip, geri kalanını cebe indireceksiniz.
Bu davranışınız sizi insanların gözünde merhametli, yardımsever ve saygın bir insan konumuna yükseltirken, siz de asıl maksadınıza ulaşmış olacaksınız.

Diyelim ki politikacısınız ya da politikaya soyunacaksınız. Siz de biliyorsunuz ki: aslında aşağılık bir adamsınız, beş kuruşa memleketi gözünüzü kırpmadan satabilirsiniz.
Hatta Atatürk’ün gençliğe hitabesinde şu söz “şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler.” tam da sizin için söylenmiş olabilir.
Ama dert değil, bir miting düzenleyip ya da düzenlenmiş bir mitinge katılarak ön plana çıkmaya çalışın ve toplumun kutsadığı ne kadar değer varsa, kâh gürleyen, kâh ağlamaklı bir sesle istismar edin.
Bir hayli yol aldığınızı ve önünüzün açıldığını göreceksiniz.

Başka bir şey, eşinizi, sevgilinizi, arkadaşınızı aldatacak kadar güçlü cinsel dürtülere sahip birisiniz.
Dert değil, çok kolay: diyelim ki bu işi yaptınız, yapıyorsunuz da, hatta işi daha ile götürüp seks turizmine bile katılabilirsiniz.
Deşifre olmamanız için mesela işyerinde patron ve ya amirseniz, eteği diz kapağında olan çalışanlara kızarak çok kısa ve ayıp olduğunu söylersiniz. Hatta bunu daha ileri götürüp, bir genelge bile yayınlayabilirsiniz.

Ve ya akşam eve geldiğinizde suçüstü olmamak için, tv. de Bir magazin programındaki masum bir sunucuya hakaretler yağdırarak ve ahlaksızlığın artık evlere kadar girdiğini söyleyerek büyük bir hışımla kapatabilirsiniz.
Bu davranışınız sizi suçluluk psikolojisinden kurtarmayacak ama en azından sizin, nasıl sadık bir yapıya sahip olduğunuz imajını pekiştirecektir.

Bu örnekleri bir hayli çoğaltabiliriz, ama maksat durum tespiti olunca bu kadarı da yeterli sanırım.

Maalesef, sahtekarlık, iki yüzlülük günümüzün yükselen değeri olunca, insanlar, erdemleri vicdanlarının en kuytu köşelerine atıp, en abartılı maskeler takınarak toplumun içinde saygı ve dürüstlük devşiriyor.

Dürüstler mi? Asıl sayılası insanlar... Yazık ki onlar tu kaka. Çoğu zaman dikkate alınmaz bile, ileri gidenleri ya meczupluk, ya da cehaletle susturulur. İsterseniz göz atın, tarihin suçlu ilan ettiklerinin çoğu mazlumlardır.
Mahallenin de, köyün de, kasabanın da…