Bazen bir sese...
Bazen bir resme...
Bazen bir şarkıya...
Bazen de bir şarkıyla bağlarsın hayatını...
İşte bu şarkıdır ki yıllarımı ardından sürükledi...
Bazen acıya...
Bazen de umutsuzluğa atlattı beni...
Ama en çok ağlatan şarkı oldu bende...
Çenelerimi sıkarak aracın dikiz aynasında gözlerimden düşen yaşları saydım bu şarkıyla...
Bazen küskünlük, umutsuzluk, yalvaramayışlar, kayboluşlar, yokluklarla savaşmalar, ihanetin ağır bedelini ödeyişlerim hep bu şarkının içine gizlendi...
Gün geldi kendime güldüm, gün geldi az ağladım diye hayıflandım ama bu şarkının tınısını silemedim benliğimden...
Yıllar geçti hâlâ aynı duyguları içime sindiriyorum desem ihanet mi olur kendime, ama gerçeklerin kını yoktur derken bile düşündüm nerelerden nerelere götürülüyoruz bir şarkının tınısıyla… Neden yıllar saklıyor düşüncelerimizi bir şarkının içinde? Hangi sahipsizliktir bu ki, unutamamazlıklarımızı ardımızda, sırt omurgamızda taşıtıyor kendini… Bu bedel sonu neresidir ki hâlâ bekliyor avuçlarımızdan düşmesini…
Düşürülüyoruz aslında sevdiğimiz dediğimiz, dediklerimiz tarafından…
Oysa korkularımızdı bu kayboluşlar… Oysa beklemediklerimizdi bu ansızın karşımıza çıkanlar…
Bu sevmek ne iştir ki acısı hâlâ kaburgalarımızın arasında sızlamalara sebep oluyor…
İnkâr etseydik, sevmiyoruz deseydik daha mı az acı yaşayacaktık? Daha az mı dolaşacaktık zifir asfalt kokularını soluyarak? Daha mı az bedel ödeyecektik… Berdel şansımız mı vardı ki azaltalım darbeleri… Biz kimiz sevgide, berdeli var mı sevginin?
İhanetinin sevgideki kalan kısmı ne?
Acınası bir beden bu bir şarkıyla dökülecek kelimeler bırakmıyor…
Hayır yaşamadım mı demek lâzımdı kestirmeden, bir an önce, düşmek için acılardan… Yalanın biz neresinde kalmamız lâzımdı ki hak etmediklerimizi hak edelim?
Doğrusu ise, evet sevdim seni derken dolu dolu da acılarımızı yaşamak değil miydi, yaşarım demek değil miydi?
İşte bu şarkı ki akşamların acı seslerini atıyor ortaya ki gecelerimiz uzanıyor uykusuz sabahlara…
İşte sevgili bu şarkı benim şarkımdı senin benden gitme korkularım başladığı zamanlarda ortaya çıkan ve usta yorumcu sanki bizi anlatmış… “AKŞAM DALGALAR VURUR SAHİL BOYUNA, VURUR İÇİMİ YIKAR… demiş Kayahan ustam…
Her şey aslı gibi olacaktı… Her kes geldiği yere dönecekti… Ama nefes alarak… Ama nefessiz…
Önlemek artık mümkün değildi… Ve ayrılık düşüncesi girmişse ki düşlere bu yaşanacaktı… Ve yaşandı ki kalem hâlâ acılarla depreşiyor… Ve akşam oluyor ve bir sahil boyu… Ve dalga sesleri hırçın… Ve ıslanıyor yüzüm…
Ve hâlâ gözlerimden dökülenler göğsünde patlıyor şarapnel parçalarının izleri gibi ve ben gene ağlıyorum bu şarkıyla… Bu sana yazdığım ne ilk, ne de son mektubumdur…
Bu da kenarlarda, köşelerde kalmışlardan biri, bir öykünme…
Yazılışından bu güne kaç zaman yaşandı bu seslerle, kaç yılıma mal oldun sen, ben neden hâlâ haykırışlardayım kendi kendime ve de kendimden sıkılarak… Ne bu hâl ki, yaşanacak başka hiçbir yazgı yok muydu, yaşanacak güzel günler yok muydu? … Sen hangi umutlarımın düşüydün ki gerçekleşmeyen… Bana unutmanın bir gerekçesini neden söylemeden gidersin ki be can, dediğim…
Bu düşünce de kalışlarım neden?
Çünkü yalnızım… Çünkü günlerden cumartesi… Çünkü gözlerimden izin düşmüyor…
Çünkü güneş yüzümde soğudu…
Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 11.6.2010 11:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hayat kader ağlarını örüyor insana! Bizler de yaşananlara gebe kalıyoruz.Kalabalıklar içinde de yalnız kalabiliyor insan. Hiç kimse gözyaşlarını haketmez, ve onu hakeden sizi asla ağlatmayacak olandır!
Mutluluk sorunsuz bir yaşam değil, onlarla başa çıkabilme yeteneği demektir.
Hayatı yenecek kadar güçlü, hayattan beklentilerini alacak kadar umutlu, umudunu yitirmeyecek kadar inançlı, mutlu ve sevgi dolu günler sizin olsun dostum.
Dostlukla kalın.
Saygılar sunuyorum can abim.. Hep sevgiyle kalın.. Halim AKIN 10 PUAN+ANT
Çünkü güneş yüzümde soğudu…
cumartesileri sevmem ben hiç acı veriri bana nedensizce özlemleri umutları alan gün gibi buruktur yüreğim her cumartesi
saygılar üstadım
TÜM YORUMLAR (17)