Hiç aç kaldınız mı?
Açlığı bilirimsiniz?
Açlık nedir?
Açlık nasıl olur?
Ah! Aç kalmayanlar açlığı ne bilir.?
Hiç açlıktan karnına taş bağladınız mı?
Bir gün Allah Resulü yatamaz
Yani bir türlü uykusu gelmez
Çünkü açtır o! .
Belki uyurumda açlığı kandırırım diye
Ama maalesef bir türlü uykusu gelmez
Kalkar bir yöne doğru yürümeye başlar
Belki olur ki, biriyle karşılaşırda açlığını giderir
Bir bakar ki bir karartı yaklaşmakta
Hemen onu tanır gelen; Ebubekir Sıddık’dır.
Selamlaştıktan sonra Allah Resulü sorar
Ya! Ebubekir seni bu saatte buraya getiren nedir?
Oda Anam,babam sana feda olsun açlıktır.?
Ebubekir derki; Ya seni, oda derki beni de?
Biraz yürürken Ömer Bin Hattap’la karşılaşırlar
Ona da sorar Allahın Resulü.
Ya! Ömer seni bu saatte buraya getiren nedir der.?
Oda Anam babam sana feda olsun açlık der.
Bir’i Resul İkisi Ashap bu üç’lü aç
Bir düşün kâinatın serverı aç!
Onsekizbinalemin yüzü suyu hürmetine yaratılan aç
Çünkü onlarda stok yok onlar günlük kazancını
Fakirlere günlük dağıtırlardı
Yarına asla bırakmazlardı
Onların dünyalık diye bir derdi yoktu
Ya Allahın Resulü ne buyurursun dediler?
O da ben dün Ebul Heysemeyi hurma bahçesinde gördüm.
Belki onun evinde hurma vardır onun evine gidelim der.
Sonra bu üç’lü, Ebul Heysemenin evine giderek kapısını çalar.
O sırada Ebul Heyseme ve Hanımı uykuda yatıyorlardı.
Ama beş altı yaşlarında bir çocukları vardı o uyumamıştı
Hemen kapıya koşarak baktı birden sevincinden çığlık attı
Baba. Baba.. Allahın Resulü Arkadaşlarıyla geldi kalk. kalk.
Ebul Heyseme şaşırmıştı bu saatte; Resullulahın ne işi olabilir.
Hemen koştu kapıyı açtı, Buyur; Ya. Rusullah Canım sana feda olsun.
Allah Resulü, Ya! Heyseme bu vakitte misafir kabul edermisin.
Oda ya Rusullah sen bu saat’te değil her saat’te benim haneme şeref verebilirsin?
Buyur; Ya Ressullah evim senin hizmetindedir dedi.
Rusullah buna çok memnun oldu.
Sonra geri döndü arkadaşlarına da buyurun dedi
Üçü de Heysemenin evin girdi. Heyseme durumu hemen anlamıştı
Koştu sevincinden bir kuzu boğazladı..
Hemen pişirdi
Etin yanında, peynir, hurma olduğu halde misafirlerine servis yaptı
Allah Resulü açlığını giderecek kadar yedikten sonra şöyle buyurdu;
İşte bu nimetlerden ahrette sorguya çekileceğiz dedi.
O ki; Taif’ten mahzun dönünce;
Cebrail (as) geldi ya Ressullah Allahın selamı var
Resulüm istesin bu beldeyi kaldırıp Taif üstüne devireyim
Yani altını üstüne getireyim dedi.
O hayır! Onlar bilmiyorlar onlar akıl edemiyorlar dedi
Ben rahmet olarak gönderildim azap olarak değil dedi
Yine bir gün Cebrail (as) geldi ya Resullalah
Allah-u Teâlâ buyurdu ki isterse bu vadi’nin dolusu altın yapayım dedi
O dedi ki ben bu dünyaya Kral’lar gibi yaşamaya gelmedim..
İşte böyle bir peygamber isteseydi nelerin sahibi olabilirdi.
O dünyalık adına bir şey istemedi
İşte! O peygamber aç ve karnına taş bağlıyor
Açlığın her türlüsünü yaşıyor
Açlığın ne olduğunu biliyor
O halkı yani ümmeti gibi yaşıyor
Ümmetinin yediğini yer yemediğini yemezdi
O Kıral değildi o Padişah değildi
Ey! Allahın Resulü sen dünyaya itibar etmedin
Biz ise yani senin ümmetlerin dünyalık için
Birbirimizi öldürüyoruz veya kavga ediyoruz
Bu malın bize kalmadığını bildiğimiz halde
Ya Ressullah bize imdat eyle
Bize acı
Bize şefaat eyle
Çünkü biz çok maddiyatçı olduk
Karnımızı her şeyle doldurduk
Biz şaştık ya Ressullah
Bize yol göster
Bize şefaat eyle yoksa biz yandık
Bize sahip çık; Ya! Rusullah
Âmin âmin âmin.
Ankara-09.08.2010
Tahsin KoçKayıt Tarihi : 26.5.2012 15:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!