Vuslatın kokuları tüter burnumda.
Bir yağmur serinliğiyle yumuşayan saçlarımda,
Bir kırlangıç huzuruyla akar her damla.
Ellerimde pamuk topağı ellerin…
Öylesine hassas ve narin…
Düşlerinde gördüler seni;
Aramaya koyuldu meczuplar, divaneler misali;
Şişmiş, ıslanmış gözlerim…
Ah bu fokurdayışları yok mu içimin,
Bu şiirlerin odun taşıdığı yara yok mu?
Hani bir tarlada yaralı parmakların topladığı
Bembeyaz bir pamuk yumağı içindeki,
Irgat radyosundan yükseliveren bir türkü…
Hani o anda bir ‘’ah’’ çektirirya elleri üşümüş çocuklara
Türkünün söyleyeni gibi olma hayali kurarlarya.
Ben o türkü olurum.
Yoluna dökülür,
Diyarına beşinci fitesle giden
Mavi minübüslerde çalarım.
Açıver ey yar sana gelen yolları!
Varsın; akmasın deren, çiçeğin açmasın.
Bekle demem eteğinde dağların.
Adımı anmasın yörende dudağın.
Ötmesin kuşlar, güvercin uçmasın.
Tepelerinde vadilerin, bülbül sefa bulmasın.
Açıver ey yar sana gelen yolları!
Varsın; deliye çıksın adım, ünvanım
Yedi köyde okunsun fermanım, dillensin ağıdım
Anlasın zerreler ki sensin yerim, yurdum, vatanım.
Açıver ey yar, sana gelen yolları!
Var, yamacında gizlen papatyaların.
Görünmesin gözlerime endamın.
Bir tek kokun doldursun burnumun genzini.
Seninle bulayım, sevdanın nadidesini
Kayıt Tarihi : 12.8.2023 12:31:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!