Bugün eskilerde kalan bazı heyacanlar canlandı yüreğimde. O sersemleyici, o uyuştururcu duygu yine aynı derecede sardı kalbimi, sımsıkı parçalarcasına sardı. Neydi bu işin sırrı, nasıl düşerim ben bu tuzaklara, neden uslanmaz bu yürek, nasıl yine beni onulmaz kederlerle başbaşa bırakır bu gönlüm. Bilmez mi ki, benim neler çektiğimi, sızılar derinden yüreğim, kaynar sular dökülür başımdan aşağı, yüzyıllar boyu hasretlikler biriktirir, örselendikçe sevgi pınarım. Aldan koyu bir renge boyanır, menekşe morunda bir karayı andırır. Bendeki bu birbirine zıt, birbirine düşman ve birbiriyle çelişen duygu cümbüşü ne zaman yerli yerine oturacak... Kimin uğrunadır bunca ızdırap, bunca çekilen özlem ve hasretlik... Yürek mi dayanır, bu sevdamın akıl almaz gücüne. Bu ne biçim bir güçtür ki, uykusuz geceler boyunca durmadan ayak diretir, benliğimi esir alır, beni benden alıp uzak diyarlara götürür. Hiç tanımadığım insanlar, sevdamı yargılayıp, beni mahkum ederler insafsızca... Hiç biri bilmez içimdeki sevginin serzenişlerini, hiç biri duymaz yürek yangınımın dertli feryadını, hiç biri sormaz garip halimi... Neler çektim o sevda adına, o uğruna acılara gark olduğum, -bilmez belki de olup-bitenleri- varsın bilmesin sevdamdan bihaber olsun... Her zamanki neşesi yüzünde parıldıyordu yine... Güzeldi gülüşleri yine, gözleri ve de elleri çok güzeldi. Nereden bilecekti ki onun için çekilen bunca acıyı... Sevgi veya aşk neler ifade ediyordu ona kimbilir? Aşk neydi ki onun için... Kaybetmek korkusu, başkalarının ellerinde onun ellerinin kenetlendiğini görme endişesi... Kimi düşlerinde yar diye görüyordu... Evet bu belirsizliklerin hiç birini, belki de hissetmedi yüreğinin derinlerinde... Yaşamadı belki de yaşanacak olan yarınların sabahında umudunu daima diri tutma formülünü, bilmiyordu anlaşılan... Hep iyimser olma çabası, belki anlaşılırım bir gün, belki farkına varır, olumlu düşünmeli yine de... Güzel şeyler düşünmek, gönlümü kandırıp o ulaşamadığım sevgiliye -gizli kalan duygularımı- elbet ifade edeceğim zamanın geleceğini, bu yönde sürekli iyimserlik içinde olma zorunluluğunu duymak... Ama nafile ey gönlüm, boşuna teselli verip durursun kendine. O seçimini yapmıştır çoktan. Sen durma böyle boynu bükük ve mahzun. Alıştır kendini yalnızlığın o soğuk ve ürpertici boşluğuna... 'Acı çekmek özgürlükse, özgürüz ikimizde...'
Yüz lira maaşlı kibar bir adam.
Evlenir, sedire taşınırlar.
Mektuplar gelir adreslerine:
$en Yuva Apartmanı, bodrum kati.
Kutu gibi bir dairede otururlar.