Eylül, gitme ne olur, dertleşesim var.
Mecnun gibi hallerimi söyleyesim var.
Ona diyememiştim, bari “sen” dinle.
Bir sitemle mülkümü kahredesim var.
Eylül, gitme ne olur, terk etme sen de.
Dosttan ayrı kalana, dünya bile dar.
Hakikate tahammülsüz, hayallerim var.
Kışa doğru koşarken, canın yanmaz mı?
İsmine “güz” demişler; kalbin kırmaz mı?
Hüzünle bir saymışlar, latif adını…
Kulağına gelir de, kin kabarmaz mı?
Ey sarı takvimlerin, gamlı kadını!
Böyle terk edilmek, sana koymaz mı?
Yârin, çektiklerini, gamdan saymaz mı?
Eylül, erkencisin, ne çabuk döndün!
Yazdan hülyalarımı, hazanla böldün.
Bana küsmüş isen, söyle, bileyim!
Vuslat hayallerimi, kalbime gömdün.
Sen de ayrıl yârinden, budur dileğim!
Dualarım çoktan kabulmüş, gördüm.
Eylül, gün geçer de, geçer mi gönlüm?
Açmasını beklediğin bir çiçek yoksa.
Baharın tadı kalmaz, kuru damağında.
Yüzüme gülsün dediğim, çiçekler solmuş.
Kelebeğim tutsaktır, bahtın ağında.
Mecnun da saçların boş yere yolmuş!
Gam hiç konaklamamış, Leyla dağında.
Eylül, tüm sitemlerim, senin hakkında…
Anladım beni seven “Leyla” da yokmuş.
Kayıt Tarihi : 19.8.2010 01:51:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!