Zamanı öğütmeye alışık
Saatler duvarlarda tık tık...
Hep böyle başlayıp böyle biten...
Kim böyle vedalara tanıdık?
Bu böyle durmadan hıçkırık gibi...
Her ânda kaç düş... kırık gibi...
Kapanır bir perde açılır öteki;
Acıların rengi ayrılık gibi...
Zaman... takar da beni peşine...
Gelemem göz göze bir türlü...
Aklım da ermiyor zamanın işine!
Sözleri kat kat örtülü...
Saatler duvarlarda tık tık...
Her ân kavuşmak her ân ayrılık...
İçim dışım telâşe ve kalabalık...
Saatler durmadan tık tık...
Gece mi gündüz mü mevsimler mi...
Hangisi akrep hangisi yelkovan?
Gidip gelen, dolup boşalan...
Tık tık unutulan, tık tık hatırlanan!
Sık sık çalıyor saatim;
Tık tık kapımı bir de...
Gafletimin en biriktiği yerde...
Saatlerimin saati nerde?
Unutmak için zamanları... unutmak...
Uzanıp gökyüzüne bakmak...
Uyumak belki de uyumak...
Unutmak için zamanları... unutmak...
Saatler duvarlarda tık tık...
Savuruyor zamanların saçını.
Uyutmamak için bu koşu; biliyorum!
Zamanın sesini dinliyorum!
Uykumu, uyanıklığımı böler.
Böler; ellerimde birikmiş hatıraları.
Ne varsa köşe bucak, soğuk sıcak...
Ne varsa işte... savrularak...
Saatler duvarlarda tık tık...
Hatırla saatini sık sık...
Çaldı çalacak... vakit tamam.
Ânlık ve pişmanlık zamanlarımız...
Kalbim ah, kalbim... Tık tık, tıp tıp...
Zaman gibi, saat gibi... tıpatıp...
Bir gün son kapıyı da kapatıp...
Bir gün bütün zamanları bırakıp...
Kayıt Tarihi : 8.11.2010 00:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!